Necessary translate English
13,799 parallel translation
Fakat yıllar içinde senin rahminin kusursuz bir seviyede olduğu ortaya çıktı.
But years of abuse have provided your womb with the perfect level of toxins necessary for this conception.
Zorunlu bir duygu.
It feels... necessary.
Neyin gerekli olduğunu herkes gibi sorarsın.
You ask what's necessary, like everyone else.
Haklısın ama zamanla, buna gerek kalmayacak.
I agree, and in time, that won't be necessary.
Rahatlatıcı yalanlara inanırken onları luzüm kılan acı dolu gerçekleri de bilirsiniz.
You believe comforting lies, while knowing full well the painful truth that makes those lies necessary.
Önemli değil.
Not necessary.
Memnun olmana gerek yok.
Grate-full is not necessary.
Bu, bu o kadarda gerekli değil.
That, that is not necessary.
Onun yerine, bir Birleşmiş Milletler Heyeti'nin gözetimi altında sadece heyet gerekli görürse harekete geçecekler.
Instead, they'll operate under the supervision of a United Nations Panel, only when and if that Panel deems it necessary.
Gereği yoktu ama, değil mi?
That wasn't necessary, was it?
Bu masada, gerekli aracı yatıyor.
On this table, lies the necessary tool.
Onların sadece gerekli şımartmaya davet ediyoruz. Ve anlamsız değil.
We encourage them to indulge only in the necessary and not the pointless.
- Bu gerçekten gerekli değil.
- That's not really necessary.
Gerçekten gerekli değildir.
It's really not necessary.
O kızı almak için gereken her neyse onu yapacağım bunu biliyorsun.
And I'm going to do whatever is necessary to get a hold of that girl, you know that.
- Hayır, hayır, bu gerekli değil.
No, no, no, that's not necessary.
Gerekiyorsa onlara uyarı ver.
Give them a warning, if necessary.
Gerekliydi.
It was necessary.
Buna gerek kalmayacak.
That won't be necessary.
Tanrım, Martin, buna gerek yok.
God, Martin, that's not necessary.
Ama uzlaşmaya razıysanız, sanırım gereken 25 Cumhuriyetçi oyu temin edebilirim.
But if you're willing to compromise, I think that I can deliver the necessary 25 Republican votes for cloture.
Hayır, hayır, buna gerçekten gerek yok.
No, no, that's really not necessary.
Diyorum ki çok şey tehlikede ve bu gerekli bir siyasi taviz.
What I am saying is that there's a whole lot at stake here and this is a necessary political compromise.
- Özüre gerek yok.
No apology necessary.
Gerekli mi?
Is that necessary?
Buna gerek yok.
It is not necessary.
Hayır, hayır, buna gerek yok.
Oh, no, no, that's not necessary.
Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, bu çok olur, buna gerek yok.
No, no, no, no, that's too much, that's not necessary.
Bu bok gerekli muydu?
Now, was that shit necessary?
İnsanlar ölümden korkmalı, gerekli bir sondan.
" Seeing that death, a necessary end,
Bilindigi gibi her iki maden de silah kilavuz sistemleri için vazgeçilmezdir.
Both of these minerals necessary to the superpowers'weapons-guidance systems.
Cachet sana tüm gerekli belgeleri verdi.
Cachet provided you with all the necessary documents.
Hayatta kalmak için gerekeni yaptın. Hepsi bu!
You did what was necessary to survive.
Buna gerek olduğunu düşünmüyorum.
I don't think that is necessary.
Tek ihtiyacım olan ürünün adı ve gerekli dozu.
All I need is the name of the product and the necessary dosage.
Takım çalışması ve rekabet problem çözmek için gerekli bileşenlerdir.
I recognize that both teamwork and competition are necessary components for problem-solving.
Neil, bu ı bu hafta sonu gitmek gerçekten gerekli olduğunu bilmiyor musunuz?
Neil, I don't know, is it really necessary that I go this weekend?
Ne tanık şey şafak oldu. Gerekirse gibi yıkıcı olarak.
What you witnessed was the dawn of something as necessary as it is devastating.
- Gereği var mı bunun?
Who are you? - Is this necessary?
- Hem de nasıl. Sen, adın ne?
- It's very necessary.
Bu gerekli mi?
Is that necessary?
Kesinlikle gerekmedikçe kadının birini kendilerine fazla yük etmek istemezler. Hadi.
They won't want a woman weighing'em down any more than is absolutely necessary, so come on.
Bu konuyu tartışmak gereksiz.
No discussion is necessary.
Haddimden fazla birkaç kelime etmiş olabilirim.
I might have gone a few words past necessary.
Hepimiz için zor bir durum ama mecburuz.
It's painful for all of us, but it's necessary.
Ama mecburum.
But it's necessary.
Gerekmedikçe ateş etmemeliler.
They shouldn't shoot unless absolutely necessary.
Bunlara gerek yok.
This isn't necessary.
gerektiği zaman ben günün birinde çocuklar istiyorum.
when it's necessary for... I-I want kids someday.
Gerçekten gerek yok.
It's really not necessary, honestly.
- Bu gerçekten gerekli mi?
Is this really necessary?