Nehir translate English
4,033 parallel translation
Aynı şey. Tek farkla, burada kabuk katı kayadan ve akmayı sürdüren nehir alt kısımda bu mağarayı oluşturur. Lav tüpünü.
It's the same thing, only here, the crust is solid rock and the river keeps flowing underneath and makes this cave, this lava tube.
- Mısır'da sadece nehir yok.
It ain't just a river in Egypt!
Nehir kenarından kazıp çıkarttım.
I dug this up by the river side.
Ama bu taviz veremeyeceğiniz bir şey ise beni nehir kıyısına götürüp suya daldırın.
But if it's a deal-breaker, take me to the river and dunk me in the water.
Bu nehir, okyanusa dökülüyor.
This river is dumped into the ocean.
" Aşağıya, bacaklarımdan nehir gibi akan kana... baktım.
" I looked down at the blood flowing from my wrists like a river.
Tatlı suyu sevdiği için binayı nehir üzerinde yapmış.
Liked his fresh water, so he built it on a river.
"en çok hakettiğini görmek için bu kuru nehir yatağında kalkış yarışı yapacaksınız."
"is most worthy of the'muscle car'label, you will drag race on this dry riverbed."
Babanın yüzüne bir nehir akıyor!
A stream of piss on your dad's face!
Qureshi'nin yüzüne bir nehir akıyor!
A stream of piss on Qureshi's face!
Kaçırılan iki çocuk nehir kenarındaki bir depoda bulundu. Mutant Çetesi'nin kritik durumdaki altı üyesi de yanlarındaydı.
Two abducted children were found alive in a riverside warehouse along with six critically injured members of the Mutant gang.
Nehir viskiden olaydı içine dalar, bir daha da çıkmazdınız değil mi?
The river were whiskey, you'd dive in and never come up.
12 mil doğuda bir nehir var gibi.
Looks like there's a river about 12 Miles east.
Büyük dalgalar nehir yataklarında ulaştıklarında genellikle daha büyük gelgit dalgalarını oluştururlar.
Where big tides pour up river valleys, they often result in a tidal bore.
Nehir bahar zamanı taşar.
This river floods in springtime.
Nehir kokuyor.
The smell of the River.
Nehir ıssız bir yer.
The river is a lonely place.
Sanki üzerine doğru gelen bir nehir var gibiydi.
It was like a river rushing at you.
Nehir temizleme işine odaklanmam gerektiğini biliyorum ama sürekli Ben'i helikopterde Seksi Rebecca ile gülerken düşünüyorum.
I know I should be focusing on this river cleanup, but all I keep thinking about is Ben laughing in a helicopter with Hot Rebecca.
Nehir yakınlarındaki mağarada.
In a cave by the river.
Nehir mi?
River?
Arkalarında nehir var.
Their back is to the river.
Ya düşman ya da nehir!
The river is behind us!
Sırada, ufak arabalarımız nehir kolunda... hayat mücadelesi veriyorlar.
Coming up, our small cars fight for their lives deep in the bayou.
Ufak arabalarımızı... 245 km'lik vahşi nehir kolu boyunca... doğal ortamlarının dostça sınırlamalarının dışına çıkaracaktık.
We'd be taking our little cars out of the friendly confines of their natural habitat, 152 miles into the wilds of the bayou.
Nehir kolunda bir gürültü duyduk, öldürüleceğimiz bataklığa doğru... amaçsızca gidiyoruz.
We've heard a noise in the bayou, and we are aimlessly meandering out into the swamp to be murdered.
Sıradaki yarışmamızda, bataklığın derinliklerine doğru ilerleyip... iyi bir nehir kolu barbeküsü için biraz yiyecek ele geçirmiştik.
For our next challenge, we had to head deep into the swamp and hunt down some food for a good old bayou barbecue.
Bu bir nehir teknesi gibi.
It's like a riverboat.
Burada bir duygu boşalımı yaşıyorum, hem de nehir gibi.
I'm having an epiphany here, a watershed moment.
- Nehir kabile bölgesinden aşağı doğru akar, değil mi?
Flat lip river runs right through the res, doesn't it?
- Görünüşte onlara öncelikle bir göl veya bir nehir lazım.
Figured they must lead to a lake or a river.
Bir nehir değil.
It's not a river.
Sanki nehir boyunca sürükleniyorduk.
And you were just being dragged all the way down this river.
- Nehir botlarımdan birini içine çekti.
The river sucked off one of my boots.
Nehir tarafından içeri girebiliriz.
We could probably get access down by the river.
Şehrin ortasından akan nehir iki çetenin sınırını oluşturuyor.
The river that runs through town is the border between their turfs.
Tıpkı taşın üstünden geçen nehir gibi.
Like a river over stone.
Aslında elmas sırtlı kaplumbağa türünden geldiğimizi sanıyorum..... ama nehir kaplumbağası da olmamız mümkün...
I suspect that we're derived from the diamondback terrapin - but it's possible we're a common box...
Nehir uzun süredir yok.
Well, the river is long gone.
Sokağın karşısında, büyük otoyolu geçince tehlikeli bir nehir vardır.
Across the street, across that big highway, is a treacherous river.
Buna benzer şeyler birkaç haftadır farklı yerlerde oluyor. Tulsa'da otobüs şoförü kaybolmuş ve nehir kurbağalarla dolmuş.
Well, similar wackiness has happened over the past few weeks in other places - - uh, Tulsa, a bus driver vanishes and a river gets overrun with frogs.
Ormanı ve nehir kıyılarını aradık.
We searched the woods, up and down the riverbank.
İçinde "nehir" geçiyor, orasını anladık.
Abrazo del Rio. Something about a river, that much I know.
Mickey Dolan mı? Ayağımızda, betonla nehir de yüzeceğiz. Şu haydut olan?
As in Mickey Dolan, the--the mobster?
Gerçi nehir buz gibidir şimdi.
Except the lake's gonna be cold.
Kalbimde bir nehir gibi...
Like a river in my heart
"Bu nehir," dedi Stanley...
"This river," said Stanley,
"Bu nehir, Afrika'nın kalbine akan büyük bir ticaret yolu olacak."
"is and will be the great highway of commerce to the heart of Africa."
Son günlerinde, ölmeden önce ona "Geçmiş olsun" ya da "Buradan nehir güzel görünüyor, değil mi" demeye giderim.
or, "great view of the river, huh?"
Herkes Melissa'nın kısaltılmış hali olduğunu düşünür ama aslında Mississippi'nin kısaltılmış hali eyalet olan değil, nehir olan çünkü ailemin anlattığına göre çünkü annem bana, babam bir kumar gemisinde Karayip pokerinden 5000 dolar kazandığı zaman hamile kalmış.
- Hi, I'm Missi. Everyone thinks it's short for Melissa, but it's for Mississippi. The river.
Kilometrelerce nehir vardır.
That could be miles of river.