Olmam translate English
48,826 parallel translation
Duyduğum kimse şikayetçi olmamış.
What I heard was the offended party wasn't interested in charges.
Senin için doğru olanı biliyorsan, lanet parayı öde ve tatmin olmam için dua et!
So, if you know what's good for you, pay the damn money and pray that I'm satisfied!
Onu uzun süre önce kesmiş olmamı diliyor.
Wishes I'd cut him out a long time ago.
Peki, başarılı olmamı isteyen daha yüce bir güce inanca ne dersin?
Well, how about faith in a higher power wanting me to succeed?
- Radyasyona maruz kalınca umarım bu özelliğin yok olmamıştır.
I hope that hasn't been irradiated out of you.
Şu anda burada olmamızın tek nedeni bu konuda bir şeyler yapmayı ister misin diye anlamak!
And the only reason we're here now. Is to see if you want to do something about it.
Tekrar bağımsız olmamız gerek.
We need to get back to being independent.
Minnettar olmamı mı bekliyorsun?
You expect me to be grateful?
Burada olmamızın tek nedeni bu.
That's the only reason any of us is here.
Kolay olmamıştır.
It couldn't have been easy.
- Evet, uyuyor olmam gerek.
Yes, I should be sleeping.
Sizinle birlikte olmamın sebebi yanınızda emniyette olmam Lordum.
I'm with you, Lord, because I'm safe with you.
Cumbraland kralı olarak geçirdiğim ikinci günde benden Eoferwic kralı da mı olmamı istiyorsun?
Only my second day as King of Cumbraland, already you wish me to become King of Eoferwic?
Üzerine yap ve kaplasın. Sanki hiç olmamış gibi.
Just cover it up, please, like it never fucking happened.
Rıhtımdan millerce uzaklaştığında daha bir saat olmamıştı aklına kadını düşüverdi.
It wasn't for another hour when he was a mile from the docks that his thoughts turned back to her.
Hiç bu kadar yakın olmamıştık.
Don't usually get so many so close together.
Sanki hiç beraber olmamışız gibi.
- Like we were never together.
Sanki hiçbir şey olmamış gibi.
Like- - Like none of it happened.
Çatışma başladıktan sonra ona engel olmam.
I will not undermine his position once the shooting starts.
Ama benimle burada, bu halka açık yerde, birçok tanığın önünde buluşmanı istememin sebebi, artık görüşmeyi kesmemiz gerektiğini düşünüyor olmam...
But the reason I asked you to meet me here, in this very public place with many witnesses, is because I don't think we should see each other- -
Bayan Wayne olmamın tek yolu Batman'in annesi olmam.
Pfft! The only way I'd be Mrs. Wayne is if I'm Batman's mom, except I don't get murdered.
Hayır, sadece "güle güle" dedi ve hiçbir şey olmamış gibi uzaklaşıp gitti.
No, he just said, "Bye-bye," and walked away, like it was nothing.
Eric, hiç bu kadar kendimde olmamıştım.
Eric, I've never been more clear in my life.
Şifreye ulaşırsak harekete hazır olmamız gerekir.
If we get the code, we must be ready to go.
Asla bu kadar zor olmamıştı.
But it's never been this hard neither.
Benden ona göz kulak olmamı istedin, ben de yapıyorum.
You asked me to watch her, that's what I'm doing.
Sadece aynı şeyleri konuştuğumuza emin olmam gerekiyor.
I just need to know we're on the same page.
Burada olmamızın sebebi bu.
That's why we're here.
Eric sana göz kulak olmamı söyledi ben de bunu yapıyorum.
Eric told me to take care of you, so that's what I'm doing.
Bugün burada olmamın sebebi sensin.
You're the reason I'm here today.
Eric bana sana göz kulak olmamı söyledi. Ben de onu yapıyorum.
Eric told me to take care of you, so that's what I'm doing.
Hiç burada olmamışız gibi temizleriz.
It'll be like we were never here.
Büyük ihtimal tatbikat gibi bir şeydir, ama yinede emin olmamız gerekiyor.
It's probably just some kind of a drill, but I want you to do a full sweep anyway.
O yüzden orada durmana ihtiyacım var onun için. John burada olmamın nedeni, tamam mı?
John's the reason I'm here, okay?
Yardımcı olmamış gibi hissettim.
I felt like I was helpless.
Hiç iyi olmamış.
Well, that does not sound good.
Korsan tehdidi hiç bu kadar büyük olmamıştı.
The threat the pirates present has never been greater.
Hiç bu kadar uzun süre gözetim altında olmamıştım ve şimdi müsaadenle biraz eğleniyoruz.
That was the longest stakeout of my life and right now we're just kind of enjoying this.
Ama haksızlığı ve adaletsizliği görmek için buralı olmam gerekmiyor.
But I don't need to be to see the unfairness, the injustice.
Dürüst olmam gerekirse, bundan emin değilim.
And if I'm honest, I have to admit that, no, I'm not sure I am.
- Neden, olmam mı lazımdı yani?
- Why, am I supposed to be?
Dürüst olmam gerekirse, ben...
To be honest with you, I...
- Emin olmamız...
- We need to...
Ama bugün T'nin büyük günü ve benim dikkatli olmam lazim çünkü bir şeyler ters giderse benim yüzümden olmamali.
But today is T's big day and I have to be careful because I can't be responsible for anything going wrong.
Dürüst olmamı istedin.
You asked for honesty.
Ama bugün T'nin büyük günü ve benim dikkatli olmam lazım çünkü bir şeyler ters giderse benim yüzümden olmamalı.
But today is T's big day and I have to be careful because I can't be responsible for anything going wrong.
Aranızdaki konuşmaya kimse tanık olmamış. Sadece senin sözün ve onunki.
With no provers in the room, it's only your word and his.
Hiçbir şey olmamış gibi mangal yapıyor.
The everyman grilling away.
Olmaz, zaten şu an aldığıma kıyasla kayda değer bir artış olmamış olacak. Ki üstüne bir de vardiya ile uğraşmam gerekecek.
Oh, no, it's not much more than what I'm taking down now, and it's still just pulling shifts.
Ama bu seçimi kim kazanırsa kazansın, birlikte çalışmamız, birbirimize göz kulak olmamız ve evet, hepimizi güvende tutmak için birbirimize karşı gözü açık olmamız gerekecek.
But no matter who wins this election, we're going to need to work together, watch out for each other, and, yes, watch each other, to keep us all safe and sound.
Başkan emin olmamızı istiyor.
The president wants us to be absolutely sure.