English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ N ] / Nibble

Nibble translate English

328 parallel translation
Minik bir fare gelip kemirmedi seni, değil mi?
A little mouse didn't come and nibble you?
Çiçekleri koklarken bir şeyler atıştırmak isteyeceğinizi düşündüm.
Well, I thought you might want sometning to nibble on while you were smelling the flowers.
Çıtır çıtır kemirirler. Gördüm nasıl yediklerini.
They'd nibble and they'd nibble, like I've seen em do.
Arabada yemek için bir şeyler var mı?
Could you find something I can nibble on as I ride?
- Ufacık bir balık bile yok.
- Not even a nibble.
Yukarı çıkalım da bir iki kadeh içelim.
Let's you and me go up and nibble a couple.
Her sabah gelip eşikteki basamağı kemirirdi.
He used to come every morning and nibble on the doorstep.
Beş ve altı numaralı balıklar oltaya geliyor.
Fishes number five and six are beginning to nibble.
Dışarıda seni bekleyen bir sürü balık var
You've got a lot of fish a-waiting round to nibble
iki haftadır doğru düzgün bir şey yemediniz.
Two weeks now, and you've done no more than nibble at it.
İşini bitirirsin, hakettiğini bulmalı.
Toss him away, let the rats nibble on him.
O kıpır kıpır canı kollarımda tutmayı ve onun göğsüne sokulup, emzirdiğini düşlüyor.
Imagine holding that wriggling life and letting it nuzzle and nibble at the breast.
Elde ettiğim ilk bilgi kırıntısı Kopenhag'daydı... pire sirkinde.
The first nibble I got on that was up in Copenhagen... in a flea circus.
- Her zaman öyle olmuşumdur.
I nibble all the time. There you are.
Zırnık yok.
Not a nibble.
Sizin gibi iri bir adam kedi maması kadar bir yemekle doymaz.
A man with a big frame like yours can't just nibble away like a little old titmouse.
Küfelik olmamanız için bisküvi... -... vereyim mi, atıştırırdınız!
You want some crackers to nibble on you shouldn't get plastered?
Bu sefer ısırmakla kendini kurtaramayacaksın.
You are not gonna nibble your way out of this one!
Neden ensemi kemirdiğini biliyorum.
I know why you nibble on my neck.
Bazı kızlar hemen vampirlere enselerini kemirtebilir, ama Gabby yapmaz.
Some girls may let vampires nibble their necks on the first date, but not our Gabby.
Boynuna hafifçe diş geçirdim, işte böyle ve yere düşüverdi.
nibble on the neck. Like that, you see? Then she fell on the floor.
- Diş geçirdin?
- A nibble?
- Diş geçirdim.
- A nibble.
Ne cüretle benim bonservisimi kemirirsiniz!
How dare you nibble my recommendation!
Knichi'yi kemirirseniz tadı acı olur.
If you nibble, knichi tastes bitter.
Bir parça ister misiniz?
Would you like a nibble?
Küçük bir parça bile mi?
Not even a little nibble?
Seninle yatağa girmeyeceğim ve kulak memelerimi emmene ve aptalca konuşmana izin vermeyeceğim.
I am not gonna roll in any bed with you and let you nibble my ear and tell me silly things.
İlgilenen biri olduğunda, o yaşlı aptalın atlayacağını düşünmüştün.
You'd think the old fool would jump when she finally got a nibble.
Her şeyi kemirirler.
They nibble things.
Biraz atıştırmak için iyi haşlanmış yumurta ister misin... Beklerken?
You want some hard-boiled eggs to nibble on... while you're waiting?
- Hiç hareket yok.
- Not a nibble.
Bir şeyler atıştıralım.
Yes, something to nibble on.
- Otlanacak bir şeyler yok mu?
- Anything to nibble on?
- Ne yapar, burnumu mu kemirir?
- What's he do, nibble your bum?
Birileri film izlerken atıştırmak isteyebilir.
Someone may wanna nibble during the screening.
Zencilere sorarız.
Maybe nibble a couple.
İçkiyle atıştırmak için İsveç köftesi yaptım.
I made some Swedish meatballs to nibble on.
Tek bir ısırığıyla etten bir yanardağa dönüşürsün.
One nibble and you are a heaving mound of flesh.
Sonra da otele uğrayıp bir şeyler atıştırır açlığımızı giderir ve rahatlarız.
Afterwards, we can stop off at the hotel for a bite. And a nibble. And a scratch.
- Lana, artık açlık gideremeyiz.
- Lana, we can't nibble any more.
- Şimdi yavaşça kulağını ısıracağım.
- l'm gonna nibble on your ear.
Manhattan'ın doğu kısmını öldürecek kadar zehir koydum. Ve bir lokma bile almamış!
I put out enough poison to kill the Lower East Side of Manhattan... and not one nibble!
Size, ara sıra olan sevgi ısırmalarından başka barımda daha fazla şiddet istemediğimi söylemiştim.
I told you I don't want anything more violent in my bar than an occasional love nibble.
Beni tam buradan öpersin ve kulağımı emmeye başlarsın.
You give me a kiss and a nibble on the ear.
KITT, oltaya takıldı.
KITT, we got a nibble.
Sulu portakallar!
Oranges to nibble!
Üzerine eğilip kravat iğnesini çok beğenmiş gibi yap ve lokmayı hemen dişleyip al.
Lean over and pretend to admire his tie tack, and just nibble the morsel off real quick.
Ne zaman şuradaki minik beneği görsem... onu kemiresim geliyor.
WHEN I SEE THAT LITTLE SPOT RIGHT THERE I WANT TO NIBBLE ON IT.
Yakında yiyecek hiçbir şeyimiz kalmayacak!
soon we'll have nothing left to nibble!
Bir ısırık alın ve devam edin.
Just have a nibble and pass her on.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]