Onesie translate English
105 parallel translation
Çünkü senin hizmetçi kılığına girip tutumlu bir adamı kamçıladığını düşünüyorum. Yanılıyor muyum?
'Cause I think it's you in a maid's uniform, whipping some old guy in a onesie.
Bunu spor salonunda taytla kıvırtan homo mu söylüyor.
This from the homo who minces around the gym in a lycra onesie.
Şehirdeki en güzel tulumu buldum.
I found the most adorable onesie downtown.
Ona, minik, sevimli kıyafetler aldım.
I bought a cute little onesie for him.
Oh yüce Tanrım, lütfen bana onun tulum olmadığını söyle.
Dear Lord, please tell me that's not a onesie.
Oh evet, bu bir tulum.
Yes, it's a onesie.
Ben... sanırım cüzdanım diğer tulumumda kalmış.
I think I left my wallet in my other onesie.
Kurukafalı tulumunu da götürelim mi? Yoksa çok mu aşikar olur?
Shall we bring your baby Deadhead onesie, or is that too obvious?
Tabii ki, seni en son gördüğümde üstünde Berkeley tişörtü vardı.
Sure, last time I saw you were in a Berkeley onesie.
Rahminde büyür vaziyette göreceğimiz şey bebek zıbınında hiçte hoş görünmez.
See if there's something growing in there that doesn't look adorable in a onesie.
Alfalı malfalı alfabeyi de biliyorsun. Çok seksiydi doğrusu.
I mean you already know that alphabet thingy with the alpha-onesie-twosie.
Bayramda üstünde emzikli ve salyalı tişörtü olduğunu düşün ve salyası...
Oh... from The Christmas Card And The Onesie With The Pacifier And The Drool...
Ben buna Werbe Onesie diyorum.
I call it the Werbe Onesie.
O da çıkıp Yankees tulumları ve bir de takvim alıp doğumun tarihini işaretledi.
And he went out and he bought this insane Yankees onesie, and a calendar and marked the due date.
Bir tulumun üstüne ne koyarsan koy sevimli olur.
You can slap anything on a onesie and it looks cute.
Ama bunu bir tuluma koyarsan...
- But you put that on a little onesie...
Tulumlu bebekten daha şeker bir şey olamaz.
There is nothing cuter than a baby in a onesie.
Tabii tulumlu Anthony Quinn dışında. - Bunun için sözüne güveneceğim.
Except, of course, Anthony Quinn in a onesie.
Bir iyi yanı da siyah-beyaz olması. Tulum zaten beyaz. Bu yüzden sadece siyahı eklemeliyim.
Plus, there's the added bonus, he's black and white and the onesie's already white, so I only gotta add the black.
Bu bir gece kıyafeti. Zıbın değil.
This is an evening gown, not a onesie.
Şirin bir tulum.
It's a cute onesie.
Karı-dövme iksiriyle birlikte içebilir.
He can drink it in his wife beater onesie. Oh.
Senin için turkuvaz tulum giydim tamam mı?
- It's true. I'm in a turquoise onesie for you, okay?
Mavi bebek tulumlu adam kendine çok güveniyor ama.
the guy in the blue onesie seems pretty sure of himself.
Bebek tulumu değil.
Not a onesie.
Maggie'nin gece lambası sönünce, alttan çıtçıtlı body'si, renkli bir şölene dönüşüyor.
When Maggie's nightlight goes out, her onesie becomes a funsie.
Ucuz bir tulum.
Cheap onesie.
Büyük bir yığın yapıp ona bir bebek tulumu örerdim.
Mishaps into a big pile and knit a onesie for it.
Onesie * giyiyor.
She's wearing a onesie.
- Tulum mu giyiyor?
- Is he wearing a onesie? - Yes.
Evet, sadece bunlar son 1 numara kıyafetlerim.
Yeah, it just hit me that this is my last onesie.
Üstelik beş çocuk doğurmasına rağmen hala 1 beden kıyafetleri vereceği için ağlayan bir kadınla.
that even after raising five children... she still cries when she has to pack away the last onesie.
Evet, çok çirkin bir bebek tulumu bulursun anca.
Yeah, a really ugly onesie.
Sen bebekken, ninenin verdiği bebek elbisesi.
It's the little onesie your Nana gave you when you were a baby.
Bu, beni hastaneden eve getirdikleri gün giydiğim tulum.
This is the onesie I was wearing the day they brought me home From the hospital.
Oyunlar, bebek tulumu dekorasyonları.
Games, onesie decorating.
Senin bebek tulumu dekorasyonlarını bilmeni benim kafam almıyor.
I can't get over the fact that you know what onesie decorating is.
Onu eve götürmek için bu zıbını beraberimde taşıyordum.
I've been carrying around This- - this onesie to take her home in
Çıtçıtlı fanilaları getirdin mi?
The onesie?
Tek parçalık elbiseleri sevmiyorum.
Not into the onesie.
Bu tulum seni çok zayıf göstermiş.
That onesie really takes the pounds off.
Tulum yüzünden Bende sivilce oluşturuyor.
It's the onesie. It's giving me hives.
Tulum yüzünden bu.
It's the onesie.
O elbise üzerindeki çınar yaprağı.
The little maple leaf onesie.
Beni zıbınımın içine koy.
Put me in my onesie.
Ona tulum deniyor.
It's called a onesie.
Jackie senden bebek yapmaya kararlı. Taytını giymiş, bench-press'te ter atıyor.
Jackie is determined to have a baby-you in a skintight onesie, bench-pressing his rattle.
Tulum giyen, küçücük, sarhoş bir denizci.
She's like a tiny, drunken sailor in a onesie.
Mesela şu bana zıbın giydirmek istiyor.
This one wants to put me in a onesie.
Tulumun içinde bovling topu mu var?
Is that a bowling ball in a onesie?
Rica etsem bana şu maymunlu bebek tulumunu getirir misin?
Oh, can you do me a favor and get the onesie with the monkeys?