Oyunlar translate English
7,975 parallel translation
Uzmanlar, Townsend'in Amerikan Bayanlar Takımının önde gelen yarışmacısı olarak, bu yılki Toronto Oyunları'nda, Greggory'nin bronzunu geçeceğinden hemfikirler.
Experts agree that Townsend has the potential to surpass Greggory's bronze at this year's Toronto Games as a leading contender for the US Women's Team.
" Toronto Oyunları'ı bitene kadar eğitmen
" my dancing flower gymnast, Maggie Townsend,
Oyunlar için evet, destek olması güzel.
I mean, for the Games, yeah, it's nice to have support.
Sakatlandıktan sonra bir sonraki Oyunlar'da yarışmak istedim.
After my injury, I wanted to compete in the next Games.
Birkaç gün içinde Oyunlar için yola çıkacağız.
So, we leave for the Games in a few days.
Ne oyunlar çeviriyorsun Rachel?
What game are you playing, Rachel?
Büyük oyunların başladığı gün bulabildiğin bütün yüce sahipleri, bilge sahipleri değerli sahipleri bir araya topla ve hepsini öldür.
On the day of the great games, gather all the Great Masters and Wise Masters and Worthy Masters you can find and slaughter them all.
Büyük oyunları izlemek bile yeterince kötüyken...
Sitting through the great games will be bad enough.
Oyunlar için müzik besteliyorum.
I write music for video games.
- Onları kendi oyunlarında yenmeliyiz.
- We got to beat them at their own game.
- İkimiz de kirli oyunlar oynuyorduk, Angie.
We've both been playing dirty, Angie.
Çünkü bunun bir ortayaş krizi gibi bir şey olduğunu sanmıştım o lisedeki orospuyu sikmen, ya şöyle olsa oyunların ve hayatıma devam etmeliyim falan.
Because I thought this was some sort of midlife crisis shit... fuck your bitch from high school, play "what if," and move on.
Senin dil oyunlarına vaktimiz yok.
Hey, we ain't got time for your semantics.
Diğer insanlar, bizim birbirimizi nasıl sevdiğimizi anlayamaz Benny nasıl birbirimize zarar verdiğimizi ve oynadığımız oyunları da.
Other people can't understand us, Benny, the way we love each other, the way we hurt each other, the games we play.
Bu insanların oynadığı akıl oyunlarını numaraları falan nasıl anlamazsın ki?
How could you not recognise the mind games, the scams the con jobs these people play?
Oyunları sevmem.
I don't like games.
Oyunlar oynama.
Pay for play.
Karnavallarda palyaçolar olur ya... Veya havuza düşürmeli oyunlar. Hani insanlara hakaret ederler ve insanlar da top atıp suya düşürmeye çalışır.
Like, you know those carnie games with the clowns and the clown is on the dunk tank and he insults people and people try to throw the baseballs and knock him in the tank?
Ben önüne geleni vurduğun oyunları severim.
I tend to play shoot -'em-ups.
Bağımsız oyunlar pek ilgimi çekmez.
The indie games don't really interest me.
Çünkü herşey normal çocuk oyunlarıydı.
Because everything that we did was normal kid stuff.
- Onlar video oyunları sever mi?
- Do they like videogames?
- Onlar video oyunlarının hastası.
- They love videogames.
Bu yüzden oyunları seviyorum.
That's what I like about it.
Tüm hayatının geri kalanını, annenin eteği dibinde yaşayıp, video oyunları oynayarak geçiremezsin.
What's your plan? I mean, you can't really just stay in your mother's basement and play video games for the rest of your life.
- Oyunlarından birisi gibi görünüyor.
You know, this feel like one of your tricks.
Ergenlerin öğlene kadar uyuduğunu ve beyinlerini video oyunlarıyla çürüttüğünü sanırdım.
I thought teenagers were supposed to sleep till noon and rot their brains on video games.
Ama bizim oyunlar oynayıp, hikayeler anlatmalı ve çay partisi yapmalıyız.
But we're supposed to play games and tell stories and have a tea party.
Senden de oyunlarından da bıktım.
I am done playing your games, and I'm done with you.
Uyan, oyunlarımız telefon hattından oynanmak zorunda. Bir sürü hafızası olan plastiğe takılı bir kartuştan değil.
Hello, our games have to run on phone lines, not on a plastic cartridge with a crap ton of memory.
İnsanların oyundaki yazışmalarını izliyorum bazen oyundan saatler sonra bile sürüyor ve bence oyunların dışındaki topluluk için de gerçek bir fırsat var.
Look, I've been watching people chat on the network while they're playing, sometimes even after for hours on end, and I think there's a real opportunity for a community to exist outside the games.
Bütün gün yemek, kestirmek, avlanmak, dinlenmek, uyuşturucu kullanmak spor oyunları oynamak ve keyif aldığım boş zaman faaliyetleri dışında kesinlikle yapacak bir şeyim yok.
I have absolutely nothing to do all day except eat, take naps, hunt, relax, take drugs, play sporting games, do all the leisurely activities that please me.
Mutlu Açlık Oyunları.
Happy Hunger Games.
Central Park'ta futbol oyunları.
Soccer games at Central Park?
Oh, ı aşk oyunları.
Oh, I love games.
Senin oyunlarına ayıracak zamanım yok, cadı.
I've no time for your riddles, witch.
Kızları burada tutmak, Raja'nın gelip onlarla televizyonda hava atmasını ve politik oyunlarına dahil etmesini mi istiyorsun?
You want to keep the girls here, and then let Raja come in and parade them around on TV, and turn them into political pawns?
- Sessiz tipler, video oyunları.
- Quiet types, video games.
Atış oyunlarına katılmayı alışkanlık haline getirdim.. .. zor zamanlarda da insanların sofrasına yemek getirdim.
I used to shoot hard-to-shoot game, put food on people's tables when times were hard.
Açlık Oyunlarında böyle oluyor.
It's in The Hunger Games.
Bu tür oyunlar için biraz yaşlıyım.
I'm getting a bit long in the tooth for grandmother's footsteps.
Ben de şurada ihtiyarların oyunlarını izleyeyim.
I'll watch these olds cats play a couple of games of dominoes.
- Oyuncaklar, oyunlar.
- Toys, games...
Kefaret oyunların ilk sezonuna hoş geldiniz.
Welcome to the season premiere of the Redemption games.
Hangi oyunlarınız var?
- What games you got?
Ayın karanlığında oyunlar oynuyoruz.
We are playing games in the dark of the moon.
Ayın karanlığında kendinle oyunlar oynuyorsun.
You're playing games with yourself in the dark of the moon.
Ona, oyunlarımız hakkında sır tutacağına söz verdin ama sonra babama söyledin.
You promised you'd keep our games with him a secret, but then you told Daddy.
Onunla bebek oyunları gibi oyunlar oynamayı seviyordu.
She liked to play games with him : peekaboo and so on.
Söylemeliyim ki, idareci olarak bu oyunlar beni delirtirdi.
I have to say, as an administrator, these shenanigans would have driven me nuts.
- Bu tür oyunlar, anladın mı?
- Games, you understand?