Momentum translate English
610 parallel translation
Lelia tekrar "GÖÇ" olarak adlandırdıkları bu yeni bölümün önemli bir parçasıydı.
She was again the momentum of this new chapter which they called "Exodus".
Ve o çocuklar benim sınıfıma geldiğinde senden bir şeyler kalmıştı. Ansızın ben de onlara ulaşmak istedim.
And those kids, when they came into my class, a little of your momentum carried over, and all of a sudden, I wanted to get through to them too.
Aile'nin bir parçasıyım.
- Our campaign against the enemies of the public peace... is gaining momentum. I've got a part in The Family.
İvme sayesinde yörüngede kalacağız.
Our impulse engines have been shut down. - We'll maintain orbit by momentum.
Bay Latimer, ileri hareketi durdur,.
Stop forward momentum, Mr. Latimer.
Gençlerin davasında düşüncelerimizi paylaşıyorduk ama gençler arasında hız kazanan o aynı coşku da yoktu.
We were sympathetic to the young people's cause, but there wasn't the same enthusiasm... the same enthusiasm which was gaining momentum among the young people.
Sıcaklığım görüşlerini değiştiriyor.
My warm momentum Throws their stance
Yakaladığımız hızı kaybetmemeliyiz.
We don't wanna lose the momentum.
Artık avantaj bizde Sam, ve başaracağız.
We've got the momentum now, Sam, and we're gonna do it.
Trenin en hızlı olduğu yeri seçecektir.
He'd want momentum, maximum speed.
İleri doğru hareket yok.
No forward momentum.
Öyleyse topun bir kez sıçramasına izin ver ve devinimini ortadan kaldır.
So you let the ball bounce once, kill the momentum.
Newton'un ikinci yasası şöyle der, hareketli bir cisme bir kuvvet etki etmezse cisim yine hareketsiz kalır, aç parantez, etkili kuvveti olan Franz, veya onun kolu ve yumruğu ve bu bağlamdaki teması, kapa parantez.
Newton's second law says that the change of momentum is proportional to the force and is in the same direction, open parentheses, the effective force being Franz, or his arm and fist and the contents thereof, closed parentheses,
On kişinin korkunç bir momentum yaratabildiğini gördüm... ve burada 100 kişiden fazlası var, silahlı.
I've seen ten create a fearful momentum and you have over 100 here. With weapons.
Zaman kazanacağız, yoksa pek çok insan daha kaybederiz.
We have momentum, but many more lives will be lost.
Harlan, haklısın. Bu bir momentum.
Harlan... you're right.
Ekspres tren gibi gidiyorum.
It's momentum. I'm runnin'like an express train here.
Onları yayınlayarak bir ivme kazandıracağım ve bu şekilde bir şey...
Getting it out there, they would get some momentum going and, you know, do something with...
Onun hızından faylanabilirsin.
You can cash in on his momentum.
Momentumumuz bizi hâlâ yıldız kitlesinin içine doğru taşıyor.
Our momentum is still carrying us into the path of the stellar matter.
Bir parçadaki beta parçacığının dönüş açısı momenti dönüş açısına sahip bir parçacıkla dengeli olması...
The spin angular momentum of the beta particle of one half must be balanced by a particle having a spin angular...
Dodgers beşinci maçı oynayabilmek uğruna bütün hızıyla her şeyi deneyecek.
That brings is Eric Davis to the plate and right now all the Dodgers wanna try and do, is close the Mets out, gain some momentum back going into game 5.
Bütün savunma planımız bozulur.
Fucks up our momentum.
Momentini kullan.
Use your momentum.
Hızlanmamızı durduramıyorum.
I can't stop our momentum.
İyonların ivme dağılımlarına bak.
Look at the momentum distribution of the ions.
Tetryon parçacıkları rastgele ivmelenirler.
Tetryon particles have a random momentum.
Artık kaçmaya yetecek momentuma sahip değiliz.
We no longer have sufficient momentum to escape.
John Thompson'ın Georgetown Hoyas takımı için ne harika bir zaman NCAA turnuvasındaki büyük dans için hazır gibiler.
What a great deal of momentum now for John Thompson's Georgetown Hoyas as they get ready for the Big Dance, the NCAA Tournament.
- Çoğu kişi zamanlamasının tam yerinde...
Many believe he has the momentum. Many?
Sadece sanki hayatlarımızı sıradanlığın hızına teslim etmişiz gibi hissediyorum.
I just feel as though we surrendered our lives to... the momentum of mediocrity.
Ama Alman direnişi kuvvetliydi, müttefikler fazla ilerleyemedi.
But the German resistance was fierce, and the Allies could not gain momentum.
Momentumu ve ritmi artırmaya başlarsın, aynı Piston motoru gibi.
You start building up this momentum, this rhythm, y'know like a piston engine
Ümit ederim bu böyle devam eder.
I hope we can keep this momentum going.
Sadece konu kendi akışı içinde kendi kendine değişebilirdi.
I just think the subject should resolve itself based on its own momentum.
Konumuzun bir akışı olduğunu düşünmemiştim.
Well, I didn't think that it had any momentum.
Ben de tam bunu söyledim, fakat "akış" kelimesini kullandım.
That's exactly what I said, but I used the word "momentum."
— "Akış" aynı şey.
- "Momentum," same thing.
Yakaladığımız bu hızı kaybetme riskini göze alamayız.
We can't risk losing the momentum we've established.
Kendi hızıyla dönüyor.
GRACE : It's going on momentum.
Bazen dengeyi sağlamak zor olabilir. Bunu başarabilirsen
Sometimes it's very difficult to keep Momentum, if it's you that you are following
Pekala. İşte bu moment atışımızdı.
That's a momentum swing.
Burada incelediğimiz ilişki... ... elastik bir çarpışmada, momentin korunması.
The relationship we're looking at here is conservation of momentum in an elastic collision.
Ama momentimizi kaybediyoruz.
But we're running out of forward momentum.
Ferengilerin yerçekimsel ışını... dönüş momentumunu hızlandırmış olmalı.
The Ferengi graviton pulse must have increased its rotational momentum.
Uydurduğumuz Roswell hikâyesi, acayip prim yapıyordu.
The Roswell story we concocted was gathering momentum.
Momentum işte.
And so, momentum.
Yatay momentum hakimiyeti.
Controlling horizontal momentum.
Yani evlilik işine giriyorsun ve sonra öyle bi an geliyor ki kendi seçtiğini unutuyorsun.
I mean you commit to this wedding and then it seems like this momentum and then you forget you chose it.
Doğu'ya ait bir şey, vücudun dengeli hareketi. Diğer insanın ağırlık ve hızlılığını ona karşı kullanıyorsunuz.
It's an Eastern thing, balanced movement of the body, you use the other person's weight and momentum.
Muhabbet edersin, bir an gelir ve karşındakine ilginç ya da komik bir şey söylemek istersin ve sonuçta söylememen gereken bir şey söylersin.
You're in this conversation. It has momentum. You want to tell interesting or funny things.