Perhaps translate English
40,272 parallel translation
Belki de biraz sıcak çikolata yardım eder.
Perhaps some hot cocoa would help.
Galiba öyle, majesteleri.
Perhaps so, Your Majesty.
Acaba gece nöbetçi veterinerlik hizmeti veriyor musunuz diye sora...
I was just wondering if there's perhaps an overnight veterinary service...
Belki ben hizmet edebilirim.
Perhaps I may be of service.
Belki de, çekilsek mi?
So, perhaps, we butt out?
Belki de insanlar hala oy vermeye giderken güzel bir haber hikâyesi iyi olur.
Perhaps a nice news story to promote while people are still going to the polls.
Belki birlikte seyahat ederiz.
Perhaps we can travel together.
Fakat sizin durumunuzda belki bir istisna yapabilirim.
But in your case, perhaps I will make an exception.
- Durun her tünele birlikte girsek ya.
Uh, wait. Perhaps we do each tunnel together.
Bunun çok da iyi bir fikir olmayabileceğini anlamaya başlamam yıllarımı almıştı.
It took me many years to begin realizing that perhaps that was not such a great idea.
Yeterince insan sağlıklı ve bitkisel seçenekler talep etmeye başlarsa bu iyi bir yaklaşım olabilir.
So if enough people begin demanding healthy perhaps that could be a good approach.
Hazır sizi yakalamışken, belki Vali Royce'a olanları konuşabiliriz.
While I have you, perhaps we can find some time to discuss what happened with Governor Royce.
Belki mesele, sizden farklı düşünenlerden rahatsız olmanızdır. Hakkında çok şey biliyoruz.
Perhaps, sir, you're just threatened by people who disagree with you.
Belki aksanımdan anlamışsındır ben Alman değilim seni aptal!
Perhaps you can tell by my accent, but I'm not German, you idiot.
Belki de erken geldik.
Well, perhaps we're early.
Belkide uyandırmanın zamanı gelmiştir.
Perhaps it's time for a wake-up call.
Belki kandiru balığıyla tekrar denemek istersin.
Perhaps another go with the candiru fish.
O zamana kadar droidinle atış antrenmanı yapmak konuşmanı sağlayabilir.
Until then, perhaps target practice with your droid will encourage you to talk.
O zaman belki de bu soruşturmaya benim el koyma zamanım gelmiştir.
Then perhaps it's time for me to take a more direct hand in this enquiry.
Belki de Harbiyelilerinizi uzaya çıkarmak bizim avantajımıza olabilir.
Perhaps getting your cadets back into space would be to our mutual advantage.
Belki daha uzun.
Perhaps longer.
Bilimsel yöntem üzerinde o kadar korumacıysan belki de önümüzdeki beş hafta başladığımız işi bitirmeliyiz.
Well, if you are so protective of the scientific method, perhaps we should use the next five weeks to finish what we started.
Belki de hiç geri gelmemeliydi.
Perhaps he should not have come back.
Belki öyleyimdir.
Perhaps I am.
Belki İngiltere'ye gittiğimizde neden öyle yaptığımı açıklarım.
Perhaps I'll explain my actions when we get to England.
Muhtemelen öyle.
Perhaps not.
O zaman belki ikimizde mutlu sona ulaşabiliriz.
Then perhaps we can both get that, uh, happy ending.
Bilemiyorum, gözlüklerin olsaydı mükemmel kurabiyeyi bulabilirdin.
Perhaps you could find the perfect bun if... I don't know... You had your glasses.
Belki kömürün içine girip çıkmak için bir kanal ağı vereceksin?
Are you gonna dig a canal network to get in and out, perhaps, with your coal?
ST200'den hızlı, pek şaşırtıcı değil.
Faster than an ST200 - perhaps not surprising.
Ford sürücülerini aşırı zorlamaya itmemiz gerekiyor.
tempting the Ford drivers to perhaps overdrive a little bit.
Belki de mayını belirlediler.
Perhaps they detected the mine.
Belki İngiltere'ye gittiğimizde neden öyle yaptığımı açıklarım.
Perhaps I'll explain my actions when we get to england.
Belki de bir kurban vermeliyiz.
Perhaps we should make a sacrifice.
- Olabilir.
- Perhaps.
Belki de içinizden biri bizi ölümlülerin "Kuzey Hollywood" dedikleri yere yönlendirebilir?
Perhaps one of you can direct me back to the place mortals call, "North Hollywood"?
Belki de bir takım arkadaşı kullanabilirim.
Well, perhaps I can use a teammate after all.
Öyleler miydi yoksa dâhice pizza dalaveresiyle dikkatleri mi dağıtılmıştı?
Were they, or perhaps were they distracted by your brilliant pizza ruse?
Sporu desteklemenin yanı sıra ayrıca dolabımı süsleyecek ve okulda şakalar yapacağım.
In addition to sports cheering, I will also decorate my locker and perhaps participate in a school prank.
Belki de mahremiyet politikanızı konuşmak için onu buraya çağırmalıyım.
Perhaps I should call him over so you can explain your policy on confidentiality.
Chicago'nun başına gelen en üzücü nükte olmalı.
is perhaps the saddest epigram of all.
Öyleyse belki de kredi hattımı genişletme zamanım geldi.
Well, then perhaps it's time I extended my line of credit.
İstersen yapabilirim, ama bunun yerine, Belki de adını bilmek istersiniz... Seninle gizlice vurulmuş bir kadın?
I could if you'd like, but instead, perhaps you'd like to know the name... of a woman who is secretly smitten with you?
Yani, Marjan'ı bulmamıza yardımcı olabilecek bir yol varsa Onun cep telefonu numarası, belki de,
So, if there's a way you could help us find Marjan, his cell phone number, perhaps, be a good time to share it.
Düşündüğümüz üzere belki de bu işin sorumlusu bir silah şiddeti kurbanı olabilir, belki başından böyle bir şey geçmiş biridir, ya da bir yakınını bu yüzden kaybetmiş olabilir. Bu durum cinayet sebebini açıklar.
Well, uh, we were thinking that maybe whoever was responsible, perhaps they could have been a victim of gun violence, or maybe lost somebody who was close to them that would explain the motivation.
Sonuç olarak sana yardım edebilirim.
Oh, perhaps I can help you, after all!
Belki de sen Pamuk ile lanetinizi bozmak için bir dilek dilemelisin.
Perhaps... you could use a wish to break your curse with Snow?
Belki siz de aynı sebepten CIA'in başını getirmişsinizdir.
Well, perhaps it's for the same reason you brought your head of CIA.
Belki de hafıza devreleri istediğim sırrı saklıyordur.
Perhaps its memory circuits hold the secrets I want.
Sen belki... Üstyapı tarafından eğlendirilir, Ya da belki dehşete,
You may be... amused by my bodywork, or perhaps horrified, but the fact is that making steel bodies for cars produces 120 million tonnes of carbon dioxide every year.
Belki de iki yaşındaydı.
Perhaps it was two.