Path translate English
10,124 parallel translation
Bilirsin... Eski yaraları kaşımak, yeni yolların açılmasını engeller.
You know, healing of old wounds, the forging of a new path.
- Çok tatlısın. Teşekkürler Hiccup.
Destroy anything in our path, until we get our Dragon Eye.
- Her yol başka bir yola benziyor.
One path looks like another.
Ardından güvenli yola gireriz.
Then we stay on the safe path.
Ne yazık ki, bu meta-insanların çoğu bu güçlerle yanlış yolu, karanlık yolu seçtiler.
Unfortunately, most of these meta-humans have chosen the wrong path with these powers, a dark path.
Zoom beni öldürebilirdi, tıpkı, bu yola sokarsan Barry'i öldüreceği gibi.
Zoom would have killed me just like he will kill Barry if you lead him down this path!
Bu yolu bitene kadar takip et.
Follow this path until it ends.
Bize sürekli kurtuluşa giden yolun, esir tutulup birbirimizden şüphe duymamızdan geçtiğini söyleyen biri.
The person that keeps telling us the path to salvation is being held prisoner and mistrusting each other.
Huzur ne kadar da hazır!
Peace is the path to La Paz...
"Huzur" ile "Hazır" kelimelerini bir arada kullanarak cinas yaptım.
It's the path between peace and La Paz.
Ancak, makinenin programlanmış yolunun bozulabileceği de bir gerçek değil mi?
But isn't it true that this machine's programmed path could be disrupted?
Görünen o ki Mavi ejder Ultimate Kush'a sahip olması Şeytanın onu kışkırttığı manasına gelmez.
Look, just because your son scored a bag of what appears to be Blue Dragon Ultimate Kush doesn't mean he's on a path to Satan.
Krala giden yol o kadar kolay olmayacak.
The path towards the king won't be so smooth.
Bu yolu sen seçtin. Bakalım ne kadar dayanacaksın.
You chose to walk this path, let's see how long you last.
- Sen ne diyorsun baba?
I won't let you go down my path.
- Hayır, demek istediğim Chris'in kendi yolundan gitmesine müsaade etmelisin.
I would greet that with skepticism. No, no, no, my point is that you need to let Chris find his own path.
Chris'e gitmesi gereken yolu göstermek gerekiyor.
He needs to be pointed to a very specific path.
Brian'ın Chris'i başarıya giden yola sokabileceğini biliyordum.
Aw, see, I knew Brian could put Chris on the path to success.
- Tanrı'nın yoluydu.
It has been the Lord's path for us. Us.
Uzun zaman önce kendimi bir yola, bir yöne adadım.
A long time ago, I committed myself to a path, a direction.
Bu yolda pek çok dal vardı ama en sonunda hepsi çiçek açtı sanırım.
There were many branches in that path, but ultimately they all flowered, I think.
Tek yapmamız gereken yolları eşleştirmek.
All we need to do is match the path.
Artık rotayı bildiğimize göre tek yapmamız gereken yörüngeyi karşılaştırmak.
Now that we have the course, all we need to do is match the path.
Seni o düşeceğin yola kim soktu?
Who set you on the path from which you have fallen?
Suçlu açıkça bilgisayarları sizin yolunuza atarak, ona kumpas kurdu ve, dolayısıyla, ülkemiz.
The culprit clearly dumped the CPUs in your path to frame him and, by extension, our country.
FBI'ın onu Columbus bölgesinde arayacağını biliyordunuz. bu yüzden çalınan bilgisayarları onların yoluna attınız.
You heard the FBI was gonna be looking for him around Columbus Circle, so you dumped the stolen computers right in their path.
- Ama kızın sana farklı bir şey öneriyor.
But your daughter offers a different path.
Şeytana karşı gelmek, doğruluk yolunda ilerlemek ve görevimden şaşmamak için bana kuvvet ver.
I ask thee for the strength to fight temptation. To walk the path of righteousness and stay focused on the task before me.
Bunun benim için ve kızım için doğru yol olduğunun farkında değildim.
I didn't know if this was the right path for me, for my daughter.
Uhtred'in yolu Uthred'in işidir, bir rahibin üzerine vazife değil.
Uhtred's path is Uhtred's business, not that of a priest.
Alfred benim için hakkım olanlara, toprağıma servetime, unvanıma yeniden kavuşmamı sağlayacak bir araçtan başka bir şey değil.
Alfred means nothing to me but a path to take back what's rightfully mine, my land, my wealth, and my title.
- Artık Uhtred'in hayatında yerin yok.
You are no longer a part of Uhtred's path.
Bu seçtiğin yeni yol hakkında annen ne düşünüyor?
What does your Mum think about the new path you've chosen?
Fidye ödemeye hazırım ama eve dönüş yolu kralınızın birlikleri tarafından kontrol edilen uzakta bir dağda.
I'm willing to pay the ransom, but his only path home is a remote mountain pass controlled by your king's forces.
Sadece tek bir yol kaldı.
Only one path remains.
Gidip yolu bir kontrol edeyim.
I am going to go scout our path.
- Aşağı bak. Bahçe yolundasın.
You're on the garden path.
Yoldan dışarı adamını at yoksa...
Step off the path or...
Şu yola saplanıp kaldın.
You stuck firm to that path.
Mordecai'ye yol açın ve şu zaman tünellerinden uzak durun!
Clear a path for Mordecai, and stay away from those timelines.
Bu yolla çocuk felcinin tümöre ulaşmasını sağlayabilecek miyiz?
The path will help guide the polio to the tumor?
Çocuk felci tümöre ulaşmış olabilir mi?
Is it possible that the polio breached the path to the tumor?
Gerçeğe giden yol zorludur.
The path to truth, it's not a straight line.
Ona göre bu sürü kilometrelerce uzunlukta ve önüne çıkan her şeyi yok edecek.
And according to him, this horde is miles deep and it's gonna destroy everything in its path.
Bu savaş bittiğinde Uthred, yolun seni kuzeye sürükleyecek.
When this battle is done, Uhtred, your path leads north.
Yolum beni kuzeye, kanlı topraklara hesaplaşmaya ve Bebbanburg'a götürüyor.
My path's leads north... to blood fields. To revenge... and to Bebbanburg. Destiny is all.
Şu anda 18 yaşındayım ve bu yolda devam ediyorum, bu, yıkımla falan sonlanabilir.
Since I'm 18 now, if I keep continuing this path I walk on, it's going to lead down to destruction and all that.
Doğru yolda mıyım?
Am I on the right path?
Sanırım şeytan onu kışkırtıyor.
I think he's headed on a path to Satan.
Öyleyse pekâlâ, sorun yok. " diyor.
- So stay on the garden path, kid.
- Aynen.
- Wait. did you say "the garden path"?