Pause translate English
1,572 parallel translation
Durdurma.
Don't pause it!
Durdur.
Pause
Dur bir saniye.
Wait, pause.
Hey, Bir pause tuşuna bir bas bakalım, olur mu?
Hey, Iet's just put this on pause, okay?
- Mola veremem ki.
- I can't pause toast.
- Mola verebilirsin.
- You can pause toast.
Tekrar koyulmaz ki.
You can't pause toast.
- Durdurmamı ister misin? - Hayır.
- Should I press pause?
Şurayı yüksek sesle okumalısın, "Darfur'daki insalar için." duraksa "Kaliforniya'daki insanlar için."
You start it off with a strong... "To the people of Darfur." Pause. "To the people of California."
"Kahkahalar için bekle" yazmalıyım, yoksa unutabilirim.
I should write down "pause for laugh," so I don't forget to.
"Kahkahalar için bekle" yazmalıyım, yoksa unutabilirim.
I should write down "Pause for laughs", so I don't forget to.
Tepkini alayım.
Pause for reaction.
Donduruyorum.
I'll pause it.
Çok fazla olmasa da bir an düşünürdüm. Anlıyor musun?
Not for too long, but I'd have to pause, you know?
Melekler durun!
YangeIs! PAUSE!
Sileceklerin zamanlaması.
That's the pause between wipes.
Silecekleri aralıklarla çalıştırmak.
To make it pause between sweeps.
Şimdi sadece ölçülü ve tutarlı bir duraklama istiyoruz.
Well, we're just looking for a measured, consistent pause.
Bekleyin bakalım.
Put it on pause.
- Hayır, duraksamadım.
- No, I didn't pause.
Hayır, duraksamadım.
No, I didn't pause.
Duraksadım mı?
Did I pause there?
Çiğnemek için biraz susmalıyım Biraz konuş sıkıldım ya...
Shorter pause on that occasion, less need to chew. So... Help me out here, you boring old cow!
Bana bir iyilik yap ve DVD'yi biraz daha oynattıktan sonra durdur.
Do me a favor and let the DVD play a little longer and then pause it.
Anlamlı duraksama dedikleri bu mu?
Is that what's known as a pregnant pause?
Eğer ara vermezsen, etkini kaybedersin.
If you don't take the pause, you'll lose the effect.
Görsel temastan kaçınmak için durun.
( Kitt ) Pause to avoid visual contact.
Güneş sistemimizin donmuş eteklerinden eve doğru seyahat ettikçe evrenin büyüklüğü ve gezegenlerin görkemi karşısında büyülenirken bu küçük dünyalar için durup onları anlamaya değer.
As we travel back home... from the frigid outskirts of our solar system... awed by the vastness ofthe universe... and the majesty of the planets... it's worth it to pause and take notice... of the small worlds in the shadows.
Orada bir dur bakalım.
Oh. Whoa. Hold that pregnant pause.
Üvey kardeşlerini bulduklarını bilseydi turtacının ne tepki vereceğini düşünürken bir an duraksadılar.
A pause as they considered how the pie maker might react if he knew they had discovered his half-brothers.
"Aynı anda odadan geçerken, A kişisi" geliyorum "diye bağırır bu anda B kişi de durur, sonra" yürüyorum " diyerek harekete devam eder.
"When crossing rooms simultaneously, party A shall announce" Coming "at which point party B shall pause, then commence movement with the response" Going. "
Bunu sana söyleyemem.
This gives me pause.
Çünkü "evet" demenden önceki boşluk arabamı park edebileceğim kadar büyük bir boşluktu.
I guess because the pause you took before you said "yeah" was big enough for me to park my car in.
Sam, bak senden gerçekten çok hoşlanıyorum fakat sen o boşluktan kurtulmadığın sürece daha ileri gidemem.
Sam, look, I really like you, but I can't move forward unless you just get rid of the pause.
Boşluk yok.
See? No pause.
Birisi sana saksocu musun diye sorsa tereddütsüz hemen reddedersin. Aptal aptal duraksamazsın.
No pause, no farting around.
- Duraksa.
- You pause.
Cevap bekliyorum.
I pause for a reply.
Gözün seğirmesi, tuhaf doğal olmayan duraksama...
The twitch of an eye, the odd unnatural pause...
Nerede dursam, milyonlarca kalp atışı da takip eder.
"Wherever I pause, so do a million heartbeats."
Tamam, "dondur" düğmesi, her neyse.
Fine. "Pause." Whatever. Now go back.
- Küçük bir mola verdik, o kadar.
- Just a little pause, that's all.
Çığlık, saat 24'de, durdu, bom.
Scream, 24, pause, boom.
Görsel temastan kaçınmak için durun.
Pause to avoid visual contact.
Duraklamayı fark etmediğinizi söyleyemezsiniz.
You can't tell me you didn't notice that pause.
Tek yaptığın durdurma düğmesine basmak.
All you're doing is pressing pause.
- Bu berbat bir susuştu Julie.
- That's an awful long pause, Julie.
Hadi ama, bu bir görüşmeden çok bir soruşturmaya döndü. Buna daha ne kadar devam etmek istiyorsunuz?
I've got to sweat a lot and pause here...
Atlantiğin göbeğinde durup kendimizi rüzgara bırakırdık.
And we pause at the Atlantic navel.
Manikürün yararı olabilir.
No. "Pause" like one step past "play" and not quite to "stop."
Demek istediğin "dondur" düğmesi mi?
You mean "Pause?"