English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ N ] / Nal

Nal translate English

1,574 parallel translation
Tilki, tavşan, sansar birer kınalı keklik, dut kekliği, ala tavşanı ikişer.
One for foxes or rabbits... Two for red partridges, island rabbits...
Sahilde fırtınalı bir zamandı.
It was a wild time on the beach.
Üzerinde at nalı vardı.
With a horseshoe on it.
At nalı olan bir ceket mi?
Jacket with a horseshoe?
At nalı aslında aramayı pek daraltmıyor.
A horseshoe doesn't really narrow it down.
Ya aradığımız at nalı değilse?
What if we're not looking for a horseshoe?
Kafatası tabanı, spınal kolondan ayrılmış.
Base of the skull separates from the spinal column.
Bu sokağa taşınalı ne kadar oldu? Birlikte hiçbir şey yapmadık.
Well how long have we all lived on this street we've never done a big group thing
- Ben diyorum ki Bu'ya taşınalım.
- I say we move to the'Bu.
- Nereye taşınalım?
- The what?
Gel biraz tıkınalım.
Come on, strap on a feedbag.
Demircilerin üzerinde at nalı dövdüğü şey.
That blacksmiths hammered horseshoes and stuff on.
Zaman kazanmak ve rahatsız edici sohbetlerden kaçınalım diye söylüyorum ben Dr. Gregory House.
In the interest of saving time and avoiding a lot of boring chitchat later, I'm Dr. Gregory House.
Tekerlek tamir ettim, at nalı yaptım ;
Now, I done fixed wheels, shod horses.
Şu ilerideki ağaçlığa sığınalım.
BETTER TAKE SHELTER IN THAT COVER UP AHEAD.
Bulabildiklerimizin altına sığınalım.
WE GOTTA GRAB THE ONES WE GOT.
Saban atının nalı düşmüş.
Plough-horse needs shoeing out there.
Sana söylediğim gibi, saban atının nalını bitirdin mi?
Did you finish shoeing that plough-horse like I told you?
Eğer bir at nal düşürürse, birinci sınıf bir nalbandımdır.
If a horse throws a shoe, I'm a first-rate farrier.
Elinize hiç at nalı aldınız mı?
You ever taken a turn at the shoes?
Bunun at nalıyla alakası ne?
That has what to do with horseshoes?
Nal fırlatma, askeri kökenli bir oyundur.
Horseshoes is a military game in origin.
Seni düşündüm Fırtınalı bir havada sallanan güçlü bir ağaç olarak.
I think of you... as a powerful tree, shivering in a stormy sky.
'Bu fırtınalı havada yarın daha fazla yağmur yağacak gibi.'
'More rain tomorrow with the chance of thunderstorms...'
Ve ayrıca senin dışındakinin de dört nal üzerindeki en sevimli şey olduğunu düşünüyorum.
And I also happen to think that what you have on the outside is the cutest thing on four hooves.
Hikâye yıllar öncesine dayanır. Fırtınalı bir gecede Ted, Tıknaz Ted, evde olup olmadığını başkaları görebilsin diye onu oraya dikti.
The story goes, years ago, it was a rough night, and Ted, Stocky Ted, drove it in in case it were needed to see him home, like,
Bir kerecik de benim için taşınalım.
And just this once, I want to move for me.
- Sonunda bir şeyde anlaştık.
- Fi nal ly we agree on somethi ng.
Hadi şimdi biraz ısınalım.
Uh, you know what? Let's just do some drills.
Buna başlamadan önce, haydi biraz ısınalım.
Before we get into that, let's warm up.
Görünüşe bakılırsa 53 numaralı araba nal topluyor.
Looks like the 53 car got left in the dust.
Fırtınalı bir denizde balığa çıkmak gibi.
Is like to go fishing with bad sea.
Sen de fırtınalı denizde balığa çıkmak istemezsin.
You don't go to fish with bad sea.
Aptal barbarlar bu vadinin at nalına benzer bir yapısı olduğunu bilmiyorlar.
Those stupid barbarians don't know this valley is shaped like a horseshoe!
- Fırtınalı havada bağlantı kesilir.
- They cut out during storms.
Nevcivan nal toplar ulan nal.
Nevcivan will eat dust.
Şaka. lsınalım.
Let's warm up.
Fırtınalı, karlı günlerden sonra ilk kez mavi bir gökyüzü.
First couple days we got blue sky, finally, after the rainy, like, cloudy storminess.
Evet, bunlar fırtınalı zamanları.
Yeah, those are the rough years.
İnsanların düşünceleri fırtınalı bir deniz gibi çalkalanıyor.
Public sentiment is tossing like the sea in a storm.
Pabuçları bu işte. Nal bu.
These are the shoes, horse shoes.
Isınalım diye, biraz içecek bir şey getirdim.
To warm us up I brought a little something to drink.
Amerikalıların Tokyo'yu bombalaması nedeniyle evimizi terk edip Manchidani'nin bu köyüne taşınalı henüz altı ay olmuştu.
It had been just about six months since we had lost our home due to firebombings by the Americans and escaped to the sokai in Manchidani
Hayır, a-nal-ra-pist diye söyleniyor.
It's pronounced "a-nalra-pist."
Söylediğine göre bu kez devenin nalını çıkarmışsın.
You made comments about Lori's sex life. As far as she is concerned, you broke the camel's back.
O yüzden kim kimi hangi restoranda bekletti olaylarından kaçınalım çünkü gazeteler böyle satıyor.
You know? So let's avoid who stood up who at what restaurant. - You know?
Buraya taşınalı bir hafta olmuş.
He moved back in with her a week ago.
Bir nal aleti alacağım... bu piçi onunla döveceğim... sonra da onu bir parça biftek gibi asacağım.
I'm gonna go get a shoeing tool... and I'm gonna hit this bastard right here... and I'm gonna drop him like a piece of beef.
Korkunç, fırtınalı bir gün falan diye düşünürdüm.
I thought it'd be all sort of grim and stormy.
Korkunç, fırtınalı bir gün falan diye düşünürdüm. Oysa sıradan bir gün. Tanrım!
I thought it would be grim and stormy, it's just an ordinary day.
Onunkine bak, gümüş bir at nalı gibi
Look at his. lt's like a silver horseshoe.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]