Pool translate English
12,083 parallel translation
Havuz oynamayı çok isterim- - HI-hı?
I'd just totally love to play pool with- - Uh, huh?
Havuzda birkaç saat geçirmek istedim.
I just wanted a couple hours by the pool.
Havuzun başında hep birlikte toplanacağız demek?
So, this is turning into a whole group thing by the pool.
Havuz bizim.
Our pool.
Bu oldukça geniş bir şüpheli havuzu.
That's a conveniently large suspect pool.
Yapma bunu, Danvers.
It's a dirty pool, Danvers.
Şartlı tahliye memurun burada olabileceğini söylediğinde seni havuz kenarında şarap içerken bulacağımızı sanıyorduk.
Yeah. You know, when your P.O. said you'd be here, we expected to find you sipping Moet by the pool.
Ama Denise bütün paramızın havuzda olmasında ısrar ederdi.
But Denise insisted we all pool our money.
Cezan, 10 saat havuzu temizlemek.
Your punishment is 1O hours of pool cleaning.
O gün beni havuzda gördüğünde gözlerinin önünde Su-yuan gibi öleceğimden korktun.
When you saw me in the pool the other day, were you afraid that I'd die like Su-yuan, in front of your eyes.
Bizimle havuzda buluşun çünkü bugün yeniden doğacaksınız.
So, meet us at the pool, because today... you're gonna be reborn.
Havuzda üzerime kusan kız tüm baskıyı kaldırdı.
The girl who threw up in the pool kind of took the heat off me.
Mekan aynı zamanda şüpheli sayısını da azaltıyor.
Location also narrows down our suspect pool.
Havuzun yanında.
By the pool.
Klor.
The caterer was in a tent by the pool.
İşte bu.
From the pool?
Neden havuzdan çıkmak zorunda kaldık?
Why did we have to get out of the pool?
Şey... Şimdi havuza geri gidebilir miyim?
Well... can I go back to the pool now?
Bilardo ıstakasıyla adamı öldürüyormuş.
Nearly beat him to death with a pool cue.
Adamı bilardo ıstakasıyla ölümüne dövdüğünde onun sınavını geçmemişsindir belki?
Ever think that maybe you failed a test when you nearly beat a man to death with a pool cue?
Buna alışın çünkü şu an jurinin bildiği tek şey birbirinizi becerdiğiniz ve bunu aileniz öğrenince de sizi mirastan men etmekle tehdit etti ve öldürdünüz.
Get used to it because that's all the jury pool knows about you now, that you two are screwing and that's why you killed your parents, because they found out and threatened to cut you out of the will.
En azından gen havuzuna bir şey olmadı.
At least there's no harm done to the gene pool.
Ayaklarını biraz suya sokacaksın herhalde, öyle mi?
Just gonna put your... your feet in the pool for a second, huh?
"Havuz." Avustralya havuzu hem de.
"Pool." Australian for "pool," too.
- O havuzda ben de olacaktım şimdi.
- Oh, to be that pool water right now.
Ve havuzdan su almış.
And then he got water from the pool.
Siz hiç buzlu çay reklamını izlediniz mi? Hani şişme bir botta parlayan bir havuzda gezen kadının olduğu?
Have you guys ever seen the iced-tea commercial where the lady is lying on the inflatable raft, and she's just drifting along a sparkling pool?
Yatağa istediğim zaman gitmeyi yüzmeye istediğim zaman gitmeyi seviyorum.
To go to bed whenever I want, to go to the swimming pool whenever I want.
Senin gelmeni bekliyordum, ama sen son dakikada arayıp bir havuz partisinde takıldığını ve gelemeyeceğini söyledin.
I was waiting to do yours, and at the last minute you called and said you were stuck at a pool party and you weren't gonna make it.
Beni bir havuz partisi için ektin.
You blew me off for a pool party.
Havuza atabiliriz değil mi?
We should put it in the pool, right?
Yangın sönene kadar havuzdan su taşıdı!
He got water from the pool until the fire was out.
Hatta daha güzelini bile alabilirim. Daha büyüğü, havuzlu. İstersen tabi.
Hell, I can get you a nicer one... bigger, with a pool, if that's what you want.
Bütün yarışmacılar lütfen havuzun etrafında toplansın.
All competitors please enter the pool area.
Çatıdan şambrelle mini tramboline, oradan da havuza atlayacağım.
I am riding the tube off the roof, off of the mini trampoline, into the pool.
Düşünmem gereken bir gen havuzum var.
Got my gene pool to think about.
Sana göstermek istiyorum.
It's in the pool house. I'd love to... love to show it to you.
Ayağımı havuza sokmak istiyorum.
Uh, listen, I'm just trying to dip my toes in the pool.
Randevu havuzuna.
You know, the dating pool.
Havuz evin içine!
In the pool house!
Sonsuzluk havuzu, mükemmel bir manzara teknoloji harikası bir oyun odası, ev sinema sistemi.
Infinity pool, killer views, state-of-the-art game room, home theater...
Hillgrove'daki üç odalı evin havuzu ne güzelmiş.
Wow. Nice pool at the three-bedroom in Hillgrove.
Hayır. Ben havuzda bile tişört giyerim.
I-I wear a t-shirt in the pool.
Yenmesi bunu zorlaştırdı ancak D.C. bölgesinde 379 kadına kadar daraltabildim.
All that predation made it difficult, but I was able to narrow it down to a pool of 379 women in the D.C. area.
Ben beyzbolla ilgilenirim.
I'm dead birds in the pool.
Hepsi zararsızdı ama bir gece meclis üyesinin havuzunda yüzerken yakalandık. Şikâyet etti ve haneye tecavüz sabıkam oldu.
It was all harmless, but one night we got caught swimming in this Alderman's pool, and he pressed charges and I got hit with a breaking and entering.
Havuzda yüzüyordun yani?
You... you were pool-hopping?
Kızım sabah beni kanlar içinde yatarken bulacak diye korktum.
I was afraid my daughter, the next morning, would find me in a pool of blood.
Havuzda margarita içmeyi planlıyorum. Eğer katılmak istersen...
- I'm planning on a margarita by the pool if you want to join me.
Öyle bir besteciydi ki, sizinle bilardo oynarken, vuruş aralarında senfonisini yazmaya devam edebilirdi.
He was a kind of composer who could be playing pool with you, and between shots, he would sit at the table and write some more of a symphony or string quartet.
Havuzdan havuza yürüyen yengeçleri avlıyor.
Hunting for crabs, it walks from pool to pool.