Outsider translate English
911 parallel translation
Olmaz, sen burda bir yabancısın.
No, you're an outsider here.
Ben nereye gidersem gideyim bir yabancıyım.
I'm an outsider no matter where I go.
Dışarıdan birileri işimizi alt üst etti.
An outsider is wrecking our business and revenue.
- Artık o hayatın bir parçası değilsin. Bu yüzden kendini yabancı hissettin.
- As you're no longer part of that life... you felt yourself an outsider.
Beni görmeye geldin çünkü yalnızsın... çünkü ağabeyininki gibi mutlu bir evde bir yabancı gibi oturmak yalnızlık... yanında kimse olmadan ata binmek yalnızlık.
You came to see me because you are lonely... because it is lonely sitting like an outsider... in so happy a house as your brother's- - lonely riding on the moors with no one at your side.
- Dışarıdaki birisi olduğun belli.
- That certainly proves you're an outsider.
Birisini sevip de dışlanmanın, önlenmenin, hep kenarda kalmanın ne tür bir işkence olduğu hakkında en ufak bir fikrin dahi yok.
You haven't the slightest conception of what torture it is to love a man and to be shut out, barred out, to be always an outsider.
Çok ballıymışım efendim.
Makes me a bit of an outsider.
Bak tamam, ama kapıyı kilitledikleri zaman ne olduğunu kimse bilmiyor.
Look all right to an outsider, but no one knows what goes on when the doors are locked.
Dışarıdan birine iki katı ödemek zorundayız.
An outsider will have to be paid twice as much.
Yabancı olmaktan haz etmiyorum, sen de etmemelisin.
I don't like being an outsider, and you shouldn't either.
Ne dediğimi çok iyi biliyorum çünkü ben de burada bir yabancıyım.
I know what I'm talking about because I'm an outsider here myself.
Davetsiz gelen gördük mü kavga çıkarırmışız, duyduğunuz bu muydu?
We pick a quarrel with any outsider who intrudes himself. Is that what you have heard?
Sonradan görme bir yabancı bana bunu söyleyemez.
But no upstart outsider should be telling me.
Bunu bir yabancıya söylememeliyim ama bazen çok sorumsuz davranır ve başını belaya sokar.
I really shouldn't be saying this to an outsider but sometimes he's terribly irresponsible and gets into all kinds of escapades.
Bugün sadece dört yarışmacı kaldı ve üç kişi gözdemiz ve bir kişi hala makam dışı.
Today, with only four contestants left we find we have three favorites and one rank outsider still battling it out.
Başka birine açılmak, içini dökmek utanç verici olsa gerek.
It must have been humiliating confiding in an outsider.
Çünkü bir salak toplum dışına itilir. Üstüne cila vurulmuş her şeyi satın alan bir hödüktür.
A chump is an outsider, a yokel who will buy anything with varnish on it.
- O bir yabancıdır.
- She's an outsider.
Şimdi, anımsa, hiçbir yabancı onun bu öğleden sonra buraya geldiğini bilmez.
Now, remember, no outsider knows that he came here this afternoon.
Hayatın boyunca çalış, sonra da meyvelerini yabancıya toplatsınlar.
You work yourself to death for them, they bring in an outsider to pick the plum off the tree.
Fakat belki de bir başkası deneseydi, bir yabacının sözüne kulak verebilirdi.
But maybe if somebody else tried, she might listen to reason from an outsider.
Hem de dışarıdan biriyle!
And to an outsider!
Sorun şu ki burada bir yabancı var!
The trouble is we got an outsider here!
Taammüden cinayetle suçlanan birinin elini kolunu sallayarak dolaşması... buralarda adettense, yasalarda böyle acayip bir serbest fikirliliğe... yer olmadığına dikkat çekmek, bir yabancı için yakışık almaz herhalde.
If it's customary here to allow a man charged with first-degree murder to wander about at will, I don't suppose it behoves an outsider to point out that the law makes no provision for such quaint liberalism.
Her zaman içerideki dışarıdakini adeta bir böcekmiş gibi ezer.
It's always the insider squashing the outsider like he was a bug.
Senin gibi genç, kabuğundan yeni çıkmış bir kız, sen dışarıdakisin, anladın mı?
A chick like you, young, just hatched out of her shell, you're an outsider, see?
Babalık, izin ver de sana tanıdığım bu dünyanın dışında, bulutların en yükseğindeki birinden söz edeyim.
Daddy-O, let me tell you about an outsider I know who is out of this world, on the highest cloud. He's gone, but gone.
Vay canına, o da bir dışarıdakiydi.
Oh, brother, was he an outsider.
Biliniz ki şu anda bana bir yabancının yardımı olamaz.
In any event, this is a matter in which no outsider could help.
İşin yabancısı olan her halinden belli eder.
You can always tell an outsider.
Ben aslmda bir yabanclydlm.
I was an outsider, really.
Yabancı birinin önünde cevaplandırmayı reddediyorum.
I refuse to answer in front of an outsider.
Yukinojo burada ders veriyor, fakat o bir yabancı.
Yukinojo studies here, but he's an outsider
Polisi yuvasını yıkmaya çalışan kötü adam olduğuma ikna etmiş.
He convinced them I was an outsider trying to break up his happy home.
Beni yabancı olarak görmüyorlar.
They don't see me as an outsider.
Geri döndüğüm o yazlar hep yabancı biriydim.
All those summers, when I came back, I was always an outsider.
Bir yabancı için değildiler ama Katie seni tanımamı istedi.
They weren't meant for an outsider, but Katie wanted me to know about you.
Çünkü kasaba onun kasabasıydı ve ben de bir yabancıydım.
Because it was his town and I was an outsider.
Bir yabancı olarak, başka bir adamın ülkesi için böyle büyük bir fedakârlık yapmanıza gerek yok.
There is no reason why you, an outsider, should risk such a sacrifice for another man's country.
Hayır, özür dilerim, bir yabancının burada işi yok.
No, excuse me, an outsider has no business here.
Yoksa bende çok üzüleceğim
Then you're treating me as an outsider
Teşkilattan olmayan biri gelebilir mi?
Will I be allowed? An outsider?
Hiç evlenmediğim için, dışarıdan biri olarak konuşacağım.
I ´ ve never been married, so what I say is as an outsider.
- Bir yabancı.
It was an outsider.
Walcott, bir yabancı seni soruyor.
Walcott, an outsider asks about you.
Bana kalırsa Fred ve Stoney'i kasaba dışından biri öldürdü. Bu asılma olayına karşı bizimle ödeşmeye çalışan biri olmalı.
I'd say Fred and Stoney got killed by an outsider who got even for this hanging.
- Bunu bir yabancıdan başkası yapamaz.
- Nobody but an outsider.
Eğer bu yabancı, bu çiçeksever dışarıdan biriyse Fred ve Stoney'in linçte yer aldığını nereden biliyor?
But this outsider, this flower-picker, how did he find out Fred and Stoney were in the lynching party?
Bu biri, bu yabancının ne yapacağını nereden tahmin etti?
How'd he guess what outsider to go to?
- Yabancı mı?
- Outsider?