Photographs translate English
2,832 parallel translation
Eger baban ölseydi fotografinin cekilmesinden hoslanirmiydin?
If your father dies, would you enjoy taking photographs?
Ben de fotoğraflarından biliyorum.
I have only seen photographs.
Seninle burada ilk buluşmamız.
I first met you here from these photographs.
Onlar sadece fotoğraf.
They're just photographs.
Bu fotoğrafları çalıştığın yerde bulduk.
We found these photographs on a bench where you work.
Farklı zaman ve mekânlarda çekilmiş olan üç ayrı fotoğrafta da var.
He's in three different photographs, each one taken at a different time in a different location.
Diyorum ki bir röportaj yapalım, fotoğraf çekelim.
Let's make an interview with you and take some photographs.
Böyle buyurun, şöyle minibüsün önünde çekeyim fotoğraflarınızı.
Come this way, I can take your photographs in front of the van.
Ben çekeceğim senin fotoğraflarını asayiş şubede.
I will take your photographs there, don't you worry.
Bazıları cevabın, değişik fotoğraflarda görülen gizemli siyah kutuda olabileceğini söylüyorlar.
Some suggest the answer lies in a mysterious black box that can be seen in various photographs.
Evet, ama bazı kişiler fotoğraf çekmek istiyor.
Yeah, but some of the guys want to take photographs.
Fotoğraf çekebilir miyim?
Can I take some photographs?
Fotoğraf falan olsaydı olmaz mıydı?
It doesn't give you any photographs.
Fotoğraflar. - Neyin fotoğrafları? - İnsanların.
He's got pictures on his walls, you know, photographs.
Evet. Ama anlattığı hikâyelerin doğru olduklarına inanmıyorum.
The photographs his son took? Yeah, but I don't think the stories he's telling are true.
- Kayıp kişilere baktım. Cinayete kurban gitmiş kişilere.
And the photographs? I looked around for missing people - - murdered.
Onları bölgesel fotoğraflarda görebiliriz ama onları ziyaret etmek imkansızdır. Çünkü Çinli yetkililer bunu yasaklamışlardır.
We see these aerial photographs, but it is impossible to get to visit, because the Chinese authorities to keep under prohibition.
Fotoğraflardan da gördüğünüz gibi bütçenin % 16 altındayız.
As you can see from the photographs here, we are 16 % under budget.
Fotoğraf mı çekiyorsun?
Do you do take photographs?
Sana bazı resimler daha göstereceğim.
I want to show you some other photographs.
Ponpon kızken çektirdiğiniz resimlerinize hayran kaldım.
But I do admire your cheerleading photographs.
Röportaj yapmak istiyorlar. Tam tekmil, fotoğraflı falan.
They want to do a full-scale interview, photographs.
Scottie'nin bu fotoğrafları sınıf arkadaşlarıyla paylaşmasını doğru bulmuyoruz.
We don't think these photographs are appropriate for Scottie to be sharing with her classmates.
Bu fotoğraflara bir bakıp bu iki beyi veya tek gözlü kızı hatırlayıp hatırlamadığınızı söyler misiniz?
You mind taking a look in these photographs,... tell me if you recognise anyone of these gentlemen or the one-eyed girl?
Huzurevindeki o adamı bu yüzden ziyarete gitti.
That's why she had Sara Tidwell's albums and... and photographs.
İlk yıl 380 fotoğraf çekmişim.
380 photographs the first year.
Fotoğrafta daha büyük ve daha lezzetli görünüyorlar.
They look larger and more delicious in the photographs.
İşkence yapılmış, yakılmış bir kadının fotoğrafları.
Photographs of this woman tortured, burned.
Onların fotoğraflarını ve Percy Alleline yönetimindeki Kavşak'ın yeniden örgütlenme şemasını ile birlikte Sürüngen fonundan yapılmış tüm harcamaların listesini istiyorum.
'I'd like photographs of them'and of the diagram of the Circus's reorganisation under Percy Alleline,'along with a list of all payments made from the Reptile fund.'
İşin aslı fotoğrafları hep moral bozucu bulmuşumdur. Özellikle de eskileri.
Frankly, I've always found photographs depressing, especially the old ones.
Fotoğrafların...
Uh... Your photographs...
Fotoğraflar.
Photographs.
Bu objektifler yıldızların stereo fotoğraflarını çekmek için kullanılıyorlar.
These old viewers were used to study stereo photographs of stars, to check parallax.
Benim birkaç fotoğrafımı çekmiş.
She took a bunch of photographs of me- -
Bunlar senin, Loren Bridges'le Mike'ın Yeri'nde çekilmiş fotoğrafların.
These are photographs of you and Lauren Bridges at Mike's Diner... seven p.
Biz de olay yerinin iyi kötü fotoğraflarını çektik. ... her şeyi kayıt altına almak için. Her birine yaklaşıp resmi olarak ölüm saatini bildirmek için.
We more or less took photographs of that scene to document everything, and I approached each one to pronounce and give official time of death.
Başka çocukluk fotğrafın yok mu hiç?
Any more photographs of you when you were younger?
Fotoğrafları mı buldun?
You have the photographs?
Eşiniz fotoğrafçı mıydı?
These photographs are beautiful. Was he a photographer?
Bütün ev ; anılar, resimler, bilet koçanları ile dolu.
Your entire house is filled with mementos... Photographs, ticket stubs.
Bu sabah ikinizin baktığı şeyi gördüm- - parçalanmış kutuyu, eski resimleri.
I saw what you two were looking at this morning- - the tattered box, old photographs.
Lütfen oturun. Birkaç fotoğrafa bakmak sizin için sorun teşkil eder mi?
I wonder if you wouldn't mind looking at some photographs.
Fotoğraflar.
The photographs.
Size bir dizi suç fotoğrafı gösterirken beyninizi görüntüledim.
I... scanned your brain while you were shown a series of crime photographs.
Ne görüyorsunuz?
Mm-hm. What do you see? Photographs.
- Ve fotoğraf için poz verir.
And pose for photographs. Good.
Bunlar da birkaç kurbanının fotoğrafı.
Here are photographs of his victims.
Onlara faydalı olabileceğini düşündüğüm fotoğraflarını gönderirim.
I'll forward them whatever photographs of Joe you think would be most helpful.
Silah sistemlerinizin fotoğrafını yolluyordum.
I was sending photographs of your weapons systems.
O fotoğraflardaki beş kişi kayıp.
Five people in those photographs are missing.
d d That makes you my equivalent d d Ba-da-ba-da d d Well, you can keep your toys in the drawer tonight d d All right d d Ba-da-ba-da d d All my dogs talkin'fast d d Ain't you got some photographs?
♪ Ba-da-ba-da ♪ ♪ Baby girl, you the shh! ♪ ♪ That makes you my equivalent ♪ ♪ Ba-da-ba-da ♪