Ovation translate English
147 parallel translation
Başkan gökbilimcileri bir konuşmayla karşılar. Büyük tezahüratlarla dönüşleri kutlanır.
The Mayor welcomes the astronomers with a speech, and the general ovation awaits their happy return.
- Gümbürtülü alkış.
- Thunderous ovation.
Sonra La Scala'da bir konser var, ne tezahürat alırız ama.
Then there's a concert at La Scala. What an ovation we'll get.
Dayıcığım, alkış tufanı kopmadıysa sırf sizin gibi bir aslan saygı beklediği içindir yine de alkış yağmurunu hak ettiniz.
If there wasn't a burst of applause, it's only because a lion like you calls for respect, though you deserved an ovation.
'General Hollister davete katılanlarca ayakta alkışlandı.
'General Hollister was given a standing ovation.'
Alkışları dinleyin.
Listen to the ovation.
Biz Regal Tiyatronun dışındayız, orada Şarkı ve Dans, Yirmidörtten fazla eski büyük müzik parçalarının film kliplerinden oluşturulan muazzam müzik fantezisi ilk sunumunu bu gece burada yaptı. ve büyük bir alkış yağmuruna tutuldu.
We're outside the Regal Theater where Song and Dance, that giant musical extravaganza made up of over two dozen film clips from past musical greats had its premiere performance here tonight and it received a rousing ovation.
Ayakta bir alkışa dayanabilirim
I could stand a standing ovation
Ayağa kalktılar ve beni coşkuyla alkışladılar.
They stood up and gave me an electrifying ovation.
Aslında bu gece oldukça fazla tezahürat olacak.
As a matter of fact, on this very evening, you're gonna see a standing ovation.
İlk defa ayakta alkışlanıyorum.
It's my first standing ovation.
Bizi ayakta alkışlayan kalabalığı gördün mü?
You hear that standing ovation?
Aslında, coşku dolu alkıştı.
Actually, it was a standing ovation.
Birisi beni ayakta alkışlıyor.
We have a standing ovation over there.
- Earl için ayakta alkış.
- Standing ovation for the Earl. Standing O.
Ayakta alkış! Peki.
Standing ovation!
Sonra balkona çıkardı ve son alkışları alırdı.
Then he'd go out onto the balcony to receive the final ovation.
Ardından Washington insan hakları kongresinde Doğu Afrika'da barış için gösteriği çabalardan dolayı ayakta alkışlandı.
Then on to Washington, where he received a standing ovation at the convention on human rights for his support for peacekeeping efforts in East Africa.
Mickey'ye tezahürat yapmak için bütün seyirciler ayağa kalktı.
The crowd is on its feet, giving Mickey a standing ovation.
Alkışlar yavaşça azalıyor.
The ovation dies down.
Gelmenizi dört gözle bekliyordum.
I gave you a standing ovation when you arrived.
- Coşkulu bir alkış.
- A standing ovation.
Tüm yapmanız gereken öksürmek ve çılgınca alkışlanın.
All you need to do is sneeze and you get a standing ovation.
Ayakta alkışlandık.
We got a standing ovation.
Rüyamda büyük bir tıp konferansındaydım ve insanlara dünyanın en büyük hepatomasını gösteriyordum.
I was dreaming that I was at a major medical conference and revealed the world ´ s largest hepatoma in a jar. I got a standing ovation...
Ayakta alkış.
Standing ovation.
Senin favori şarkını "If I Were a Rich Man," yapan bendim değil mi?
I'm the one who started your standing ovation for "If I Were a Rich Man," right?
İnanılmaz bir deneyim.
Standing ovation. Thank you.
Böbürlenmek istemem ama "Bottom" ım büyük alkış almıştı.
Not to toot my own horn, but my Bottom received a standing ovation.
Ayakta alkışlama.
Standing ovation.
Bir izleyici için ayakta alkışlamanın kolay olmadığını biliyorum.
I know it's not easy for an audience to give standing ovation.
Sonuç olarak bu parayı alabilirsiniz ve bu cesur kıza hak ettiği alkışı verelim.
So I hereby decree that you keep the grant... and let's give this brave girl the ovation she deserves.
Sanırım hepiniz Andy Kaufman'ın aldığı, daha doğrusu alamadığı alkışları duyuyorsunuz.
You can hear the ovation, or lack of one, for Andy Kaufman. The cheers turn to jeers.
- Alkış yağmuru.
- Ovation.
- Beni alkışlamaya ne dersin?
How about you give me a standing ovation?
Yarışmacılar güzelliklerini, ve kendilerini.. alkışlayan izleyicilere gösterdiler.
The contestants did it nicely and gave themselves to the audience that gave an ovation.
FiImin yarısında aIkış vardı ve en sonunda da ayakta aIkışIadıIar.
There was applause halfway through and a standing ovation at the end.
Birileri şimdiden kalkmış.
Look, a standing ovation already.
Yarışmadan tek hatırladığım şey çılgınca alkışlardı.
And all I rememberfrom the competition is juststanding ovation.
- Seni ayakta alkışlamam gerek. - Kavga edeceksen dışarı çıkalım.
You know what, I almost feel like a standing ovation is in order.
Alkışlarınız için teşekkür ederim. Tamam.
THANK YOU FOR THE STANDING OVATION.
Yüce Tanrıya coşkunu sunmak için seni neyin motive ettiğini söyleyeyim
Tell you it makes you want to give the good Lord a standing ovation
Biz de istiyorduk, ama o Alkış Yağmuru kampına gelmekte ısrar etti.
We wanted her to, but she insisted on going back to Camp Ovation.
Ayakta mı alkışladılar?
Standing ovation?
Alkışlar, bravolar bir, iki, beş dakika.
Bravo, standing ovation, bravos one minute, two minutes, five minutes!
Sürekli şarkı söyleyeceksin.
You'll sing again, and to unending ovation!
her gösteride sonu... hepimiz seyirci dışarı gelirdim bizi ayakta alkışlandı verecekti.
End of every show... we'd all come out and the audience would give us a standing ovation.
Belki alkışlama ya da başarılı atletlere... ikinci onur.
Maybe an ovation, our secondary honor... such as we sometimes give to a victorious athlete.
Crassus için alkış.
An Ovation for Crassus.
Küçük bir salondu ama çok büyük alkış aldık.
A modest venue, but a standing ovation.
-... alkışladılar.
A STANDING OVATION.