English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ O ] / Odds

Odds translate English

5,183 parallel translation
Bundan daha kuvvetli ihtimallere ihtiyacım var Catherine.
I need better odds than that, Catherine.
Sana daha iyi ihtimaller bulmaya.
To get you better odds.
Hiç şansı yokken vageçmedin.
You didn't give up when her odds were zero.
Sence...
What are the odds
NCIS, Angelo'nun kayıplara karıştığı fark ettiği anda ya ölmüş olacaktı ya da taraf değiştirecekti.
When NCIS realized that Angelo may have gone dark, the odds were either he was dead or he'd gone native.
Çok fazla kişi bu manyaklara baş kaldırıp da yaşadıklarını anlatacak kadar sağ kalmaz.
Not many go up against those odds and live to tell the story.
Onu bulma ihtimalimiz ne ki?
The odds of us finding him...
MIT'nin davranışları, kendi ahlaki değerleriyle çelişiyordu.
MIT's behaviour seemed really at odds with the MIT ethos.
Kazanma ihtimaliniz daha yüksek.
Much better odds.
Onları bulamazsam geceyi çıkaramama olasılıkları var.
Odds are they don't make it through the night if I don't find them.
Ama ihtimalleri düşündüğümde genellikle işin içinden bir şekilde çıktığını görüyorum.
But when I consider the odds, I usually figure you'll come out fine.
7 gelme olasılıklarını iyi hesaplamış.
The man knows odds on 7.
Şansımız nedir ki bu konuda?
I mean, what are the fucking odds?
Seçenekler gittikçe kötüleşiyor.
[Gun clicks ] [ Gasps] The odds are getting worse and worse.
Tuhaf şeyleri severim.
'Cause I like them odds.
Burada oturup size anlatsam mı yoksa kendi başıma kaçıp riski azaltsam mı diye düşünüyordum.
I was sitting here deciding whether I should tell you guys or just... run by myself'cause the odds were better.
Bir kaç yarım kalmış iş ve bir kaç detay o kadar.
- Nothing major. Just odds and ends, a few details.
Yarım kalan işler dedin. Son adımına geldik dedin.
[Walker] You said "odds and ends." The "homestretch."
Hobgoblinler kaybetme ihtimallerini görünce aceleyle ormana kaçıyorlar.
Hobgoblins don't like their odds. They bolt into the jungle.
Abed neredeyse imkansız olduğunu söylüyor.
Abed says the odds are near impossible.
Bu iyi bir oran.
Those were good odds.
Dördü öldü. Ve bu en iyi ihtimallerdendi.
Those were good odds.
Glenn'in ölmüş olma ihtimali var.
Odds are Glenn is dead.
Bizim de ölecek olma ihtimalimiz.
Odds are we will be, too.
Glenn'in ölmüş olma ihtimalini ve durmamız gerektiğini söylediğini.
That odds are Glenn is dead. And we should stop.
Sonunda yine sokaklara düşme ihtimali oldukça yüksek.
And odds are ten to one they'll end up back on the streets.
Sanırım eğer bu gene sahipsem onlara aktarmış olma olasılığım yarı yarıya, öyle mi?
I assume that if I have the gene... the odds of my passing it along are 50 / 50? !
Peki bu geni taşıyorlarsa, onların hastalığı geliştirme olasılığı ne kadar yüksek?
And if they are carriers, what... what are the odds of them developing the disease?
- Ben ilgilenirim olacak.
- I'll take those odds.
Onun durumunu göz önüne alındığında, zatenoran atıyor.
Considering her case, that's already beating the odds.
Ne kadar garip olduğunu bir düşünsene, her zaman nokta atışı yapan, öğrencilerimden olmasına rağmen...
Now imagine the odds of that, especially when the shooter was a former pupil of mine who could always be counted upon for accuracy.
Sorunlar umurumda değil.
I don't hate our odds.
O ihtimallerin pek hayranı değilim ama yine de kabul etmeye niyetliyim.
Now, I'm not a big fan of those odds, but I'm willing to take them.
Ben paramı bize yatırıyorum.
I'll take those odds.
Bu defa şans bizden yana değil.
Odds ain't in our favor this time.
Şansını yeneceğin bir yer var ise orası da Vegas'tır.
If there's one place to beat the odds, it's Vegas.
Bahisler kaça kaç?
What are the odds? ( laughs thinly )
Denk güçte olmayan ve aşırı güçlü dünya çatlatan garabetler karşısında ama eziciler dövüşmeye devam ediyorlar.
Though outmatched and overpowered, In the face of earth-shattering odds, The smashers fight on and on.
Yani birinin başarılı bir oyuncu olma ihtimali milyonda bir falan.
I mean, the odds of anyone becoming a successful actor are like a million to one.
- İhtimaller nedir?
- What are the odds? - Yeah.
Gariplik bu işin neresinde?
What are the odds of that?
Bak, senin gibi çocukların çok iyi dönemler geçirmediğini biliyorum ama o şu an bir takım zorluklarla mücadele ediyor.
Look, I know that you guys aren't on the best of terms, but she's up against some very stiff odds here.
Keşke ihtimaller daha iyi olsaydı.
Well, I wish I was looking at better odds here.
Küvette saklanıyordu ve ihtimaller hakkında konuştuğunu duydum. Bunun hakkında soru sorduğumda da saçmaladı.
He was hiding in the hot tub, and I heard him talking on the phone about odds, and when I asked him about it, he over-explained.
Bazı önemli ihtimallerle karşı karşıya olabilirim ve şansın yanımda olması gerek.
I might be facing some long odds, and I kind of need Lady Luck on my side right now.
Sence o kadar kısa sürede fikir değiştirme olasılığı yüzde kaçtır?
What are the odds that he just happened to change his mind about leaving her for me.
Uyumlu gelme ihtimali milyonda bir falan.
The odds of compatibility are like a million to one.
Her şeye rağmen üreyebiliyorsun.
You propagate against all odds.
Her şeye rağmen, kız kardeşlerini buldun ve kendin savaştın.
Against all odds, you found your sisters and you fought for your own.
Ancak bazen şans yaver gider.
BUT THE WAY I SEE IT, SOMETIMES YOU CAN BEAT THE ODDS.
Las Vegas'ta büyük bir kumarhanede bahis oranlarını hallediyor.
- I'm just- - I'm good at stats and mathematical probability, and my old boyfriend sets the odds line at a major casino in Vegas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]