Obscurity translate English
161 parallel translation
Aşık olsaydınız, belirsizlik içinde kalmasına izin vermezdiniz.
If you were, you wouldn't let her remain in obscurity.
Pekâlâ Sir Guy, bizi geri götürmek istediğiniz karanlığa sizi götüreyim.
Well, Sir Guy, I take it you want us to step back into obscurity.
Earl gölgede kalmaya bayılır.
You know, Earl has a passion for obscurity.
Tarih, bir zamanlar pek bilinmeyen bu adaları... yalıtılmış halini bırakıp dünyaya katılmaya zorluyor.
Once remote and little known, history is forcing them out of obscurity into the current of world events.
Achilles'in babası, yüce tanrı Zeus ona bir seçenek sunduğunda, pespaye ama uzun bir ömür mü, yoksa ihtişam dolu kısa bir hayat mı diye, o ihtişamı seçmişti.
When the great god Zeus, father of Achilles, gave him his choice between a long life of obscurity and a short one filled with glory, he chose glory.
" Mahkumlar her hücrede gizlice bekletilir...
" Prisoners awaited in obscurity either prison...
tek rengi : kendin karanlığına karşı çıkmak.
The only colour : the joy to challenge one's own obscurity.
Ortaya çıkmamın tek yolu kılıç.
The sword is my only road out of obscurity.
Gerçekleştirilmiş umutlar saçıyoruz mavi belirsizliğe.
Realized hopes we're dashing Into blue obscurity
Biliyor musun, zavallı kadın duvar kadar sağır.
Taking me from obscurity to complete anonymity. Thanks, Fielding.
Toplumun efendilerinin demokrasisiydi gücün yalnizca kendisiyle, gizli mabedinin anlasilmaz meçhullügü içinde, basarili olup olmadiklari tartisilamayan saray devrimleri araciligiyla kozunu paylastigi despotlugun tam zittiydi. Makyavel
That was the inverse of the conditions known to the... despotic State, where power... settles its accounts only with itself, in the inaccessible obscurity... of its most concentrated point, through a palace revolution, that success or failure... render equally beyond discussion.
Dünya günümüzde soylu numarası yapan sahtekarlarla dolu, bu düzenbazlar tanınmamazlıklarını fırsat bilip türlü numaralar çekerler. Beğendikleri ilk süslü ismi küstahça takınırlar.
The world is full, nowadays, of those pretenders to nobility of those impostors, who take advantage of their obscurity and deck themselves out with the first illustrious name that comes into their head.
Biten yüzyılın karanlığında konuk sevmez ve kasvetli ufukta gündoğumu tehdit ediyor bildirilen günü.
In the obscurity of the century that's ending, in the inhospitable and solemn horizon... the sunrise is threating... the announced day.
Magratea'nın kendisi de kayboldu ve ismi efsanelerin belirsizliğine karıştı.
'Magrathea itself disappeared'and its memory soon passed into the obscurity of legend.
"Karanlığa doğru inzivaya çekildim"
I retire into obscurity
Suçlu veya suçlu değil, bu meseledeki rolü iyi anlaşılmalıdır.
Guilty or not guilty, his part in this affair must be kept in decent obscurity.
Akabinde, o bürokratlar kâşiflere dönüştüler. Fakat tüm tanınmış kâşifler gibi başarılarının telif hakkını ya da patentini almadılar az tanınmışlığı seçtiler.
But like all, all inventors of institutions, they did not copyright or patent their achievements, and they preferred obscurity.
Çünkü müzisyen olmayı istemek kendine fakir ve belirsiz bir hayat garantisi vermektir. Stanley gibi yetenekli değilsen.
Because if you want to be a musician you're guaranteeing yourself a life of poverty and obscurity unless you're talented like Stanley.
Dört yıl önce, Liverpool'daki karanlık bir mahzendeydiniz... şimdi de Buckingham Sarayı'ndasınız.
From obscurity in a cellar in Liverpool four years ago... and now to Buckingham Palace.
Anlarsın üslup olarak eksikliğini, üstü kapalılıkla tamamlayan bir lisana bağlıyız.
You understand, we are tied down to a language which makes up in obscurity what it lacks in style.
Bazı yazarlar sadece gizli yazar.
Some writers can only work in obscurity.
Al, senden tek istedikleri yılın en değerli oyuncusunu sunman. Ve ait olduğun bilinmezliğin gölgelerine dönmen.
Look, Al, all they want you to do is to announce this year's MVP and then slink off into the shadows of obscurity, where you belong.
Karanlıkta doğup büyürler.
They are born and grow in obscurity...
Karşılığı olmayan bir bilinmezlik içinde direniyoruz.
We toil in unrewarded obscurity.
Kısacık hayatını nefret ve belirsizlik içinde yaşadın.
You have lived your short life in odium and obscurity.
Teğmen Charles Gatewood unutulmaya mahkum edilmişti.
"Lieutenant Charles Gatewood was sentenced to obscurity."
Karanlık, gizlilik daima var olmuştur.
obscurity secrecy always exist
Elton, böyle yanlış bir şey yapmaz. Özellikle de ona utanç getirebilecek geçmişi karanlık bir kızla.
As vicar, Elton is unlikely to make an imprudent match... especially to a girl of obscurity who may bring him disgrace.
Ya çok meşhur bir adam olacaktı, en azından Amerika'da ya da başarısız olması durumunda boşluğa geri düşecekti.
'He was either going to become an enormously prominent man, at least,'or go back to obscurity again if it failed.'
"Karanlık"
"Obscurity."
Karanlık
Obscurity.
Karanlık!
Obscurity!
Aslında karanlıkta çalışmıyormuş.
He certainly wasn't toiling in obscurity.
Hollywood otobanında çılgınca unutulmaya... güvenli belirsizliğe gittim.
Then onto the Hollywood Freeway, straight into frantic oblivion... safety, obscurity.
Şaşırtıcı,... considering you toil in scientific obscurity.
Not surprising, considering you toil in scientific obscurity.
Obscurity?
Obscurity? !
Molly Ringwald lost her gawky ingénue appeal, and the rest are languishing somewhere in TV obscurity.
Molly Ringwald lost her gawky ingénue appeal, and the rest are languishing somewhere in TV obscurity.
Büyük bir gizlik içinde uğraşıp didiniyorum.
I toil in obscurity.
Skur nasıl kaçtı 38 yıldır nasıl gölgelerde yaşayabildi?
how Skur was able to get away. How he was able to live in obscurity for the last 38 years.
Randy ise, hızla hak ettiği gibi silik müzisyenlik günlerine dönecek.
Randy will be rapidly sinking back into the relative obscurity he so richly deserves.
Tarihin karanlık sayfalarında unutulup gideceğimi söyledi.
He said that I would disappear into the obscurity of history.
Tüm düzen içerisinde düzensiz bir tohum vardır. Karanlık bir tohum. Bu nedenle böyle konuşuyorum.
In all order there is a seed of disorder... in clarity, a seed of obscurity.
Düşçü karanlığa yollandı.
The dreamer is banished to obscurity.
Saygı, zillet, şöhret ve ölüm, hepsi Allah'ın elinde.
Respect, obscurity, fame, and death - all that is in God's hand.
Denemezsek, tarihte kimsesizler olarak kalacağız. İmha edilip, yok olmaya mahkum olacağız.
If we don't try, we'll remain history's orphans, doomed to annihilation and obscurity.
İpimle kuşağım sarayda uşağım modunda neşeli bir robotu, sizin gibi özellikle Leela gibi tanınmamış olmak mahvediyor.
A debonair robot with a zesty, in-Your-Face outlook... Doomed to obscurity like the rest of you, especially Leela.
Düşünebiliyor musun bunca yıl gözden uzak bir yerde asılıymış.
And to think, all these years it's been hanging in total obscurity in Santa Barbara.
" Gizlendiği yerden çıktı, ve Jimmy Connelly, David ve Goliath'ın hikayesinde baş rolü kaptı.
"Plucked from obscurity, Jimmy Oonnelly has become the lead player in a story of David and Goliath proportions."
Saklıyken gelip dünyadaki en iyi dövüşçüyle karşılaşmak nasıl bir duygu?
How does it feel to be plucked from obscurity to fight against the best pound-for-pound fighter in the world?
Ama o zamana dek, tanınmamış önemsiz hiçkimseler olduğumuz sürece eğer beni toplum için kabul etmezsen, ben de özelimizde seni kabul edemem.
But until then, as long as we're complete faceless nobodies living in obscurity I can't acknowledge you privately if you won't acknowledge me publicly.
Bu sürecin bir parçası olmak istemedim ve Northampton'un göreli loşluğuna çekildim.
you have to constantly create new ones. And I really didn't feel I wanted to be part of that process and so I withdrew to the relative obscurity of Northampton.