Oglen translate English
5,989 parallel translation
Bir öğlen yemeğe çıkarız, olur mu?
We'll go to lunch, okay?
Tampa'dan öğlen uçağına bineceğiz.
We're on the noon flight out of Tampa.
Yarın öğlen gel.
Come at noon tomorrow.
Öğlen Chipperfield Stüdyoları'nda olman gerekiyor.
They're expecting you at Chipperfield Studios at midday.
En sonunda beni öğlen gibi aradı.. .. ve " Hey, sanırım bazı şeyler hakkında konuşmamız lazım..
So, finally he called me at around noon, and he was like, " hey, I think we need to talk about some things.
Bir de First Lady bu öğlen müsait olacak mı bir bak.
And see if the First Lady will be available this afternoon.
Sonra pazartesi cuma arası, sabah sekizden öğlen ikiye kadar DMV, Carlos Pellegrini 211, birinci kata şikayette bulunabilirsiniz.
Then you can file a complaint Monday to Friday, 8 to 2 pm, at the DMV, Carlos Pellegrini 211, 1st floor.
Çıkışınız öğlen olması gerekiyordu.
Checkout was supposed to be at noon.
Öğlen olanlar üzgün olduğumu söylemek istedim.
I just wanted to say sorry for this afternoon.
Bu öğlen tanışmıştık.
We met this afternoon.
Daha öğlen bile olmadı.
It's not even noon yet.
- Öğlen randevum var.
Oh, I-I've got a noon appointment.
Her öğlen uğramak istiyoruz.
- We'd like to come by every afternoon.
Öglen sehir meydanina gel.
Be in the town square at midday.
Pazartesi öğlen bayılmış.
He fainted Monday around midday.
Yarına ne dersin, öğlen?
How about tomorrow, say noon?
Yarın öğlen benimle Ayı Vadisi lokantasında buluş.
Meet me at the Bear Valley Diner tomorrow at noon.
Öğlen seninle buluşacağım.
I'll meet you at noon.
Kızla benim bu öğlen randevumuz var.
The girl and I have a lunch date this afternoon.
Peki, öğlen yemeği?
And what about lunch?
Dünyanın en büyük 2000 şehrinin bir öğlen vakti yıkıntıya dönüşeceği endişesi artık bu korkulardan biri değil.
The danger that the 2,000 largest cities on Earth would be reduced to rubble in the space of an afternoon is no longer one of them.
Bu öğlen onu ikinci kez ziyaret ettim.
And I went to see her this afternoon for the second time.
Bunu öğlen yedim, bunu akşam yedim. Bu da kahvaltımız.
Well... that was lunch, that was dinner, and this... is breakfast.
Öğlen duymuştuk.
We heard it at midday.
Belki bir ara öğlen yemeği falan yeriz.
Hey, do you think maybe you wanna have lunch with us.
Bekle, bu baktığım öğlen yemeği menüsüymüş.
Oh, wait, this is the lunch menu I'm looking at.
- Öğlen oldu, Daniele!
- It's midday Danie.
Gerek yok. Nora öğlen yemeğimi hazırladı.
No, Nora packed my lunch already.
- Hayır. Öğlen dediler.
They said noon.
Ofisiniz bana öğlen dedi.
Your office told me noon.
Onu öğlen almanda bir sakınca var mı?
Is it all right if you pick her up around noon?
Uçağı öğlen iniyor.
His flight gets in this afternoon.
Bu öğlen mi?
This afternoon?
Öğlen bizimle yiyebilirsiniz.
Oh, you should join us for lunch.
Yarın öğlen 2.00'de Ganz'la bir alışveriş ayarlayacak.
He set up a buy with ganz tomorrow, 2 : 00 p.M.
Crawford Plaza, yarın öğlen.
Crawford Plaza, tomorrow at noon.
İncelemenin sonlanması, öğlen 2 : 17.
[Takes a deep breath] Exam concluded at 2 : 17 PM.
Minibüsünüzü bu öğlen 12 : 00'de Homer Sokağındaki katlı otoparktan çıkarken görmüşler.
Your van was seen leaving the homer street parking garage today at 12 : 00 PM.
- Dün öğlen 11 : 30 ila akşam 12 : 30 arasında neredeydiniz?
Where were you yesterday between 11 : 30 AM and 12 : 30 PM?
Ayrıca, aynı kişinin açtığı iki farklı davada sanık konumundayım. Müvekkilinin simit dilimleyicisini öğlen üçte almış olmama ve parmaklarımı neredeyse kesmiş olmasına rağmen şikayetçi lehine karar vermem mümkün değil.
Plus, I'm currently the defendant in two lawsuits being brought by the same person, so even though I bought your client's bagel slicer at 3 : 00 A.M. and it nearly took my fingers off, there is simply no way in hell that I am finding for the plaintiff.
- Öğlen oldu.
- It's noon.
Callie ve Jude'un evlatlık işlemlerini yaptığınız söylendi bu öğlen Callie'nin işlemlerinin reddedildiğine dair bildirim aldık.
We had been told that you were formalizing and Callie and Jude's adoptions, and then this afternoon we received notification that Callie's adoption has been denied?
Maç öğlen başlıyor ama.
The game starts at noon, though.
Daha öğlen bile olmadan hepimizin kafası bir milyon olmuştu.
Wasn't even noon yet and we were all wasted.
- Daha öğlen bile olmadı ki.
- It's barely noon.
Öğlen yemeğinde onlarla oturuyorum.
I sit with them at lunch.
Öğlen yemeğinde ne vereceklerine göre değişir ama düşüneceğim ben bunu.
It depends on what they're serving for lunch today, but I'll think on it.
Oda servisi genelde öğlen gelir.
Maid service is usually around noon.
- Bugün öğlen.
- Lunchtime today.
Öğlen yemek yer miyiz?
Lunch later?
Geri dönen bir yakınınız varsa lütfen onu öğlen ile saat 4 arasında Thornton Lisesi spor salonuna getiriniz.
If you've had a loved one return to you, please bring him or her to the Thornton High School gym between noon and 4 : 00 PM.