Nature translate English
14,073 parallel translation
La Bonne Pause tercih mekanlardan biri olan Iş yemekleri için ve bu iş ne zaman Hassas doğası, gizlilik için dışarı satın alın.
La Bonne Pause is one of your preferred venues for business meals, and when that business is of a sensitive nature, you buy it out for privacy.
Mucizeleri Tabiat Ana yapar.
Mother Nature is performing the miracles.
Biliyoruz ki biliyoruz ki affetmek için merhamet etmek senin doğanda var.
We know that... We know that it is in Your nature to show mercy. To forgive.
Hakiki dünyayı görmesi için insan yerleştiriyoruz içeriye.
We're putting a man on the inside to find out its exact nature.
Doğa, boşluğu her zaman doldurur fikrini biliyor musun?
You know the idea that nature always fills an empty space?
Nature abhors a vacuum. Aristotle.
"Nature abhors a vacuum." Aristotle.
İş yerinin tanımı ne şekildeydi?
And what was the nature of this business?
Öncelikle, bence suçun doğası gereği hiçbir cinayetin üzerini çizemeyiz.
First thing, I think we cross off any underworld figures given the theatrical nature of the crime.
Olayları doğal akışına bırakmalısın. İzlediğim canlı yayın videosunda olduğu gibi.
You have to just let nature take its course, just like this webcam I've been watching.
Bilgisayarındaki su samurları gibi her şeyi doğal akışına bırakmaya ne oldu?
What happened with letting mother nature take its course like the otters in your computer?
Doğa çok zalim.
Nature is cruel.
Bu kaderin doğasında var.
It is the nature of faith.
Alanınızın doğası gereği Dr. Healy Zoe Mitchell'a yanlış teşhis koyuyor olmanız mümkün mü?
Given the subjective nature of your field, Dr. Healy, is it possible that you've given Zoe Mitchell the wrong diagnosis?
Simon ile 5 ay önce iletişim kurduk ve bizi Libertad'ın melez yapısı konusunda uyardı.
We made contact with Simon 5 months ago, who alerted us to the hybrid nature of Libertad.
Hem doğada olmak "Bay Mutlu" ya da iyi gelir.
Besides, being in nature will be good for Mr. Happy.
Skapulanın ön cephesinde bir çentik var gibi görünüyor. Bilekte bulunan yaranın şekline benzerlik gösteriyor.
There appears to be a nick on the anterior aspect of the scapula similar to the nature of the wound found on the wrist.
Laboratuvardan çıktık ve doğadayız, içinde uyanan bir şeyler var mı?
Hey, so, out of the lab and in nature. Is anything, you know, awakening in you?
- Kanları bozuk!
- It's in their nature!
- Kanları bozuk!
It's in their nature!
Müvekkiliniz Tidwellların cep telefonlarına sızıp karı koca arasındaki cinsel içerikli mesajları çaldı.
Your client hacked into the Tidwells'cellphones then stole private texts of a sexual nature sent between a husband and his wife.
Mahkeme anlaşmayı kabul etmeden evvel davalının, akıllıca ve bilerek ve isteyerek anlaşmanın sonuçlarını kabul ettiğini anlamalıdır.
Before the court accepts the plea, it must be shown on record that the defendant knowingly, intelligently, and voluntarily understands the nature and consequences of her plea.
Doğa muhteşem bir makine yapmış.
Nature makes a beautiful machine.
Ne olduğunu bilmediğimiz, doğa güçleri ile oynuyoruz ve kendimizi gerçekten akıllı sanıyoruz.
We are dealing with forces of nature we cannot fathom, and we are really smart.
Tamam da bu insanın doğasında var.
Yeah- - no, but it is basic human nature.
Bak Walter, bir sorun görünce çözmek istemenin doğanda olduğunu biliyorum ama bazı şeylerin cevabı yoktur ve kendini buna duygusal açıdan hazırladığına emin olmak istiyorum.
Look, Walter, I know it's your nature to see a problem and want to solve it, but some things... there just aren't answers to, and I want to make sure you're preparing yourself emotionally for that.
Teknoloji birçok engeli aşabilir ancak insan doğasını aşamaz.
Technology can overcome most obstacles, but it can't overcome human nature.
Bayan Holmes'la olan ilişkinizi tekrar anlatın.
Run it by me again, the nature of your relationship with Ms. Holmes.
Bayan Holmes ile olan ilişkini tekrar anlat.
The nature of your relationship with Ms. Holmes, run it by me again.
Pembe Hindistan cevizlerinin doğal olmadığının farkındasın.
You do realize pink coconuts do not occur in nature.
Doğal olarak yetişen yiyecek bile kullanacağım.
I'll even use food that occurs in nature.
Belki doğayı taklit etmek mümkün olabilir.
Mimicking nature might be a possibility.
Doğanla mücadele edeceksin.
You're gonna fight your nature.
Nehrin doğasıyla mücadele etmesi gerek.
The river needs to fight its nature.
Doğayla mücadele edeceğiz.
We fight nature.
Belki de doğamla savaşma vaktim gelmiştir.
Maybe it's time I fight my nature.
Ancak İlçe, Şerif ve Bölge Savcısının karşı karşıya olduğu suçlamalar bu poliçelerin teminatı kapsamında değildi.
However, the insurers have taken the position that because of the nature of the allegations against the county, the sheriff and the DA, the policies do not cover.
Sizin de bildiğiniz gibi bu soruşturma cezai bir nitelik kazandığından artık bir cinayet soruşturması hâline gelmiştir.
Well, as I am sure everybody is aware, the scope of this investigation is now criminal in nature and we are classifying it as a homicide investigation.
Çamurdan kalelerinde güvenli bir şekilde doğanın aşırılıklarından korunuyorlar.
Safe within their castles of clay, they're protected from nature's extremes.
Saklanma şansı olmayan bu yerde bu aslan sürüsü doğanın sağladığı kısa süreli örtüden yararlanmayı öğrenmiş.
With nowhere to hide, this pride has learnt to exploit the fleeting cover nature provides.
Doğanın en zahmetli avlanma alanları.
Nature's most demanding hunting ground.
Yani, ekolojik iyileşme zaman alacak ama bence doğa kendini iyi etmenin yolunu bilir.
So, ecological recovery takes time, but I think nature knows how to heal itself.
İkinci dereceden kanıtlara dayanan davalarda işler genelde böyle mi yürür?
Is that just the nature of having a circumstantial case? Um...
Bu nitelikteki davalarda kullanılan bir numara mıdır?
Part of the trick of prosecuting a case - of that nature?
Öyle bir ibare göremedim.
I don't see anything of that nature.
Mahkeme, bu davanın insani boyutunun ve tüm taraflar için taşıdığı önemin bilincindedir.
The court recognizes the emotional nature of this case, its importance to all parties involved.
Antarktika'da kışın ortası ve doğanın en olağanüstü öykülerinden biri başlamak üzere.
Midwinter in Antarctica and one of nature's most extraordinary stories is about to begin...
Paylaştıkları bağ, doğadaki en dikkat çekici şeylerden biri.
The bond they share is one of the most remarkable in nature.
Doğanda olmadığını biliyorum.
I know it's not in your nature.
Yani önerdiğin şey tam olarak... bir doktor... müdehalesiyle... yani doğanın yanlışını düzeltti.
So, what you're suggesting... is that a... a doctor... intervened... to correct a mistake of nature.
İnsan doğası gereği böyledir.
It's human nature.
Albay'ın ziyaretine anlam veremedim.
If it's as important as you say it is, I'm keen to give him the message properly and promptly on his return. Yet I'm unsure as to the nature of the colonel's visit.