Pack translate English
13,719 parallel translation
- Eşyalarını topla ve defol.
- Pack your shit and go!
Yabani köpekler falan mı var buralarda?
What, is there a wild pack out there or something?
Eğer izin verirseniz, valizimizi toplamamız gerek.
If you'll excuse us... we have to go pack.
Eşyaları toplayın.
Pack up the gear.
Bu bataktan çıkma konusunda fikirlerin yoksa pılını pırtını topla ve dağımdan defol.
So unless you have thoughts on some way out of this morass, you can pack your things, get the hell off my mountain.
Eşyalarınızı yarına kadar toplayın.
You have until tomorrow to pack your things.
Yanınıza az eşya alın Bay Bohannon.
Slow down, Mr. Bohannon, pack light.
tankta It Paketi!
Pack it in the tank!
ve onu kıskanırsam? Ya altılı karın kasları yüzünden onunla rekabet edersem?
And I get super jealous of her and resentful and competitive because she has six pack abs...
Biz de çantalarımızı toplayıp kuzeye gitmeye karar verdik.
So we decided to pack our bags and head west.
Bizi diğerlerinden ayırmak için bulduğum bir şey.
That's just my little way of separating us from the rest of the pack.
Boltonlara pılıyı pırtıyı toplayıp gitmelerini mi söyleyeceğiz?
Should we tell the Boltons to pack up and leave?
Aklıma bir fikir geldi Elftaşları hâlâ sende olduğuna göre çıkar da bize ne numaraların olduğunu göster. Troll sürüsü gelip iliklerimizi emmeden önce!
Well, here's a thought... since you've still got the real Elfstones on you, why don't you whip'em out and show us what you've got before that pack of Trolls rolls in and sucks the meat off our bones!
Peki bir paket sigara?
And a pack of cigarettes?
Bir paket de sigara.
And a pack of smokes.
Onca yıl boyunca beni çantanda tutmak zorunda kaldın.
All these years, you had to keep me in your pack.
Toparlanmak için evinize gittiğimizde, Marian geldi.
When we went to your house to pack up, Marian arrived...
Eşyalarını topla Jane.
Pack up your stuff, Jane.
Bir paket sigara geri getirmeyi unutma, tamam mı?
Don't forget to bring back a pack of cigarettes, yeah?
Çantalarını topla, Belle.
Pack your bags, Belle.
Ayın sonunda toparlanıyoruz ve buradan ayrılıyoruz.
We pack up and leave at the end of the month.
Valiz toplamak için bugün izinli olduğunuzu sanıyordum. Yoksa sonunda toplanma işinin bir dakikada halledilebileceğini mi fark ettiniz?
Thought you took the day off to pack for your big trip, or did you finally realize that it only takes one minute to pack?
En başta bu hayvanı hırpalayanlar mı yoksa başka bir tayfa mı bilmiyorum. Bir daha saldırmaya karar vermişler.
Whether they're the same ones who mauled it in the first place or a whole new pack, they decide to have another go at it.
- Eşyalarını topla!
Pack up your office!
Bavulunu toplamayacağını ve benden uzaklara gitmeyeceğini nereden bileyim?
How do I know you won't just pack up and run away from me?
Çantalarımızı toplamamızı sağladı.
He made us pack our bags.
- Eğer gitmeyeceksek, neden hazırlanalım ki?
Why pack when we aren't going anywhere?
- Bavullarını topla, dostum.
Yes? Pack your bags, my friend.
"Kazasında" öldüğü saatlerle aynı saatlerde tam apartmanınızın dışında, eklemek isterim vahşi köpek sürüsü tarafından parçalanarak öldürüldü.
Around the same time that she died in her "accident"... right outside of your apartment, I might add... he was mauled to death by a pack of wild dogs.
Başak bir adam bir sürü tarafından parçalanarak öldürüldü.
Another man was mauled to death by a pack of them.
Vahşi köpeklerin, senin ölü profesörün ofisine nasıl girdiği hakkında bir fikrin var mı?
You have any idea how a pack of wild dogs got into your dead professor's office in the first place?
Bu sırada da, aptal çocuğun öğretmeni kadının öldüğü gece birkaç köpek tarafından parçalanarak öldürülüyor.
Meanwhile upstate, Dumpster boy's teacher gets mauled to death by a pack of wild dogs... the night that she dies.
Ah, kahretsin, diş fırçamı almayı unuttum.
Oh, fuck, I forgot to pack my toothbrush.
Nikolai'ın eşyalarını da toplamalısın.
You should pack for Nikolai, too.
- Sürüden ayrılma.
- Stay in the pack.
Kaç yıllık evraklar tutmuşlar inanamazsınız.
We definitely have some pack rats.
McGill kabilesi de albino fare sürüsünden daha beyaz olduğu için biraz bronzlaşmaya başlarım diye düşündüm.
And since the McGill clan is whiter than a pack of albino rats, I figure I'd better start working on my tan.
Ben o zaman toplanayım.
I'll just pack up.
Sadece bir grup çaylak asker.
Easy, lads. It's just a pack of new recruits.
Sizin gibi bir sürü çatlakla gerçekten film çekeceğimi düşünüyor musun?
Do you really think I'd want to make a movie with a pack of loonies like all of you?
Babacığım, valizime blazer ceketimi koymamı söylediğin için teşekkür ederim.
Dad, thank you for telling me to pack a blazer.
Bence en iyisi toparlayalım ve onu ısıtalım.
I think it's best to pack him, warm him up.
Çünkü öyleyse, çantanı topla ev satmaya başla.
Because if you are, you can pack up your briefcase - and sell houses instead.
Ama sen biraz çerçöp biriktiren birine benziyorsun.
Although, you do seem a little like a pack rat.
Sanki bir paket sigara almaya çıkmışım da dönmüşüm.
You'd think I went out for a pack of fucking cigarettes.
Her iki durumda da pıIımı pırtımı toplayıp gitmeliyim.
Either way, I have to pack up my shit and leave.
- Varsa, yağ. Yarayı sarmak için de bal.
- Grease, if you have it, and honey to pack the wound.
Altı kişinin içinden onu seçebilir misin?
Think you could pick him out of a six pack?
Toplanın millet.
Pack it up, people.
Yani eve gidin, çantanızı hazırlayın ve bana e-mail atmayın.
So go home, pack a bag, Do not e-mail me.
Toplanın.
Just pack it up.