Motive translate English
5,930 parallel translation
Başka nasıl bir nedene ihtiyacı olabilir ki?
What more motive does he need?
Cinayet sebebi.
That is motive.
Sonunda bu adamı tanıyacaktım, Onu neyin motive ettiğini ve Onun çalışmalarının beni neden çok etkilediğini bulacaktım.
At last I could get to know this man, discover what motivated him and why his work had impressed me so much.
- Peki ya sebebi?
- What about motive?
Motive olmakla alakalı o.
It all comes down to motivation.
Ve şu anda o seni de o motive etmeli Lloyd.
And so it should be yours, Lloyd, right now.
Federaller Pascal LeMarchal'in ölümüyle ilgili soruşturmayı canlandırdı. Şimdi saikınız da mevcut çünkü ellerinde bu var.
The feds reopened the inquiry into Pascal LeMarchal's death, and you now have motive because they have this.
Burada Drew'ün ölmesini istemek için sebebi olan sadece sen varsın. Ben mi?
If anyone here has a motive to let Drew die, it's you.
Nedene, kanıta ve ayrıntılara sahibiz.
We have the motive, evidence and circumstances...
Belki şimdi motivasyonun vardır?
- Maybe now you could have a motive?
Marcella'yı öldürmek için geçerli bir nedeni ya da imkanı olan herkesin ortak noktası sensin.
You're the common element between everyone who had an opportunity or motive for killing Marcella.
Şimdi söyleyin cinayet nedenim neymiş, sizi kalpsizler?
So, what is my motive, you... you big meanies?
Belki de bir nedenin olması gerekmiyordu.
Maybe you don't need a motive.
Cinayet nedeniniz vardı. Evin dekorasyonu sizin için ciddi bir problemdi.
So you had the motive... an overly serious dislike of the decor.
Bize gerekçe bulduğun için teşekkürler.
Hey, uh, thanks for finding us a motive.
Onun da Andrew'i öldürmek için sebebi yoktu.
She didn't have a motive to kill Andrew either.
Çabuk olmalarını sağlayabilir.
Could go to motive.
Bıçağı fırlattığımızda güdülerine saldırdık.
After we get the knife thrown out, we attack the motive.
Savcı, Max'ten boşanmak istediğini söylemesi için Marjorie'nin en iyi arkadaşını kullanacak. Böylece evlilik öncesi anlaşmasına göre mirasının bir kısmını kaybedecekti.
Prosecution's going to use Marjorie's best friend to say that she wanted to divorce Max, which would have eliminated his inheritance per the prenup and thereby giving him motive to kill.
SavcıIık, metresi Marjorie Trask ile kaçmak istediği için yaptığını iddia etti.
"The prosecution argued his motive " was to run away with his mistress, Marjorie Trask,
Eğer Silvie ile Richard'ın bir ilişkileri olduğuna gerçekten inandıysa bu, onu öldürmek için gerekçe olur değil mi?
And if she really believed that Silvie was having an affair with Richard, well, that's motive to kill her, right?
Bir gerekçesi varsa bulmak için uğraşıyoruz.
We're trying to determine if there was a motive involved.
Bu cinayet sebebi olabilir.
That would give him motive for murder.
Gerçek bir cinayet nedeni.
It's the real motive for murder.
Bırak Shelby'nin geçmişini araştırayım, ve onu öldürmek için nedeni olan biri varmı arayalım
Let me dig into Shelby's background, see if I can find someone else who had motive to kill her.
Bu onu motive eder.
It gives him motive.
Sadece arkadaşça bir ziyaret, eminim ki gizli bir amacı yoktur.
Just a friendly visit, lacking any and all ulterior motive, I'm sure.
Yakındın ve en önemlisi sebebin vardı.
You had proximity, and more importantly, you had motive.
- İkisinin de gerekçeleri var.
- Both have motive.
- Amacını sonra konuşabiliriz.
The motive, we can work out later.
- Amacı ne olabilir ki?
What is his motive? Oh, come on.
- Koehler'ın zehirleme amacı.
Koehler's motive.
Nedenini kim sorgulacaktı ki?
Who then would question his motive?
Gloria, Conrad'ı mirasından çıkartmakla tehdit etmiş.
Gloria threatened to kick Conrad out of the will. - That's motive.
Evet bu riskli ama durum buna sebep veriyor.
Yeah, it's risky, but the will gives him motive.
Cinayet sebebimiz gitti.
There goes his motive.
Uygulamalardaki mali hissesi de sebebin.
Her financial stake in the app gives you motive.
Pantolonunun cebinde aseton bulununca bunlar arka planda kalmış, yani kimse Tanya'nın erkek arkadaşının kim olduğunu araştırmamış.
Well, motive was moved to the back burner when they found acetone on his pants, which means that no one confirmed who Tanya's boyfriend was.
"asıl kundakçının cinayet sebebi vardı"
uh, "the real arsonist had a motive."
Asıl kundakçının cinayet sebebi vardı.
The real arsonist had a motive.
Birilerinin Rick'i ve ailesini öldürmek için bir sebebi olmalı.
Somebody had to have a motive to kill Rick and his family.
- Lina şüpheli olmasa bile, hareket ettirici sebep olabilir.
Even if Lina is not a suspect, she could be the motive.
- Rawley'nin amacı neydi peki?
What was rawley's motive, then?
Bu güne kadar kimse amaçlarının ne olduğunu anlayamadı.
To this day, no one knows what their motive was.
O zaman ben ne kazanmış oluyorum?
What motive have I, then?
Sebebini buldum.
I get the motive.
O'Reilly'e Stangard cinayetini işlemek için neden oluşturduğu teorisini destekleyen fotoğrafların bile olabileceğini bildirdiler.
That support a theory that lila broke The couple's virginity pact, Giving o'reilly a motive in miss stangard's murder.
Hiç telefonun olmadı ve şimdi Griffin'in bir nedeni var.
You never had the phone, and now griffin has a motive.
- Gerekçesi olduğunu ikimiz de biliyoruz.
- We both know he has motive.
- Bana iyi bir...
Sounds like motive to me.
Lanet.
Had motive for killing his girlfriend? Damn.