Picked translate English
18,438 parallel translation
"Kardeşler birbirlerinden koparılıp, ayrı tutulabilirse ortadan da bölünebilirler."
"If brothers can be picked off and isolated..." "... they can be snapped in half. "
Tanrı'ya karşı çok zor oyunlar oynadığını düşünürdü.
God picked on him... to play some twisted game with him.
Bunlar, ondan çıakrtılan camlar olabilir mi?
This could be the glass they picked out of him?
Ama Sasha'yı, babası Doğu Avrupanın en büyük yetişkin kanal grubuna sahip olduğu için seçmiş olmalılar.
But what he should have picked up on is her father owns the biggest adult cable network in Eastern Europe.
Yeri biz seçmedik Memur Bey, o bizi seçti.
We didn't pick the place, Officer. It picked us.
... sonra Florida'nın 56 kilometre açıklarında inişi yaptığı yerden bu tarihi gün için denize açılan...
Then he will land around 35 miles off the coast of Florida... where he'll be picked up by the men of the USS Lake Champlain... Finally. Come over here.
Madem o mısırı kopardın, ne yapacaksın onunla anlat bakalım?
So what are you going to do with that ear, now that you've picked it?
Tutukladığımız adam konuşma metinlerini buradan aldığını söyledi.
Check it out. Detainee said this is where he picked up the radio scripts.
Seni seçtim çünkü yalnız ve hiç eğlenmiyor görünüyorsun.
And I picked you because you look like you're here by yourself and not having a good time.
- Yarışsaydık beni seçerdi bu arada.
She would've picked me, by the way.
Tuhaf olan, çocuğun babası, oğlunun kaybolduğu günle aynı gün aynı yerde kaza yapan bir kadını arabasına almış.
Strangely, the kid's father picked up a woman who'd had an accident, right there, the same day his son disappeared.
Oğlumuz cep telefonunu Tomás o kadını yoldan almadan kısa süre önce kullanmış. Yani o telefonun evde kalmış olması mümkün değil. O kadın getirmiş olmalı.
Our son used his cell phone shortly before Tomás picked up that woman on the road, so it's impossible that the phone was at home, unless she brought it.
Kemosinyal aldın.
You picked up a Chemosignal.
Keşke açsaydın.
I wish you just picked up.
Tanrım. Keşke açsaydın. Mesaj bırakmaktan nefret ediyorum.
Oh, God, I wish you just picked up.
Kendin için ne seçtiğini bana gösterebilir misin yoksa bu bir devlet sırrı mı?
- I know you can. Can you show me what you've picked out for yourself or is that a state secret?
Ama bizimkisi için, bir tarih belirledim.
But for ours, I think I picked a date.
Sanırım ev içi şiddetten tutuklamıştık, ama kontrol etmem lazım.
I believe we picked him up on a DV, but I'll have to check.
Dolabındaki gömleklere uyacağını düşündüğüm birkaç kravat getirdim.
Oh, um, I picked up a few ties that could go with the shirts I saw in your closet.
Elime bir mum aldım ve uç tarafını ensesine sapladım.
I picked up a candlestick... And I stabbed her in the back of the neck with the end of it.
Her kimsen, yanış zamanda yanlış kişiye çattın!
Whoever you are, you picked the wrong woman on the wrong night to mess with.
Teğmenim, göz altına aldığımız bölgede yetkisiz bir iletişim aracı tespit ettik.
Lieutenant, we picked up an unauthorized comm out of the detention area.
Alex'in annesi ameliyata girmek için yanlış haftayı seçmiş değil mi?
Alex's mom kind of picked the wrong week to go in for surgery, don't you think?
Söylemiştim evet, iptal edeceğim zaten. Ama henüz iptal etmedim çünkü iptal etmek için telefonu elime aldığım an her şey bitmiş demektir.
I did say that I was gonna cancel, and I am gonna cancel, but I haven't canceled yet because when I picked up... when I pick up the phone to do that, it means it's over.
Larvan çok şanssız bir gün seçti bunu yapmak için, Donna da içeride.
Well, Larvan picked a hell of a day for it. Donna is in there, too.
Uydu demin Andy'nin yerini öğrendi.
Satellite track just picked up Andy.
Yüz tanıma yazılımı onu Star City Plaza Hotel'in yakınlarında tespit etmiş.
Facial recognition picked her up outside of Star City Plaza hotel.
Bu kıyafet tarzını seçtiğimde, 60'ımda da giymem gerekeceğini düşünmemiştim.
♪ ♪ When I picked this, I didn't know I'd have to wear it when I'm 60!
Seni sırf sana acıdıkları için seçtiler!
They only picked you because they felt sorry for you.
Seni yerden kaldırdım.
I picked you up.
Şirket daha arazi bile seçmedi sanırım.
I don't think the coal company's even picked a site.
Araziyi seçtik. Bütün izin ve son planların iki ay içinde hallolmasını bekliyorlar.
We have picked a site, and, uh, they expect all the permits and, um, finished plans will be done in the next two months.
Kapıyı açıp gitmiş.
He picked the lock.
Hatırladığım kadarıyla tehlikeli yaşama sanatını ben senden öğrendim Albay Kane.
As I recall, I picked up the art of dangerous living from you, Colonel Kane.
Korsanlar yanlış insanlara bulaştı.
Those pirates picked the wrong guy to mess with.
Hive'ın Güney Dakota'dan aldığı Nainsan değil mi bu?
Isn't that the Inhuman Hive picked up in South Dakota?
Büyük adamın özenle seçtiklerinden biriyim.
Kind of hand-picked by the big man himself.
Eğer şarkı almış?
Have you picked your song?
Temizlik yapmak için tam gününü bulmuşsun.
You picked a nice day to do your cleaning.
Birşeyler öğrenmişsin.
You picked up some moves.
Washington, Delaware görevi için bu adamları bizzat seçti
Washington hand-picked his team for the Delaware mission.
Ayırttığımız lokantayı ve o berbat smokini annem seçmişti.
She's the one that picked the original restaurant, that horrible tux.
Bu ufak hamleyi yanlış yönlendirilmiş arkadaşım Blake'den aldım.
I picked up this little move from my misguided buddy Blake.
Çünkü Zaman Gemisi bizi aldığında bunu beklemiyorduk ve yanımda Atom zırhım yoktu.
Because when we were unexpectedly picked up by a time ship, I was not carrying the ATOM suit.
- Hayır, hayır, henüz parayı almadılar.
Grab the biker No, no, no, they haven't picked up the money yet.
Ben sürekli konuşurum. Ama sen çoktan anlamışsındır.
Me, I talk all the time, but I guess you picked up on that.
Ray'in konuşma yaparken kafayı taktığı sensin değil mi?
You're the one that Ray picked on in his speech, right?
Vegas'ta içkiyi fazla kaçırıp katalogdan bu dövmeyi seçmiş de olabilir.
Or maybe he was drunk in Vegas, picked that one out of a sample book.
Birazdan yola çıkmam lazım.
I'm being picked up soon.
Bizim için bayâ sıkışık bir zaman seçtiniz.
You picked a pretty rough time for us around here.
İyi bir takım oluşturduk.
Picked up on it straight away.