Nitekim translate English
251 parallel translation
Nitekim, ben suçlu olduğuna tam olarak ikna olmadım.
In fact, I'm not at all convinced that he's guilty.
Nitekim, karım ve ben onlarla ilgili bazı şeyler yüzünden biraz tartışıyoruz.
In fact, my wife and I argue over a little idiosyncrasy I have.
Ölmek... bir çırpıda söylenir, nitekim bir çırpıda da biter.
Dying : Easily said, and just as easily done.
Arabası yoldan çıkmış, nitekim bizim de.
His car went off the road. So did ours.
Ona Fire Island'daki malûm evi de söylemedim. Nitekim yılbaşından sonraki malûm geceyi de!
And I haven't told him about the house on Fire Island either, or the night after New Years.
Nitekim, bunu duyduktan sonra eklemek istediğim bir şey yok.
In fact, after hearing that, there's nothing more I wish to add.
Nitekim bugün onun en yoğun günlerinden biri.
As a matter of fact, today's one of her busiest days.
Nitekim, bazı işçiler trenin birkaç saniye içinde geçeceğini söylediler.
As a matter of fact, some passing workers have assured me that the train will be by in a few seconds.
Nitekim 5,000 dolar ödül koydu.
After all, he did put up $ 5,000.
Nitekim tanrının yaratmaya M.Ö 4004 yılının 23 ekiminde sabah saat 9'da başladığını saptadı.
In fact, he determined that the Lord began the Creation on 23rd October, 4004 BC, at 9am.
Nitekim bu tetkik her şeyin usüle uygun olduğunu gösteriyor.
In fact, this survey proves that everything is in order.
Nitekim, Profesör Simms'den ailemizin genetik haritasını çıkarmasını...
Animal magnetism. You can't top that.
Nitekim ben de ona.
And vice versa.
Nitekim oldu.
- And it happened.
Nitekim teklifim bir erkeğin mevcudiyeti şartına bağlı.
Matter of fact, my offer is contingent on the presence of a man.
Nitekim bütün işlerin birinci sınıf.
In fact, all your work is first-rate.
Nitekim, kızımı ne kadar emniyetsiz bir yere teslim etmişim anladım.
After this, I see I put her in a terrible place.
Nitekim, her şey ayarlandı.
In fact, it's all set.
Nitekim, yarışa başlamadan önce sanki onunla birlikte pisti geziyor gibiyim.
As a matter of fact, before I started racing I often used walk the course with him.
Bana omuz silkmeyeceğinizden ve sırtınızı dönmeyeceğinizden eminim. Nitekim sırtınızı yalnızca bana değil, kendi ülkenize dönmüş olursunuz.
I am perfectly certain that you will not cold-shoulder me, you will not turn your back on me, because it would not be a matter of turning your back on me, but on your very country.
Nitekim Williamson'ı öldürdü.
It killed him.
Nitekim, sana ihanet edenlerden biriydi.
As a matter of fact, he was the one who betrayed you.
Nitekim Silvertown'un kuzeyindeki Tidal Basin ve Custom House tren istasyonları yok edildi.
By the way, all the Tidal Basin, Custom House, until Silvertown it was destroyed.
Nitekim Avustralya'dan gelen askerler, tek bir kurşun dahi atamadı. İyi eğitilmiş ve sürekli takviye edilen Japonlara karşı oldukça etkisiz bir mücadele sergilemek durumunda kaldık.
The Australians who had arrived to Malaysia nor they knew to go off, therefore, we feel ourselves inferior to the good trained e supported well Japanese.
Şey, sanırım, düşündü ki, biz... şey, ondan geldiğini bilecektik, nitekim bildik de.
Well, I suppose he assumed we'd... well, we'd know it came from him, which we did.
Nitekim, bölümüm polisi aşırı şiddet uygulamaması için... çoktan uyardı.
In fact, my department has already cautioned the police... about excessive violence.
Nitekim, ben özellikle seni uyarıyorum.
As a matter of fact, I'm particularly warning.
Nitekim, Tanrı, yani Rabbimiz konuşuyor.
Thus speaks the Lord, the Eternal One.
Nitekim, öldürülen fahişeler seni hiç ummadığın yerlere taşıdı.
Give me a cigarette, I'm smoking again.
Bana kartpostal göndereceğine söz vermişti, "nitekim kartpostal gönderdi".
He promised me a postcard, and he sent me a postcard.
Getirdi nitekim.
Well, she did.
# Nitekim, canlı organizmaları hayatta kalmaya... #... biyolojik dengelerini ve yaşamsal yapılarını korumaya iten... #... bir dürtü bulunmaktadır.
Thus there is a drive that impels living organisms to preserve their biological equilibrium, their vital structure and stay alive.
Pekala, bence benim pozisyonumu alacak kişi odur... nitekim gerçekten iyi bir futbol oyuncusu.
Well, I think she's taking my position... but she's really a good footballer.
Nitekim ideal kadın ya da herhangi bir kadın benim için aradığım kişi olmamıştı.
I never sought out the ideal woman or any woman, in fact.
Nitekim, her yeniden yapılanma yeni bir savaşın başlangıcıdır.
Just as every rebuild is the start of a new war.
Nitekim uyanmadı.
It did.
Nitekim bu sabah 3 ila 4 büyüklüğünde bir deprem oldu.
We had an earthquake in the 3-to-4-point range.
Nitekim insanın özü bulunabilir ve türlerdeki tek fark budur.
Indeed the essence of man can be found and realised only in the species.
Ve eğer öyleyse, nitekim bir gerçek miyiz?
And if so, are we then in fact real?
Nitekim, dalcam direk!
Yeah, and I'm gonna swim for it. Right now.
Nitekim, Cornish'li anne tarafımdandırlar.
Indeed upon my Cornish mother's side
Nitekim onu, içi silah ve porno dergileriyle dolu bir odada buldum.
Anyway, I found her lying in a room filled with guns and porno magazines.
Nitekim Arthur Conan Doyle, Sherlock Holmes'u ünlü teşhisçi Joseph Bell'i baz alarak yarattı
As a matter of fact, Conan Doyle modeled Sherlock Holmes on Dr. Joseph Bell.
Üzgün olmalıyım, nitekim öyleyim.
I know I should be sad, and I am.
Nitekim yaşamıyordum.
Which I wasn't.
Bay Miller'ın okuldaki iyi arkadaşlarından biri Casio Şirketi'nin bir yöneticisinin oğluydu. Nitekim o zamanlar küçük bir şirketti ve fazla kazanmıyordu.
One of Mr. Miller's good friends from school was the son of an executive of the Casio Corporation which at that time was not doing particularly well.
Onlar ve nesilleri ve nesillerinin nesilleri tırmanır. Çok fazla sayıda nesiller boyunca bunu yaparlar, ve çok sayıda nesil için gerekli olan çok uzun zamana da sahibiz. Nitekim jeolojik zaman denilen bir aracımız var.
They and their descendants, and their descendants'descendants, they do it by going through an extremely large number of generations, and we do have the time for an extremely large number of generations, because we have geological time at our disposal.
Belki ben ihtiyarlıyorum, o da ihtiyarladı diyedir. Nitekim sen de genç sayılmazsın.
Maybe it's because I'm getting old, and he's getting older... and you're not getting any younger yourself.
Nitekim kazandım.
'As a matter of fact, I won.
Nitekim geçen gece burada yattı.
As a matter of fact, he slept down here the other night.
Nitekim ağzından o cümle çıkıverdi.
You are not...