Nip translate English
806 parallel translation
Bunu kafamıza sokmalıyız.
Yeah. Well, we got to nip this in the bud.
Gel işin nasıl yapılacağını seyret!
Well, come on and we'll have a nip.
Tekneye binip bir iki kadeh atmaz mısınız?
Won't you come aboard and take a nip?
Hava soğuk, kar da yağıyor, değil mi?
Fresh little snow, with a nip in the air, eh?
Leydim, kasabada bir yerde ara sıra akşamları biraz bira içiyorum. İnkâr edecek değilim, çünkü başka giden de vardı.
Well, my lady, I have had a nip of ale of a night, just now and again at a place in the town and I won't deny as some of the others were there.
Kurşun sadece elimi sıyırdı.
Just a wee nip in the hand.
- Hey, Matt, gitmeden bir iki tek atalım.
- Hey, Matt, how'bout a nip before we go?
Evet, ayaz var.
Yeah, a nip in the air.
Bir yudum viski alın Bay Tarzan.
Try a nip of whiskey, Mr. Tarzan.
Yılanın başı küçükken kesildi.
Nip it in the bud.
Sanırım ihtiyacı olan şey birinin topuklarını ısırıp onu koşturmasıymış.
Just what she needs. Someone to nip at her heels and hurry her up.
Bu, Velma'yı arayanları yanlış yönlendirmek için yapılmış.
That was meant to nip up anybody who was looking for Velma.
Bana bir yudum Three Star koy.
Pour me out a nip of Three Star.
Suyun dibini boyladı.
We blew that Nip out of the water!
Çakırkeyif olduğum zamanlar daha dikkatli oluyorum.
I'm never more witty than when I've had a little nip.
Biraz içkim olsaydı Helen'e daha iyi göz kulak olurdum.
I could keep a much better eye on Helen if I'd had a little nip.
Joe bunu bir Japon albaydan almış.
Joe took this off a Nip colonel.
Yoksa Thor'la aranızda tatsız bir şey mi geçti?
You and Thor have a nip up?
Makasla kesmek ve koparmak budamak ve kıvırmak, dikmek ve süslemek, bağlamak şapka yapmak
To snip and pluck, nip and tuck fix and trim, tie on that brim
Orta Batıda gelişmekte olan kasabada Bay Bundy'bir fırt daha çekmesinin öyküsü.
A flourishing town in the Midwest, where we hear the story of Mr. Bundy's extra little nip.
Şov dünyasından geldiğinizi düşünürsek "onlar tür" insanların arada, birer yudum aldığını sanırdım.
I always imagined "those kind" took a nip now and then.
- Ölen Japon'un üstünden aldım de.
- Tell them you got it off a dead Nip.
Ölen bir Japon'dan aldın.
You got it off a dead Nip.
- Bir Japon tankıyla randevumuz var.
- The rendezvous is that Nip tank there.
Soğuk algınlığım için biraz içtim, doktor.
Oh, I got a little cold, Doctor. I just had a nip.
Ben dışarı çıkıp etrafı kolaçan ederim.
I'll nip out and have a look round.
Dışarı çıkıp kamyonetimi alayım.
I'll nip out and get me lorry.
Bir Japon ele geçirdik.
We did get one Nip, Colonel.
Japon bir mağaradaydı, bizim ekibimiz tarafından kendi kuvetlerinden koparıldı.
The Nip was in a cave cut off by our artillery from his own forces, bypassed by us.
Japon'u mağaraya götürmesi için razı etmiş.
He's persuaded the Nip to guide us to the cave, but remember what happened
Bence bu Japon'u yem olarak yolladılar.
In my opinion, sir, they sent this Nip over to suck us in.
Ama bu Japon bu işin içinde değil.
But this Nip isn't in on it.
McCreavy, şu Japon'u buraya getir.
Aye, sir. McCreavy, bring that Nip in here.
İşte Japon'unuz Anderson.
Here's your Nip, Anderson.
Yaralı Japon'u hayata döndürebilirmiyiz bir bakalım.
I want you to check that wounded Nip, see if we can get him back alive.
- Japon'ların mağarasındayız.
We're up in the Nip cave.
Teğmen Anderson, bir Japon varmış?
[Spanish Accent] Lieutenant Anderson? Yeah? You got an old Nip to go?
Yaşlı Japon için geldim.
I come for the old Nip.
Japon esirlerinden biri binbaşı.
One of the Nip privates is a major. Hurry it up.
- Şu Japon'a bir bakalım.
All right, Anderson. Let's have a look at that Nip.
O Japon'la bir konuşma istiyorum.
Anderson, I want a crack at that Nip. - Get him out here.
Demek istediğim Bay Marley geceye kadar yaşayamayabilir ve eğer Bay Scrooge ona veda etmek isterse onu ancak diriltmesi gerekir yoksa veda edecek bir Bay Marley kalmayacak diğer bir deyişle.
I'm to say... that Mr. Marley ain't expected to live through the night, and that if Mr. Scrooge wants to take his leave of him, he should nip along smartly or there won't be no Mr. Marley to take leave of as we know the use of the word.
Sadece küçük bir yudum daha alabilirim,..
- Well... Well, maybe I will just take one tiny nip more.
Kahveden sonra ufak bir bardak brendi.
After coffee, there's a nip of brandy
İçecek bir şeylerin var mı?
You haven't got a little nip of something, have you?
Belirli kişilerle yemek için bu gece Washington'a gitmem gerekiyor.
I've got to nip down to Washington for dinner with a certain party.
Evet, bu görmüş olduğunu yılan, dünyanın en zehirli yılanı, bir adama sonsuza dek yaşama fırsatı verdi.
Yes, this very reptile. The most poisonous serpent known to man. One nip from this fellow and the gates of eternity open.
Elbette, at besliyorsunuz ve buraya dostça oyun oynamaya geldiniz, değil mi?
Fox-hunting, raising horses, perhaps a nip or two and now and then a friendly game.
Buradaki herkese içki ver.
Give all the boys here a little nip.
Al, sence şu zımbırtıyı ısırıp kopartabilir misin?
Say, Al, do you suppose you could nip this contraption off for us?
Peki ya Japon?
What about the Nip?