Net translate English
10,300 parallel translation
Güvenlik ağım, refleksim haline gelmişti.
My safety net became my reflex.
Çünkü onları net bir şekilde görmüyorsun.
It's'cause you're not seeing them clearly.
Bir Staz Ağı yüklü partiküllerden oluşur.
A stasis net is comprised of tenser particles.
- Ağ kesicide kullanılan aynı prensip.
Same principle as using the net cutter.
Konoha Ağı'na kayıt olursanız da puanlarınızı üçe katlıyorsunuz!
If you register on Konohagakure.net, you get three times the points!
Sizin kafadan hasta olduğunuzu anlamadan önce hiçbir şey net değildi. Doğru.
You know, just in case it wasn't clear enough before, you people are sick in the head.
Buradan net bir şey elde edebiliriz.
This we can be sure of.
Woomyungsan'dan şantiyeye gidiş güzergahındaki bir kameranın kayıtlarında katil net olarak görülüyor.
In the CCTV recording of the route from Woomyung-san to the site. The murderer's face can be seen very clearly.
Gece olduğundan net görememiş olabilir.
Because it was night time and one cannot see clearly.
Daha da emin olabileceğimiz şey, kurbanın tırnak aralarındaki doku örnekleri Lee Jung Hoon'un DNA örneğiyle uyuştuğu takdirde bu davayı net olarak kapatabiliriz.
If we want to be more certain, if the skin tissue under the victim's fingernails is determined to be Lee Jung Hoon's after the DNA test, we should be able to wrap this case up well.
"Ama bir gün aşağı geleceksin" dedi, "O zaman bir ağla orada olacağım."
So he said, "But one day you will come down, and I'll be there with a net."
Sonra çok saygı duyduğu Jean Renoir, ağım, geldi... "Ingrid'le bir film çevirebilir miyim?" dedi.
But then Jean Renoir, whom he had great respect for, came, my net, and he said, "Could I make a picture with Ingrid?"
İletişim kontrolü, bir, iki, bir, iki. Açık ve net.
Comm check, one two, one two.
Federal Polis şehri kuşattı.
Federal Police have dropped a net on the city.
Eğer onunla birlikte olursan diğer şeyleri daha net göremeyeceğini biliyordum.
I knew if you were sleeping with her, you wouldn't see other things so clearly.
Net olmak gerekirse Massachusetts, Pender Adası'na.
To Pender Island, Massachusetts, to be precise.
Rice'ın net ağırlık oynaması ne kadar da mükemmel, değil mi?
Oh, how perfect is it That rice is playing the dead weight right now?
Söylemeliyim ki, hatırladığım en net anı Alex'in şişeleri.
[clears throat, chuckles] I must say, I have a very clear, specific memory of Alex's bottle.
Yeterince net olamadım.
Maybe I'm not being clear.
Aşırı soru sorduğu çok net.
He sure was asking a lot of questions.
Devon'ın hayaletleri, daha net olursak.
Devon's ghost, to be exact.
Neredeyse baygın bir canavarın üzerine herkes bir ağ atabilir. Fakat onlarla güreşip yenen birini söyle bakalım.
Anybody can throw a net on a barely conscious monster.
Fakat başka kim bu kadar uzaktan hatasız ağ okları atabilir?
But who else can fire accurate net arrows from that far away?
Onları bir araya topla ki ben de çoğunu tek bir ağ okuyla halledeyim.
Group them together so I can net as many with one shot as possible.
Christa'nın sevgilisinden ayrıldığını biliyordu ve ona çıkma teklif etti. Ama kız çok net bir şekilde reddetti.
He knew Christa and her boyfriend had broken up and he wanted to ask her out, and she was very firm about telling him no.
Ama Calcott'un amacı henüz net değil.
But his purpose is not yet clear.
Net bir şekilde gözünün önüne gelsin.
Picture it clearly.
Babeland'in iade politikası çok net. Malum nedenlerden.
Babeland has a very strict return policy for obvious reasons.
Bence 20'li yaşlarındayken, gençken önündeki yol bu kadar net değil.
I feel like when you're younger, in your 20s, the road ahead in your life, it's not as clear.
Yaşlandıkça da yol daha net hale geliyor nereye gittiğini biliyorsun, daha az sürpriz ve heyecan oluyor ve önündekini görebiliyorsun.
And then as you get older, the road just becomes a little bit clearer, and you just know where you're gonna go, and there's less surprise and less excitement, and you see what's ahead.
Üstü açık kamyonet ne kadara patlar?
How much would a jacked truck net?
Beyaz yol, pürüzsüz ve net.
The White Road, smooth and clear.
Hala Essex'in lideri benim. Yeminimi net bir şekilde etmiştim.
I am still the samhain of the Essex, and I've made my vow clear.
Henüz net değil.
It's not official.
IMAX'in de katkısıyla,... yıkık dökük dükkanlarınızın net değerinin en az dörde katlanacağını öngörüyorum.
With the addition of the IMAX, I predict that the net worth of this now dilapidated group of businesses will at least quadruple.
Ve kurbanlar bir saat can çekişirken üstlerine oturup son derece sembolik ama net bir mesaj bırakıyor.
And then as they lay there dying over the course of an hour, he simply sits over them and leaves them a highly symbolic message, but it's a precise message.
- Son 6 ayın üzerine bir ağ at.
Ok. Cast a wide net over the past 6 months.
Aynı zamanda sanki buraya bir badminton * seti kurup senin kafanı da shuttlecock * olarak kullanabilirmişim gibi.
I feel like I could also, like, set up a badminton net in here and use your head like a shuttlecock.
Gürültülü ve şiddetli ortamda sakin ve net kararlar almalılar.
They need to be able to storm into the chaos of crisis and make clear and calm decisions.
Sosyal güvenceye ihtiyacın var.
You need a safety net.
Sosyal güvenceye ihtiyacım yok.
I don't need a safety net.
Tercüman olursa olayın büyüklüğü daha net anlaşılır.
We need interpreter so Ii looks like a big event.
- Net bir şekilde son vermek işimize yaramaz mı?
Making sure to finish things clearly. Isn't that what we both want?
- O davayı halledin dedim net bir şekilde.
I clearly told you guys to take that case.
"Tüm işlerimi yürütmene izin veriyorum sanıyorsan, büyük bir sürprizle karşılaşacaksın, pislik herif." Bu, jg114 @ mailchain.net adresinden gelmiş.
"If you think I'm letting you walk away with all my work, you have a big surprise coming, asshole." Now, this is from jg114 @ mailchain.net.
Her şeyi net görüyorum.
I see things clearly.
Buradan olmadığınıza gayet net eminim.
I'm pretty sure you ain't from here.
1776 yılında bu ülkeye sadakâtimi sunduğum zaman geleceğimin ne olacağı hakkında çok net görüşlerim vardı.
When I pledged my allegiance to this country in 1776, I had a very clear vision of what my future would hold.
Gayet net.
Loud and clear.
Ağ okları attım!
Hello, net arrows!
Durum net değil.
It was left kind of vague.