O kadar da kötü değil translate English
2,022 parallel translation
Ufak suçlarsa o kadar da kötü değil demek.
Misdemeanors. That's not so bad.
Hayır, o kadar da kötü değil.
No, it's not that bad.
Göbeğim o kadar da kötü değil.
My baby bump isn't that bad.
O kadar da kötü değil.
That's not so bad.
O kadar da kötü değil.
I got it good.
O kadar da kötü değilmiş değil mi?
Was that really so bad?
- O kadar da kötü değil.
- It's not that bad.
Yapma tatlım, o kadar da kötü değil.
Oh, sweetheart, it's not that bad
İyi adam olmak o kadar da kötü değil.
Come on, it wasn't so bad being the good guy.
O kadar da kötü değil.
I don't think that's so bad.
O kadar da kötü değil.
That wasn't so bad.
O kadar da kötü değil.
It wasn't really that bad.
Bu şaka o kadar da kötü değil, değil mi?
That joke's not in bad taste, right?
O kadar da kötü değil.
It's not so bad.
Teşekkürler bebeğim ama yara o kadar da kötü değil.
Thanks, baby, But it's not that bad.
Patri o kadar da kötü değil di mi?
The party's not bad, huh?
Aslında, o kadar da kötü değil, sadece acayip.
I mean, it's not that bad, it's just odd.
O kadar da kötü değil.
It's not as bad as it sounds.
Biliyor musun, o kadar da kötü değil.
Do you know what, it's not so bad.
O kadar da kötü değil.
Ah, it's not such a bad thing.
- O kadar da kötü değil!
She's not that bad!
O kadar da kötü değil, değil mi?
I'm not that bad, am I?
O kadar da kötü değil.
It's not bad, that.
Durum o kadar da kötü değil. Her şey düşünüldü.
Not so bad all things considered.
O kadar da kötü değil.
It's not that bad.
- O kadar da kötü değil, adamım.
- It's not that bad, man.
O kadar da kötü değil dimi?
Not bad, huh?
Çocuklar, durum o kadar da kötü değil.
Guys, it's really not that bad.
Her şey o kadar da kötü değil, haksız mıyım?
I mean, things aren't so bad, right?
Bu o kadar da kötü değil.
I mean, this isn't that bad.
O kadar da kötü değil suçluluk duyma dostum
It's not that bad. You don't have to be insulting, buddy.
- O kadar da kötü değil mi?
- Not that bad?
O kadar da kötü değil, değil mi?
That's not so bad, huh?
O kadar da kötü değildi, değil mi?
Not so bad.
- O kadar da kötü değil.
- It's not that bad. - Chariot :
- Becca. O kadar da kötü bir şey değil, baba.
It's not as bad as it sounds, Dad.
- Veya 25. Bu da o kadar kötü değil. - 25 de iyidir George.
Or 25 That's not bad either 25 also good, George
- O kadar da kötü değildi, değil mi?
That wasn't so bad now, was it? It was delightful.
O kadar da kötü biri değil.
Look, he's not all bad.
"Adam Bot" olmak o kadar da kötü bir şey değil di mi dostum?
It's not too bad being a human raft, huh, there, buddy?
Bu o kadar da kötü değil.
That's not so bad.
- Kulağa o kadar da kötü gelmiyor, değil mi?
- It doesn't sound that bad, does it?
- O kadar da kötü değil.
HE LAUGHS She's not that bad.
Frank Pierce o kadar da kötü biri değil.
Frank Pierce isn't so bad.
Ama aslında o kadar da kötü bir şey değil.
It's not that bad.
Sonra da, " O kadar kötü değil mi?
I try to tell him, "Hey, man, it ain't that bad... since we came in and liberated your sandy asses." And then he goes — And then he goes, " Not that bad?
Sen ve biri hariç nedimelerimin hepsi onunla yattı... yani o kadar da kötü biri olamaz, değil mi?
Well, you and all but one of my bridesmaids have slept with him... -... so he can't be that bad, right?
- Tamam ama o kadar da kötü biri değil.
- Okay, he's not that bad.
Karısı ona "İyi misin?" diye soruyor, adam da "o kadar kötü değil, onu da kovdular" diyor.
She asks him if he's all right and he says, It's not so bad, they fired her, too.'
Ve ikimizin arası da o kadar kötü değil.
And things haven't gone so badly for us.
O kadar da kötü bir kasaba değil, gerçekten.
It's not such a bad little town, really.