O kadar da kötü değildi translate English
456 parallel translation
O kadar da kötü değildi.
It's not so bad.
Bir başıma olmam o kadar da kötü değildi.
I wasn't sorry to be by myself for a bit.
Neticede, son savaş bazılarının düşündüğü gibi o kadar da kötü değildi.
After all, you know, the last war wasn't as bad as some people make out.
- O kadar da kötü değildi.
- It wasnt so bad.
O kadar da kötü değildi, değil mi?
It wasn't that bad, was it?
O kadar da kötü değildi.
It wasn't as bad as all that.
Margo o kadar da kötü değildi.
Margo hasn't done badly by it.
- Evet, o kadar da kötü değildi.
That fellow wasn't so bad.
Bizim çocuklar ona Kalaşnikov adını taktılar, ama o kadar da kötü değildi.
The boys called it the Flamethrower, but it wasn't really that bad.
İlk başta o kadar da kötü değildi, çünkü çektiğim sorunların geçici olduğundan ümitliydim.
Well, at first it wasn't so bad, because I had hopes that the trouble I was having was only temporary,
O kadar da kötü değildi.
She wasn't so bad.
- O kadar da kötü değildi.
- We haven't done so badly after all.
Hapishane o kadar da kötü değildi.
Prison wasn't so bad.
Ve Catherine, "O kadar da kötü değildi." diyecek.
And Catherine will say, "Oh, it really wasn't so bad."
O kadar da kötü değildi.
Not bad, eh?
- O kadar da kötü değildi, değil mi?
- That wasn't bad, was it?
Aslında o kadar da kötü değildi.
And not badly, by the way.
O kadar da kötü değildi.
It was not so terrible.
Tecavüz ve cinayet o kadar da kötü değildi
Now raping and killing ain't really so bad
- O kadar da kötü değildi, değil mi?
- Phyllis, that wasn't so bad, was it?
O kadar da kötü değildi.
It wasn't that bad, that jacket.
O kadar da kötü değildi, ha?
It wasn't all so bad, was it?
Luther ile o işten pek para kazanmadık ama o kadar da kötü değildi.
Me and Luther didn't make much on it, but it wasn't so touchy.
- O kadar da kötü değildi.
- Oh, it wasn't that bad.
Yoo, hikâyen o kadar da kötü değildi.
No, your story's not so bad.
Kırık camı temizledikten sonra o kadar da kötü değildi.
After I cleaned up the broken glass, it was no so bad.
O kadar da kötü değildi, değil mi?
That wasn't so bad, was it?
Bir kaç yıl önce o kadar da kötü değildi.
It wasn't so bad a couple of years back.
- O kadar da kötü değildi.
- It wasn't that bad.
O kadar da kötü değildi dekan Halsey, Sadece burada olduğunuzu bilmiyordum.
Oh, it wasn't too bad Dean Halsey. I just didn't know anybody was here.
Hey yapmayın, o kadar da kötü değildi.
It's not that bad.
Aslında o kadar da kötü değildi.
You know, actually, it wasn't so bad.
O kadar da kötü değildi, sanırım.
Not think it's bad.
Haydi Blackadder, o kadar da kötü değildi alev alev bir ateşin çözemeyeceği hiç bir şey yoktur.
Come on, Blackadder, it's not all that bad - nothing a nice roaring fire can't solve.
O kadar da kötü değildi, değil mi?
Well, that wasn't so bad, was it?
O kadar da kötü değildi.
Well, that wasn't so bad.
En büyük düşmanın o kadar da kötü değildi.
Your worst enemy, he wasn't so bad.
O kadar da kötü değildi.
That wasn't too bad.
Anne, o kadar da kötü değildi.
Mama, it wasnt that bad.
Bu seferki o kadar da kötü değildi.
This one was not bad at all.
O kadar da kötü değildi...
It wasn't that bad...
O kadar da kötü değildi, yalnız Atlanta'da cezasını çeken Jimmy'yi özlemiştim.
It really wasn't that bad, excepting that I missed Jimmy... who was doing his time in Atlanta.
Hem de son zamanların en berbat fırtınalarından biri sırasında. İçimizden öyle geldi işte. Fırtına o kadar da kötü değildi.
I don't appreciate you dumping this paranoid garbage on me nor your inability to follow a simple order especially when it means I have to pay for your flight back to New Orleans.
O kadar da kötü değildi.
He wasn't so bad, Joseph.
Karşılığında o işleri yapmak zorunda olman dışında o kadar da kötü değildi.
It wasn't so bad, except for all those jobs you had to do for him in return.
O kadar da kötü değildi.
It wasn't that bad.
Haydi şimdi, o kadar da kötü değildi, değil mi?
There, now, that wasn't so bad, was it?
O kadar da kötü değildi.
Isn't it good?
Eleştiriler o kadar da kötü değildi, herhâlde.
The notices couldn't have been that bad.
Ayrıca o yaşlı balıkcı da o kadar kötü biri değildi.
That old fisherman is not so bad after all.
Zumtobel o kadar da kötü biri değildi.
I don't want to write about the lies. I want only the facts. My husband spent six years in labor camp.