Parçalarım translate English
2,453 parallel translation
Parçalarım ve benimle tekrar konuşursan, seni paramparça ederim.
I smash. And if you talk to me again, hammer face, I'll smash you.
Parçalarım vallahi seni ha! Ağzını yüzünü yırtarım senin!
I will rip off your body!
- Bana bak bir de üstün çıkmaya çalışma parçalarım senin ağzını yüzünü, parçalarım!
You are still getting the upper hand shamelessly! I will rip you off.
Parçalarımızı toplayalım hazırlanalım ve değerimizi artıralım
Let our parts and take a trip to go.
Sizi parçalarım.
Or I'll claw you to death.
- Seni parçalarım.
- I'll cut you.
Üretimimizi durdurdular, parçalarımızın yapımını durdurdular.
They stopped manufacturing us, stopped making our parts.
Yoksa beynini parçalarım.
... or I'll smash your head in.
Bir daha bana sesini yükseltirsen kızlarının gözü önünde seni parçalarım.
And the next time you raise your voice at me, I will cut you open while your daughters watch.
Yataktan hemen çık yoksa seni parçalarım!
Get the fuck out of the bed right now before I fucking cut you!
- Lanet olası kafatasını parçalarım!
- I'll smash your fucking skull in!
- Lanet olası o kafatasını parçalarım!
- I'll smash your fucking skull in.
Tanrı şahidim olsun ki, seni parçalarım.
I'll tear you apart, so help me God.
Dondurduktan sonra vucüt parçalarını ağaç doğrayıcısına koyardım.
Freeze it then put the parts through a wood chipper.
Klima parçalarından gelişi güzel yaptığın döküntü bombana mı güvenmemizi istiyorsun?
You want us to trust another jank explosive You cobbled together with air-conditioning parts?
Bu parçaları kendi dişlerim ile yaptım.
Biscuits! Now's my chance!
Bir ana kapı açmak için kazadan kurtardığımız parçaları tamir etmeye başlamalıyız.
And we'll need to start retrieving the components we salvaged after the crash that will allow us to open a portal.
Sanki farklı vücut parçalarından oluşan bir karışım bir şeyin acelesiyle bir araya gelmişti.
It's almost as if an assortment of different body parts had been put together in something of a hurry.
bu bebek ölürse.. parçalarının her birini.. ayrı bir çöp kutusunda bulurlar.
I'm saying that if this baby dies, they're going to be finding pieces of you all over biscayne bay.
Benim cheddar peynirimi didiklediğinde penisimden parçalar mı yemiş oluyorsun?
When you sneak chunks of my Cathedral City cheddar, is that you taking slices off my dick?
Yoksa bu şerefsizi parçalarına ayıracak mıyız?
Or can we dismember this bastard?
- Kristal topun parçalarını topladım.
I picked up the pieces from the crystal ball.
Benim erkek arkadaşım da böyle yapıyor. Küçük parçalar içine yeşil soğan ve zencefil.
My boyfriend used to chopped up the green onion and ginger into small pieces.
Bizim inandığımız, bu siyah kutunun ; böylesine kütleli, ağır, kırılgan kaya parçalarını, kimsenin tekrarlayamadığı bir şekilde kaldırılmasıyla bir bağlantısı olduğu yönünde.
We believe that black box has something to do with how he got these massive, heavy, brittle pieces of rock up in the air in a way that no one can duplicate.
Kim olduğumu hatırlamadan evvel seni parçalarına mı ayırmam gerek?
I have to tear you into pieces before you remember who I am?
Akıllı Tasarımın görüşü yada indirgenemez karmaşıklık bir kehanette bulunuyor ki, Akıllı Tasarım en uygun açıklama deniyor, çalışabilmesi için bütün parçaların eksiksiz olması gerekir, aksi halde bu karmaşık makinenin parçaları çalışmaz olurdu.
The notion of intelligent design or irreducible complexity makes a prediction that if intelligent design is the proper explanation, then the parts of these complex machines should be useless on their own because all the parts have to be there to have any function whatsoever.
Ölmeden önce pek fazla konuşmadı. Her neyse, Yıldızlı Gözyüzünün Anahtarı'nın olduğu yere gidersek geri kalan parçalarını da bulacağımıza eminim.
Shortly before he passed away... he didn't speak much.
Parçaları aramaya gidiyorum!
I'm going to look for the parts!
Şu an, Byro-sama'nın emriyle saat parçalarını toplamaya kendimi adadım.
I'm following Byro-sama's instructions to gather the parts of the clock.
- Sadece parçaları birleştiriyorum. Korumacı bir anne, yasak bir yolculuk.
- Now, I'm only picking up bits and pieces, of course, over protective mother, forbidden road trip.
[Rüyalarımızı parçalar halinde alıyoruz.]
[We buy our dreams in pieces]
İlkokuldan beri tanıdığım insanlara bakmaya başladım. Parçalarının bir araya gelişinden fazlası mı yoksa azı mı olduklarını, öğrenmeye çalıştım.
I started looking at people I'd known since elementary school trying to figure out if they were more or less than the sum of their parts.
Şimdi Jehan'dan küçük parçalar kesip sana vereceğim.
So, now I'm gonna cut some little pieces off Jehan and give them to you.
Parçalarını birleştirip sokağa çıkarabileceğimiz bir tankımız bile yok.
We don't have the spare parts to keep a tank on the road.
- Nadir parçalar mı?
- Rare parts?
- Satılık parçalar, bayım.
- Part for sales, monsieur.
- Bayım, satılık parçalar.
- Monsieur, part for sale.
Buz parçalarını aldım, tatlım.
I've got the ice chips, honey.
Hala ruhumun kırık parçalarını birleştiriyorum.
I'm still putting the broken pieces of my psyche back together.
Seni parçalarına ayıracağım.
I'm going to take you apart.
Biyopsi için parçalar aldım ;
I took some biopsies.
Bu parçaları mı?
Not these pieces.
- Saçımdan beyin parçalarını toplamıştım
- I picked your brains out of my hair.
Parçaları birleştirdiğimde ortaya bir cinayet çıkıyor.
When I'm putting the pieces together... pieces of a fucking murder.
öte yandan, hayatımızdaki şarkılar bizi bu durumu parçalar hale getirir?
On the other hand, are there songs in your life that make you want to crank it up?
Bu eski bir Buick'in parçalarından yaptığım bir şey.
This is something I cooked up from parts from an old Buick.
Evet, sanırım yeni parçalar hoşuna gidecek.
Yes, and I think you're going to love the new attachments.
parçaları birleştirdim göreceksiniz
I'm torn.
Parayı görelim, - Ya da polislere vücudunun parçalarını birinci sınıfta postalama başlayacağım.
I want to see some money, - or the cops will start getting body parts first-class mail.
Parçaları bir araya getirip yapıştırdım.
I glued it together
Aslında, hafıza kaybının alanını belirlemek için o döneme ait müzik parçalarını kullandım.
I actually was able to use pieces of music from that period to more specifically pinpoint the extent of his amnesia.