Olümcül translate English
7,008 parallel translation
İkisi de çok güzel... İkisi de ölümcül.
Both beautiful, both deadly.
Herhangi bir boşluk istemiyorum, Long Xiaoyun ölümcül darbesini nasıl yapabilecek onu görmek istiyorum.
I want to see that there is no Achilles heel, how Long Xiaoyun can make her deadly blow.
O kadar çok alay konusu oldum ki biraz tehlikeyle ölümcül tehlikenin ayırdına varabiliyorum. Şu anda üçümüzün karşısındaki saydıklarımdan ikincisi.
I have been the subject of enough ridicule and innuendo to know the difference between a little danger and mortal danger, and I'm telling you that what you and Thomas and I face right now is the latter.
İnsanları ölümcül bir tehlikeye atarken nasıl bu kadar neşeli olabiliyorsun?
How can you be so cheerful with neighbors... you're putting into lethal danger?
- Ölümcül.
Fucking deadly.
- Ölümcül olabilir.
That could be fatal.
Pablo, kaçakçılık işindeki ölümcül şeylerle uğraşıyordu.
Pablo was making a killing in the smuggling business.
Gerçek Jarno Saarinen Monza'daki ölümcül kazasını yaptığında...
When the real Jarno Saarinen had his fatal crash in Monza,
2 metre uzunluğunda, ölümcül bir pusu avcısı.
7 feet long, a deadly ambush predator.
Onun en ölümcül silahı, sürpriz unsuru.
His most lethal weapon, the element of surprise.
Ne ölümcül bir adam.
What a deadly man.
Burada ölümcül dozda pentobarbital bulunuyor.
Now, here we have a lethal dose of pentobarbital.
" 15 saniye içinde ölümcül doz enjekte edilecek ve öleceksiniz.
" In 15 seconds, you will receive a lethal injection and you will die.
Bay Ericsson'a ölümcül ceviz yok.
Got it, no deadly macadamias for Mr. Ericsson.
Belki de ölümcül olmayan kitle kontrolü için geliştiriyorlardır.
Perhaps they're developing it as a non-lethal form of crowd control.
Sevgili şehrimizin ölümcül tehlikede olduğunu duyduğunuzda yalvarmama gerek kalmaz sanmıştım.
I thought I would not have to plead. Not when you heard that our beloved city was in mortal danger.
Bu yüzden içinizden birileri yelkeni düzeltmek için gönüllü olmayı istemeli sonra Kaptan Flint gelip gemiye çıktığında herhangi bir ölümcül olay olmadan bayrak çekebilir mi?
So which of you would like to volunteer to repair our topsail yard footrope so that when Captain Flint returns, he returns to a ship that can hoist its fucking sails without fatalities?
Düşünün ki, şu devasa ölümcül ve zeki varlık en gelişmiş ordu teknolojilerinden saklanabiliyor.
Imagine... that one, a fraction of the size... deadly... intelligent... able to hide from the most advanced military technology.
Bununla birlikte ölümcül olmayan saldırı için sekiz puan.
And that's... eight points of non-lethal damage.
Kemik kanserinin en ölümcül olan kanser türlerinden biri olduğunu okudum.
I read an article on how bone cancer is one of the deadliest.
- Arktikteki ölümcül salgında ekibin başındaydı.
He led his team to the Arctic - to investigate a deadly pathogen that...
Bu odada kendiniz bana ölümcül olmayan bir çözüm bulmaya vaktim olacağını söylediniz.
You told me, in this room, I would have time to research and develop non-lethal alternatives.
- O ölümcül bir yatıştırıcıdır.
That's a deadly paralytic.
Eğer Ilaria'nın planında bu virüs yoksa bile ne kadar ölümcül olduğunu öğrendiklerinde hemen peşine düşecekler. Peter dışarı çıkmıyor.
If this isn't part of Ilaria's grand plan, it will be as soon as they find out how deadly it is.
Ölümcül bir hata yaptın Ruth.
You've made a mortal mistake, Ruth.
Yazık ki ikiniz için de ölümcül oldu.
Sadly it was deadly for both of you.
- Ele geçirme büyüsü ölümcül.
- The possession spell is fatal.
Senin gibi bir adam, granit çene, ölümcül kroşe.
A guy like you, granite jaw, killer hook,
Ölümcül bir dokunuş o. Çünkü kalbini, başkasının merhametine bırakmış oluyorsun.
It's lethal, that touch... for it leaves your heart at the mercy of another.
On ölümcül raund.
Ten deadly rounds.
Almanya'dan ölümcül lakaplı Dev Luca ile karşılaşacak.
Because he'll be facing deadly Luca from Germany.
Dev Luca gerçekten ölümcül olduğunu kanıtladı.
The Great Luca has proved that he hunts fighters.
O ölümcül.
He's deadly.
Bu ölümcül bir silah.
this is a deadly weapon.
Aslında, babam bu durumda saldırıdan fazlasıyla suçlanırdı büyük ihtimalle ölümcül bir silahla adam yaralamakla.
Actually, dad would be charged with more than assault for that, probably aggravated battery with a deadly weapon.
- Gerekirse ölümcül kuvvet kullanın.
- Use lethal force if necessary.
Yakından bakarsan onun hareketlerinin kasıtlı bir şekilde ölümcül omadığını göreceksin.
Watch him closely and you'll see his attacks are deliberately non-lethal.
Benim ölümcül kusurum ne?
What is my fatal shortcoming?
Daha doğrusu birinin gözünün arkasında bulunan kapama düğmesine boya fırçasıyla ölümcül bir darbe almış.
Like pushing an off button. Well, stabbing an off button that's located behind someone's eye, using the handle of a paintbrush.
Patron, o uyuşturucuların ölümcül bir şeyle kesilmiş olabileceğini düşünüyor.
They were half right. Boss thinks that batch must've been cut with something lethal.
Ve Aziz Thomas tüm ölümcül günahların içinde onuru, yedi büyük günahın kraliçesi olarak görürdü.
And of all the venal and mortal sins, St. Thomas saw pride as the queen of the seven deadlies.
Ana sahil şeridi boyunca gerçekleşen dört ölümcül saldırıda en az 68 vatandaşımız öldürüldü.
At least 68 citizens of the republic have been killed in four deadly attacks along the main coastal district.
Bu ölümcül olmayan yüksek gerilim şok cihazı.
That is a non-lethal high voltage stunning apparatus.
- Kulağa ölümcül geliyor.
Well, that sounds brutal.
- O da ölümcül olmasına rağmen sezaryen yaptı.
- So he performed a fatal caesarean.
"Ölümcül Silah" filmindeki gibi omzumu yerine koydum.
I popped my shoulder back into place "Lethal Weapon" style, so good to go there.
Ölümcül ama biraz paslanmış.
Lethal, but a little rusty.
Boyuna gelen ilk iki darbe ölümcül olmuş.
Both the first and the second neck wound were fatal.
Çok yüksek ateşe sebep olan ölümcül bir hastalık. Ama nispeten güvenilir bir tedavisi var.
It's a deadly disease inducing terribly high fever, but with a relatively dependable cure.
- Onunla ölümcül bir yüzleşme mi istediniz? - Hayır.
- for a fatal confrontation that night?
- Sen Ölümcül Debbie misin?
- You Deadly Debbie?