Orphan translate English
1,858 parallel translation
Zavallı, küçük, öksüz Jenny.
Poor little orphan jenny.
Sen de yetim kızsın, değil mi?
Orphan girl, right?
Onu evime almamı teklif ettiğinde onun küçük öksüz Annie gibi olacağını düşünüyordum.
When you asked me to take her I thought I'd be getting little orphan annie. Instead of singing and dancing
Her ne kadar kulağa cezp edici gelse de, hâlâ Scott'lar için yaptığım son iyilikten sonra öksüz batağında sıkışıp kaldım.
As tempting as that sounds I'm still orphan-deep In the last favor I did for the Scott family.
Şu küçük yetim kız nerede?
So where's the little orphan girl?
Bu kimsesiz toplar artık benim.
And those orphan golf balls belong to me.
¶ küçük bir kız çocuğu gibi... ¶
¶ like a little orphan girl... ¶
Gerçekte bir yetim yaratmıyor muyuz?
Aren't we, in effect, creating an orphan?
Onun adı Sashka, o bir yetim,
His name is Sashka, he is an orphan,
Yetim... o bir yetim...
An orphan... what an orphan...
Yetim misin?
An orphan?
Zavallı öksüz bir çocuğa yaptıkları iyilikleri düşünmek onları nasıl da memnun ediyor.
How it pleased them to think of their kindness to the poor orphan child.
O yetim çocuğun adını söyleyin.
Tell us the name of that orphan child...
Yolda 12 yaşında, Ömer namında öksüz bir çocuk gördüm.
I met a 12-year old orphan, called Ömer.
35 yıl önce babasını ve baba ocağını kaybettiğinde Langaza'da kendine sığınacak bir barınak yapan yetim çocuk halkına sığınabilecek bir yurt kurmuştu işte.
The orphan boy who had built himself a shelter 35 years ago in Langaza when he lost his father and family hearth was finally able to build a homeland for his people.
Eğer sen de bir öksüzsen, seni de evlat edinebilirim.
If you were an orphan I'd adopt you too
Evlat edinmek başka bir şey.
He would be just like your own son An orphan I can accept
Kızı yetim kaldı.
His daughter is now an orphan.
- Owen dedi ki "Sanırım bu, onu'Küçük Öksüz Annie'yapar."
Well, Owen just said, " l guess that's makes him'Little Orphan Annie.'"
Dedi ki, "Küçük Öksüz Annie şakasına artık gülebilirsiniz."
He says, "you may now laugh about the Little Orphan Annie joke."
Küçük Öksüz Annie!
[laughs] Little Orphan Annie!
Ben daha küçükken vebadan dolayı annemleri yitirdim öksüz ve yetim kaldım.
When I was small,... my parents died when there was a plague and left me an orphan.
Kimsesi yok.
She has none, she's an orphan.
Geleceğim pek parlak gözükmüyor. Öksüz olmak vb.
I don't really think I got much of a future now, being an orphan and all.
Yetim bir çocuk olarak her şeyden mahrum olduğum için şansım açık değildi.
Till my deprived childhood as an orphan fucked up my chances.
Annie'yi oynayacağım, yorgun ülkenin umut kaldıracı olan cesur yetimlerin şarkısı.
Me trying out for Annie, the plucky orphan whose song of hope lifts the heart of a weary nation? Yeah.
Efendi sarhoş olursa, at kadar güçlü oluyor ve sonra da benim gibi savunmasız yetimlere saldırıyor.
When the master get drunk, they become as strong as horses, and then they just go and hunt a defenceless orphan, like me.
Birleşik Devletler hükümeti çalışmalarıma hak ettiği değeri verdi ve beni bir yetim gibi kanatları altına aldı.
The United States government sees merit in my work and takes me in like an orphan.
Ve değerli bir rakip. - Gurur duy.
And a worthy opponent, Orphan pride.
Yeni yıl ile Epifani yortusu arasında 14 yaşlarında bir yetim olan Krabat kalan 2 arkadaşıyla beraber Noel şarkıcıları olarak bütün köyleri geziyorlardı.
It was between New Year's and Epiphany. Krabat, a 14-year-old orphan boy, went with his last two friends as carolers from village to village.
Ona yetim olduğumu söyledim.
Told her I was an orphan, on my own.
Haydi hep birlikte, ailesini çok sevdiğinden, aramayı asla bırakmayacağı için, ona hoşgeldin diyelim.
So let's all welcome the Basketball Orphan who loves his parents so much that he'll never stop looking for them.
"Kaptandan Öksüz Basketbolcuya Zorbalık"
"Basketball Orphan Bullied by Captain"
Ben Zhen Li, Öksüz Basketbolcu Fang Shijie'nin menajeriyim.
I'm Zhen Li, the agent of the Basketball Orphan, Fang Shijie.
Ve ünlü "Öksüz Basketbolcu"...
And the ever-popular'Basketball Orphan'....
Öksüz bir kız, yolunu kaybetmiş bir seyyah, ihtiyar bir sarhoş, ve hayatının yarısını adadığı bir görevde başarısız olan bir keşiş.
An orphan girl, a lost traveler an old drunk and a monk who has failed at the same task for half his life.
- Tabii önce ben seni öldürmezsem, sürtük.
Not if I kill you first, orphan bitch!
Ben de senin gibi korumasız ve kimsesizim.
No, I'm an orphan in the storm just like you are.
O bir yetim. Hastalıklı bir yetim.
She's an orphan, with an orphan's disease.
Hubbard Anne'nin yetimhanesinde geçirdiğimiz günlerden beri.
Even since Mother Hubbard's Little Orphan Paradise.
Annesinin kızıl saçları vardı... tabii ki sen evlatlıksın.
His mother was a redhead- - of course you're an orphan.
Yetim yavruları ona besletirdim.
I'd play the orphan cub with her.
- Ben evlatlığım.
I'm an orphan.
Sen yetim değilsin.
You're no orphan.
Kimsesiz Ernie değilim.
I'm not some Little Orphan Ernie.
Küçük yetim Blanche, tüm engelleri aşar... Ve Espeyrac Prensi'yle evlenir.
Blanche the orphan overcomes obstacles... and marries the Prince of Espeyrac.
Yetim olduğunu zannediyordum.
I thought you were an orphan.
Yetim değilim.
I'm not an orphan.
Yetim olmak suç değil...
Being an orphan is no crime.
Aslında ben de yetimim.
I'm an orphan myself.
Yetim kostümü isteyen sensin.
You asked for orphan garb.