Oughta translate English
1,525 parallel translation
- Öyle olmalı.
It oughta.
Oldukça uçuk görünümlü tipler, ama düşündüm de, birileri 2,000 parça mal elden çıkarmak istiyorsa, bir dinlemek lazım.
They're really freaky-looking guys, but I figured, somebody wants to move 2,000 pieces, you oughta hear about it.
Bir de bu taraftan görmelisin.
You oughta see it from this side.
Bazen benimle Mexico City'ye gelebilirsin.
You really oughta come down there with me sometime. What do you think?
Bunun bir değeri olmalı.
That oughta be worth something.
Bir tür boru falan icat etseler de insanlar konuşabilse ne iyi olur.
There oughta be a tube for talking, so you know where you were.
Ben buralarda kalsam daha iyi olur.
I was thinking I oughta stick around.
Onu kendi iyiliği için kilitlemeliyiz.
If you ask me, they oughta lock him up for his own good.
- Karı koca olacak değiliz.
- We oughta get married.
Tadını çıkar, koçum.
You oughta crash, babe.
Şehrin trafiği çekilmez bir hal almış...
You oughta see how congested the city's gettin'to be.
Benimkini de böyle düzenlemeli.
I oughta frame mine.
Bir psikiyatriste görünmenizi.
I say that you oughta go see a psychiatrist.
Her neredeyse, kendinden utanıyor olmalı.
Well, wherever he is, he oughta be ashamed of himself.
Çenesini kapatması gereken bir herif tanıyorum. Çenesi kırılmadan susması gerekiyor.
Well, could be I know a fat ol'fella who oughta take care of his mouth before someone turns it inside out.
Sakatlığı onun için hiç önemli değil.
You oughta realize there's more to Marty than his handicap.
Yardım etmesem daha iyi.
I oughta let you fall.
Joe Haller avcı değil.
And we oughta make Joe Haller, uh, dog catcher. You know, nothing big...
Bence, Peder Lowe'yi kontrol edebiliriz.
Well, let's just say I believe Reverend Lowe oughta be checked out.
Tam hedefine ulaşır.
Oughta be pretty accurate.
Bunu bilmeliydin.
You oughta know that.
Bence çekimi dışarıda yapmalıyız.
But I think maybe we oughta shoot it outside.
Olması gereken yerde plastikten küçük bir tümsek vardır.
Little mounds of plastic to indicate where things oughta be.
( Çavuş Dedektif James "Sonny" Crockett - Burnett kılığında ) Yerli malı, yurdun malı herkes onu kullanmalı..
That oughta keep the natives restless.
Biliyor musunuz, üniversiteye kayıt yaptırmayı düşünüyorum.
[Patch] YOU KNOW WHAT? I'VE BEEN THINKING. I OUGHTA SIGN UP AT THE UNIVERSITY.
- Korksan iyi olur.
YOU OUGHTA BE.
Haydi ama. Birbirimize güven duymaya çalışmalıyız.
We oughta try to trust each other.
Şeye...
He oughta...
Yine burnunu sokuyorsun, Bubba, burnunu sokmaman gereken birine.
You messin'again, Bubba, who ain't oughta be messin'.
- "Tabii, ne sandın..."
- "Why, I oughta..."
"Tabii, ne sandın..."
"Why, I oughta..."
Birinin onun kıçını düzeltmesi gerek.
Somebody oughta frag his ass.
Bir doktora görünsen iyi olur.
You oughta see a doctor.
Bu o işi halleder.
Now that oughta do it.
Şu burnunu birine göstermelisin gerçekten.
You oughta really see somebody about that nose.
Şampanyanın tıpasını ısırıp kopartmalıydım.
I oughta bit your champagne cork off. I'm giving you 15 bucks.
Belki şehir konseyine adaylığımı koyarım.
Maybe I oughta run for city council.
Senin gibi genç bir adam her gün öğlende sarhoş!
Young man like you, drunk every day at noon. You oughta get yourself a job!
Eee, buraya hemen gelmen gerektiğinden emin değilim.
Well, I'm not sure that you oughta come down here right now.
Sanırım seni yumruklamalıyım.
I oughta punch Your lights out.
Sanırım öyle yapmalısın.
I guess you oughta. Oh!
Kendine de bir tane almalısın Bill.
You oughta pick one up for yourself.
- Onu yatağına koymamız gerekmez mi?
- Don't you think we oughta put him to bed?
- Birisi biletleri satmak zorunda.
- Someone oughta sell tickets.
Şimdi bunu üç güzel parçaya bölmeli.
This oughta split up real nice three ways.
Bunun da bir değeri olması gerekir.
That oughta be worth something.
Sözlükte "inat" ın altında olmalı.
Oughta be in the dictionary under "persistence".
Belki de ona Pinokyo okumalısın.
Maybe you oughta read him Pinocchio.
Boynunu kırmalıydım.
I OUGHTA BUST YOUR NECK.
Bana sorarsan, parfümü almalısın derim.
WELL, IF YOU ASK ME, YOU OUGHTA BUY THE PERFUME.
Bence, birisi ona bahsetmeli.
I think somebody oughta tell her.