English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ O ] / Obviously

Obviously translate English

21,441 parallel translation
Besbelli.
Obviously.
Belli ki Taylor olayın duyulmasını istemedi. En azından biz Hudson'ın dürüstlüğünden emin olana kadar.
Yeah, well, obviously Taylor wants to keep it quiet while we determine if Hudson had integrity challenges.
Belli ki mesajı almamışsın.
Obviously, you can't take a hint.
Bay Cushing'in özel hayatında bariz biçimde ters giden bir şey var mı?
Was anything obviously wrong in Mr. Cushing's personal life?
Dürtülerini pek kontrol edemediği açık.
Didn't have much impulse control, obviously.
Wilson CSR için estetik cerrahiden konsültasyon istedi. Sen içerideyken bunu yapamam. Kendi yasaklama emrinin kurallarını ihlal etmek istersen sen bilirsin.
Wilson called for a plastics consult for your CSR, which I obviously can't do with you standing here, unless you want to violate the terms of your own restraining order.
Bana bir açıklama borçlu değilsin ama sen çok iyi bir adam ve harika bir cerrahsın.
You don't owe me an explanation, obviously, but you're a good guy and a great surgeon, and I just...
Tabii ki söyleyeceğim. Hazır olduğum zaman.
Obviously, I'm going to tell him... when I'm ready.
Hunt'la sıkı fıkı olduğunuz belli.
You and Hunt are obviously pretty tight.
Belli ki avucuna düşmüşüz.
Look, she's obviously got us.
- En ufak bir hareket atar damarı keser.
- the clavicle, then obviously... - Any movement will sever the subclavian artery.
Şimdi hatırladım çünkü hafıza sarayı tekniğini uyguladım. Kütle spektrometresini orada farklı bir odaya...
Though obviously I remembered it now because I did a memory palace technique earlier today where I put the mass spectrometer
Açıkçası etkileyebilir. Teoride.
Well, obviously it could, in theory.
Açıkçası, eğer size çok fazla yalan söyleyen birinin web sitesini bulursanız, bu da sizin şüpheliniz olabilir.
Uh, Obviously, um, if you can find a web site that tells you a guy who blinks too much is lying, well, then, your suspect can as well.
Belli ki cüzdanını yanına almamış.
He obviously didn't have his wallet on him.
Abisine, patronuma, dosyasını okumadığımı anlatacak.
She tells her brother, my boss, that I obviously didn't read her file.
Beni gözetliyor.
Wait, what is she doing in your closet? Well, uh, obviously spying on me.
Bilerek düşürdüğün bozuk parayı almak için... önümde kasten eğilmeler.
The time that you obviously bent over to pick up a dime that you had dropped for my benefit.
Eğlence Mekanı'nı açtıktan sonra... bütün finansal sıkıntılarım sona erecek.
You know, obviously whenever FunSpace gets going, uh, you know, it's gonna make up for everything financially
Bunu hala istiyorum ama görünüşe göre Robert istemiyor.
I still want that, but obviously Robert doesn't.
Tabii ki bizi fark etmişlerdi, ancak bu riski almak zorundaydık.
They obviously noticed our presence, but we had to risk it.
Hâliyle çok sıkı güvenlik var.
Obviously a lot of security.
Hâl böyleyken, tabii ki bunun gizlilikle yapılması gerekiyordu.
Now, obviously, this had to be done in secret.
Tito, tabii ki de onların gelişini görmezden gelemezdi.
Tito, obviously, can't ignore their arrival.
Görünüşe göre fikrini sakınmıyorsun ve savurduğunda da mantıklı oluyor.
Obviously you're not short on opinions, and when you let them fly, they do make sense.
Bugün umduğumuz şey çok büyük bir umut tabii seninle yüzyüze görüşüp fikirlerini değiştirmesi.
Hey, what we're hoping for today, and obviously it's a big-ass hope, is that he gets a little face time with you and he changes his opinion.
Büyüklük farkı kafamı kurcalıyordu ama çabuk pes eden biri değilim.
I mean, obviously, the size difference crossed my mind. But I am not a quitter.
Kızmadığı belli ama hazır olmadığını biliyorum.
Obviously, she's not mad, but she's not ready either.
Gözlerin kapalıyken onca merdiveni çıkmak hiç de kolay olmuyor.
- It's kind of hard making it up those stairs with my eyes closed, obviously.
- Belli ki yanlış kadını seçmişsin.
You obviously picked the wrong woman.
Roman'ın bizi dışarıya çekmeye çalıştığı açık.
Roman's obviously trying to draw us out.
Peki, o zaman mahkemeye çağrılırsan susma hakkını kullanabilirsin.
Okay, well, if or when you're subpoenaed, you can obviously take the Fifth.
Belli ki dün akşam biraz boyunu aşan işlere bulaşmış.
Well, obviously he got in over his head last night.
Belli ki, delinin biri gitmiş kendine bir kostüm almış.. ve Mike Stratton'ın bıraktığı yerden devam etmeye karar vermiş.
Obviously, some new nut-job just got himself a costume and decided to pick up where Mike Stratton left off.
- Şüphesiz.
Obviously.
Belli ki benim için değil ama başkası için olabilir.
I mean, you know, not for me, obviously, but for someone else.
En iyi SWAT'lama adayı için hepinizi araştırdım ve Ajan Aaron Hotchner'da karar kıldım, sonuçta ekip lideri.
I researched all of you to decide who would be the best one to SWAT, before landing on Agent Aaron Hotchner, since he is the team leader, obviously.
Görünüşe göre Dion'un sana olan borcunu hafifletmeye istekliyiz.
Obviously, we are eager to relieve Dion of the debt he owes you.
Apaçık ben yaptım.
I obviously did it.
O zaman açıkçası, polis memuru olduğunuzu bilmiyordum.
I obviously did not know that you were a police officer at the time.
Ve tabii ki Ezra'ya söyleyemezsin.
And you obviously can't tell Ezra.
Belli ki dikkat etmiyordum.
I obviously wasn't paying attention.
Besbelli, hep sana âşık olacak.
Obviously, he'll always be in love with you.
Açıkçası, bu imkansız.
Obviously, that's impossible.
Aslında biriyle konuşmak...
Obviously, if you were to talk to someone, who - -
Sadece Grace'i tanıyorum.
Grace obviously does.
Kesinlikle uzun soluklu.
Obviously it's sustainable.
Hasssas bir konu olduğu ortada. Bu yüzden konuyu dağıtmaya çalıştım.
So it's obviously a sensitive subject and I was trying to steer you away from it.
Bak, ben hala aynı çatı aldında yaşamaya devam etmememiz gerektiğini düşünüyorum orda hala bir sorunumuz var.
Look, I still don't think that we should all be living under the same roof, but obviously there's something else going on.
Belli ki zamanda yolculuk yapan birinden yardım almışlar.
Aided by some sort of time traveling ally, obviously.
Tabii ki o da.
Obviously, he is too.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]