Oceans translate English
1,103 parallel translation
# Blackadder, Blackadder # Okyanus köpüğünü gördü
♪ Blackadder, Blackadder, He saw the oceans foam ♪
Bazen rüyalarımda, dünyayı eskisi gibi görüyorum yeşil, coşkun ırmaklar ve muazzam okyanuslar.
Sometimes in my dreams, I see the Earth as it was before, green, with flowing rivers and mighty oceans.
Prob okyanuslarımızı emiyor.
The probe is vaporizing our oceans.
Başkan sinyalin Dünya'daki dünyadaki okyanuslara yönlendiğini söyledi.
The president did say it was directed at Earth's oceans.
Hiçbirşey- - Okyanuslardaki basit amino asitlerin bile varlığı yok.
nothing- - not even the presence of simple amino acids in the oceans.
Okyanuslar planktonlarla yeşil ve gökyüzü maviyken burada yaşamak nasıl bir histi.
what it felt like to live here when the skies were blue and the oceans green with plankton.
Dünya yeteri kadar soğuyup, yağmurlar düşmeye başlayınca ; okyanuslarda besinler oluşmaya başladı, ve yaşam meydana geldi.
when the earth cooled enough, rain fell, delivering nutrients to the oceans and life emerged.
Okyanuslardan bir çeşit yaşam formları algılıyorum.
i'm getting life-form readings in the oceans.
Okyanuslar ve dağlar gibi uzay da bir zamanlar Tanrı'ya has bir yerdi.
Like the oceans and the mountains before space too was once just God's domain.
Acaba dünyada kaç kişi okyanuslar için kavga eder?
I mean, how many people fight over oceans?
Bir zamanlar bizim okyanuslarımızda da onlardan vardı.
We used to have those in our oceans.
Salatalık ağaçlarına ve okyanuslarca şaraba da yer yok.
No place for cucumber trees and oceans of wine.
Çarpışma daha çok Venüs'ün atmosferini şekillendirdi... ve toza dönüşen buz, asit okyanuslarının tamamını gezegen yüzeyinden sildi. 2018 yılında ilk koloni birlikleri, gezegen kuzeyindeki...
The impact stripped Venus of most of its atmosphere... and the pulverized ice formed vast acid oceans on the surface of the planet.
Sismologlar, yaklaşık 15 dakika önce tüm okyanuslarda çok büyük bir hareketliliğin başladığını rapor ediyor.
- Seismologists are reporting an enormous disturbance throughout the world's oceans which apparently began about 15 minutes ago.
Bir kutuptan öbürünü, okyanusları ve kıtaları ve kendi etrafında dönüşünü görebiliyorsunuz bir ipe bağlı olmadan.
We can see from pole to pole and across oceans and continents, and you can watch it turn and there's not strings holding it up.
O dünyanın bütün başkentlerini, denizlerini ve okyanuslarını ezbere bilir.
He knows the world's capitals, seas and oceans by heart
Bir sürü göl ama deniz yok.
Lots of lakes. No oceans.
Eski okyanuslar, içlerindeki yanardağların püskürmesiyle buharlaşıp uçmuş.
The ancient oceans were steamed out of the interior by erupting volcanoes.
Yeryüzü'nde ormanlar ve okyanuslar nefes verdiğimiz karbondioksiti emer.
On Earth the forests and oceans absorb the carbon dioxide we exhale.
Daha birkaç yüzyıl öncesine kadar ormanlar okyanuslar ve gökyüzü atalarımıza uçsuz bucaksız ve adeta sınırsız görünüyordu.
To our ancestors, only a few centuries ago the forests, oceans and skies seemed vast and almost limitless.
Dünya çapında arabalar ve fabrikalar okyanuslarımızın ve tükenmiş ormanların emebileceğinden daha hızlı bir şekilde havaya muazzam miktarlarda karbondioksit bırakıyor.
Around the globe cars and factories belch huge amounts of carbon dioxide into the air faster than our oceans and depleted forests can absorb it.
Onunla Yemaya'ı dinlersin... derin denizlerin tanrıçası.
When one can hear Yemaya, The goddess of the oceans
Denizler kadar sevgi...
Oceans of love...
Seni bulmak için zamanın denizlerini aştım.
I have crossed oceans of time to find you.
Jonathan'a sevgilerimi ilet.
Tell Jonathan oceans of love.
Oy kabinine gider, istediğim partiye oyumu veririm.Bu demokrasinin çok kısıtlı bir türü.
About 420 km, and it's right between the Indian and Pacific oceans. Just south of East Timor is a deep-water sea lane perfect for US submarines to pass through.
Sonra kumlarda biraz oturduk... ve dünyayı çevreleyen okyanusların... tepemizde dolaşan aydan nasıl etkilendiklerini izledik.
"Then we sat on the sand for some time and observed " how the oceans that cover the world were perturbed " by the tides from the orbiting moon overhead.
Kıtayı altı günde dolandım ve her iki okyanusta parmaklarımı soğuttum. Karanlık otoyollarda gece yarıları otostop çektim.
I crossed the continent twice in six days, cooled my thumbs in both oceans, and caught rides after midnight on unlighted highways.
Denizler ve okyanuslarda savaşacağız.
We shall fight on the seas and oceans.
Bilim adamlarımız, hayatın başlangıcı olan pek çok dünyanın ilk okyanuslarını tohumladı.
Our scientists seeded the primordial oceans of many worlds where life was in its infancy.
Artık tüm okyanuslar bizim.
We'll be living in all the oceans now.
Ne yani, bir mucize eseri gökyüzünden yere bir melek inip... her yıl okyanuslarınıza 350 milyar ton petrolun sızmasını... durduracak mı?
What do you think, an angel will miraculously come down out of the sky and stop, say 350 billion tons of oil from being spilled into our oceans every year?
- Dünya kadar yiyecek.
- Bloody oceans of the stuff!
Ve okyanus üzerinden geçme Scott.
And, uh, not over any oceans, Scott.
Swim in our sleep down in oceans of joy
"Swim in our sleep down in oceans ofjoy"
Cennet'te doğmuş tek bir canın çift ruha ayrılabileceğine ve göktaşları gibi Dünya'ya düşebileceğine inanmayanlar vardır manyetik güçleri sonunda onları denizler ve karalarda tekrar birleştireceğine.
There are those who do not believe... that a single soul, born in Heaven... can split into twin spirits... and shoot like falling stars to Earth... where over oceans and continents... their magnetic forces will finally unite them... back into one.
Swim in our sleep down in oceans of joy
Swim in our sleep down in oceans of joy
Çünkü onu 3 ada, 4 okyanus ve 5 kıtaya yönlendirdim.
Because I routed it through three islands, four oceans and five continents.
"Dünyanın bütün okyanuslarında evlenebiliriz" dedim.
I said, "This is so we can be married in all the oceans of the world."
Yusuf toprağı sevdiği ve... oburluğumuza yiyecek, sığınaklarımıza odun, içinde oynayacağımız okyanuslar ve... bizi besleyen havayı sağladığı için.
For Joseph loved the land and provided food for our bellies, timber for our shelters, oceans to play in and air to sustain us.
Okyanus deniz anası gibi narin, balina gibi güçlü yaratıkları barındırır.
The oceans contanis creatures as delicate as the jellyfish, or as powerful as the whale.
Dünya okyanusları birbirine bağlanmış tek bir sistemdir.
The world's oceans is a single interconnected system
İnsanlarla barışık okyanusların doğanın bir parçası olduğundan eminim.
I am confident that the oceans have been dealing with people Are part of the natural
Victoria, seninle evlenebilmek için okyanusları hatta kıtaları bile aşarım.
Victoria, for your hand in marriage, I'd cross oceans or continents.
Toprakta çözünebiliyor ve okyanusları kirletmiyor.
It's biodegradable and it doesn't pollute the oceans.
Evet, okyanuslar gerçekten sabun gibi oldu.
Yeah, the oceans are really getting very sudsy.
İnsanlar okyanusları yelkenliyle geçerken Bajorlular diğer gezegenlere mi gidiyormuş?
You mean that when humans were first sailing across the oceans Bajorans were already going to other planets?
Okyanustan sürünerek çıkışlarını mı?
They crawled from the oceans?
Dağlar, bozkırlar... Okyanuslar, bilirsin, beyaz köpük ve her şey...
The mountains and the prairies... the oceans, you know, white foam and everything...
Yüzeye çıkan canlılar her zaman ışığa bakarlar görülemeyen okyanusların ötesindeki karanlıktan.
The creatures that walk on its surface, always looking to the light, never seeing the untold oceans of darkness beyond.
Gemideki hayat çok zevklidir Diyorlar ki okyanusun öbür yanında Kızgın kumlu uzak diyarlar var
There are distant lands with burning sands that call across the oceans