Mother translate English
140,674 parallel translation
Tek umudumuz, annem.
My mother is our only hope.
Yeğenimi serbest bırakıp, annemin benimle olmasına müsâde etseydin memnun olurdum.
I would be thankful if you freed my cousin from the Tower and let my mother be with me.
Annemin bundan bahsettiğini duymuşsundur.
You must have heard my mother speak of it.
Ben de annemin kendi hırsları için kukla oldum.
A puppet for my mother's own ambition.
Sevgili Anne, lütfen bana Manastırda iyi ve güvende olduğunu söyle.
Dear Mother, please send word that you are safe and well in Bermondsey Abbey.
- Bence gözleri anneminkilere çekmiş.
I think he has my mother's eyes.
Lizzie, Ned, annenden mesaj getirdi.
Lizzie, the message came to Ned from your mother.
Anneni görecek misin?
Will you see your mother?
Eğer annem bir ordu getirirse annemle oğlum arasında nasıl seçim yapabilirim?
If my mother brings an army, how can I choose between my mother and my son?
- Şimdi gitmezsem, ne zaman göreceğim onu?
But if I don't, when will I see my mother?
Anneniz waffleları kendi hazırlıyor mı sanıyordunuz.
You always thought that your mother made those waffles from scratch.
Tahsilciler, evde olduğumuzu anlamasın diye annem ışıkları kapatırken?
When my mother was closing the blinds so that bill collectors wouldn't know that anyone was home? No.
Annesine karşı nazik bir kişi Ve zamanında ve ayık ve iyi giyimli, o bir Audi.
A person who's kind to his mother and punctual and sober and well-dressed, he's an Audi.
- Tanrının kutsal Annesi!
- Holy Mother of God!
Tanrının annesi!
Mother of God!
- O doktor Irena Shaw nöro robotik alanının öncülerinden ve modern androidlerin anası.
- She's Dr. Irena Shaw, a pioneer in the field of neuro-robotics and mother of the modern android.
Annesi yarım bir vikingdi.
His mother was one-quarter Viking.
Doğa ana asla hata yapmaz.
Mother Earth is never wrong.
Bir orman bekçisi yıllar önce üç yavru doğuran bana bir anne ayıdan bahsetti.
A forest ranger I knew years ago told me about a mother brown bear who gave birth to three cubs.
Ormancı onların güvenliğini sağlamak ve yırtıcılardan korumak için yanlarında beklemiş ama anne ayı iki yavruyu öldürdüğünde şok olmuşlar.
The rangers stayed nearby to keep an eye on them and make sure the cubs were safe from other predators, but they were shocked when the mother killed the first two cubs.
Annenin hasta olduğu için öldürdüğünü düşünmüşler...
They thought the mother killed the others because they were diseased, too.
Sana annelik yapmadım.
I wasn't a mother to you.
Artık sana anne olmama izin ver.
Let me finally be a mother to you now.
Annem hakkında endişelendiğini biliyorum.
I know you're worried about my mother.
Ya da Abraham Van Brunt ya da annemin.
Or Abraham Van Brunt or my mother.
Kendine karşı dürüstçe sor... Annenin hamile olduğunu bilseydin, bir şey değişir miydi?
Be honest with yourself... if you had known that Mother was with child, would anything have changed?
Bunlar annemin istekleriyse, bu durumda elbette itaat edeceğim.
If these are Mother's wishes then, of course, I'll obey them.
Annen hayatımı kurtardı.
Your mother saved my life.
Bu şarkıyı annem küçüklüğümde söylerdi.
My mother used to sing that to me when I was a kid.
Annene sarıl bakalım.
Hug your mother.
Eğer bebek zarar görürse hem o hem de anne ölür.
And if the baby's breached, both it and the mother dies.
Anne bebeğe senin adını vermek istiyor.
The mother would like to name the baby after you.
Annemle konuşmam gerek.
I have to talk to my mother.
Bitki uzmanınızı orada gördük!
It's not what we do. Yeah. We were here to ask your mother about the secret underground vampire lab.
- Annemizi siz mi öldürdünüz?
- Shut up! You killed our mother?
Annemizi öldürdün mü?
You killed our mother?
Şu şey basınç kıyafeti giymiyor.
Mother of God. That thing ain't got a vac suit on.
Anneni terk etmek zorunda kaldığım için özür dilerim.
I was sorry that I had to leave your mother.
Bakın... ben sanmıştım ki... anneler grubunda ne bileyim... bebeklerimiz hakkında konuşuruz sanmıştım.
See... well, see, I thought that a mother's group, you know, you... you talk about your babies.
Yani sen annen için üzülmedin mi?
And you didn't grieve for your mother?
- Annen bunun için çok mu zalimdi?
- Was your mother too cruel for that?
- Git anneni getir.
- Go get your mother.
Git getir hemen.
Just go get your mother.
O bizle birlikteyken annesi öldü... babası delirdi ve yanarak öldü.
In her time with us, the world ended, her mother died, Her father went mad, burned to death.
- Troy ve kızın annesi yaptı.
It was troy and the girl's mother.
Annesi için daha da zordu.
It was harder for her mother.
Annesinin yüzüne buz koymaktan... dikişlerini çıkarmaktan yorulmuştu.
Goddamn exhausted icing her mother's face. Pulling out stitches'cause her mama didn't wanna go back to the emergency room.
- "O bir fotoğrafçı, Anne!"
- "He's a photographer, Mother!"
İyi yemek yapmam annemden miras kaldı.
I inherited the taste of cooking from my mother.
Bu elbise anneden kıza devredilmeli.
The dress is inherited from mother to daughter.
- Anneme ne olduğunu bilmek istiyorum.
I need to know what happened to my mother.