English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ P ] / Posh

Posh translate English

628 parallel translation
Akli dengesi biraz bozuk bir erkekten hamile kalan zengin bir kız vardı.
I knew a posh girl who got pregnant by a boy who was a bit retarded.
- Yemek için sosyete takımına katıldı.
He's joined Madame La Posh's circus for dinner.
Ne görkemli, değil mi?
- Oi, oi! - Posh, innit?
Birlikte Paris'e dönmüşler, Passy'deki villaları soyarlarken enselenmişler.
They came back to Paris, and were nabbed trying to burgle some posh villas.
- Ah, hayır, teşekkür ederim.
- ( Posh accent ) Oh, no, thank you.
O zaman bütün polisleri, yöneticileri,.. ... ordu mensuplarını, lüks düşkünlerini ve parlamento üyelerini tutar şu duvara yapıştırır ve kırbaçlarım,.. ... çünkü onlar da bizim gibi heriflere bunu yapmak isterler zaten.
I'd get all the coppers, governors, posh whores, army officers, and members of Parliament, and stick them up against this wall and let them have it, because that's what they'd like to do to blokes like us.
- Çok şık, değil mi?
- Pretty posh?
Burası lüks bir yer.
This is a posh place.
Her konuda yanılan şu gösterişli piliç mi?
Oh, you mean that posh bird who gets everything wrong?
Şatafatlı okullara da gitmedim.
I never went to a posh school.
Çocuk lüks okula gidiyor ve ailesi para kazanıyor.
That boy... going to a posh school and... his parents having money.
Seni pis işlerini yaptırmak için onun yollamadığını nerden bilelim? Namussuz pis çözümlerini ne zaman önereceksin?
( Posh accent ) How do we know you're not sent by him to nick the ring, when you've lulled us with your filthy ways?
Pirinç pervazlı şık bir şemsiyesi vardı.
Posh umbrella with a little brass band around it.
Şık ayakkabısı ve şemsiyesi olan kısa boylu bir İskoç tarafından ha?
By a small Scotsman with good shoes and a posh umbrella?
Ama konuşmanız kibar.
But you talk posh.
# # Oh, the posh, posh travelling life, the travelling life for me
# # Oh, the posh, posh travelling life, the travelling life for me
# # Port out, starboard home, posh with a capital P-O-S-H, posh
# # Port out, starboard home, posh with a capital P-O-S-H, posh
# # Port out, starboard home, posh with a capital P-O-S-H
# # Port out, starboard home, posh with a capital P-O-S-H
# # Posh!
# # Posh!
Gösterişli bir hayat hepimizi bekliyor.
It's the posh life for us all now.
25 yaşında lüks bir mobilya dükkânının sahibi oldum.
At 25, the owner of a posh furniture store.
Ne kadar kibar konuşuyoruz biz öyle.
Oh, we don't half talk posh, do we?
Bırak bu kibarlıkları seni iğrenç, ukala gerzek.
Don't come here with that posh talk you nasty, stuck-up twit.
- Şık konuşmalarıyla baş belasının teki o.
He gives me a pain in the ass, with all his posh chat.
Olsaydım güzel bir sayfiyede... kuyumcu olurdum.
I'd have a jewelry store... at a posh resort
Sadece biraz sosyetik ve titiz.
It's just that he's a bit posh and prissy.
"Sosyetik ve titiz."
"Posh and prissy."
Böyle bir genç girişimci, titiz ve... Eugen!
A young entrepreneur like that, posh and... eugen!
Yeni arkadaşın titiz ve...?
Your new friend's posh and...?
Züppe ve pinti sevgiline de ki başka bir "estaminette" arasın.
Tell your posh, prissy girlfriend to try another estaminette.
- Gösterişli biri.
- She was posh.
- Şu kokoş kız nasıl?
- It's that posh bird.
Çok havalı.
Very posh.
Sence sosyetik mi konuşuyorum?
What, you think I sound posh?
Sosyetik konuşmaya çalışmıyorum...
I don't try to sound posh.
- Gösterişli tipler içine limon koyuyor.
- Posh people have lemon in it. - I know!
- Sadece John'un havalı konuşmasını istiyordu.
- She just wanted John to talk posh.
James onu lüks arabasıyla götürür.
James will fetch her back in his posh car.
Bu arada Carla lütfen unutma, orası çok lüks bir yer.
We'll call for you at 8 : 00. By the way, Carla, please bear in mind that this is a very posh establishment.
- Çok zengin.
- Posh,
Pazar günkü ayinde bu şık takımı mı giyiyorsun?
Are you wearing this posh suit for Sunday mass?
Arabada uyumaktan, kral dairesine bir geçiş gerçekleştireceğiz.
We'll do a sidebar on going from sleeping in your car to sleeping in a posh suite.
- Şuraya bakın! - Havuz ne kadar güzel!
- lsn't this posh!
Ne de olsa büyük bok içinde havalı bir işin var.
Now you've got yourself a posh job in the big "shitty."
Aman!
Pish-posh!
Bırak şimdi.
Oh, pish-posh.
Modern bilim mi, pish posh.
Modern science, pish posh.
Ee, hiç Abyssinia'da bulunmadım... Veya Aden'de... keza Sebastopol'da, ve uzun süre de şık aksanla konuşamam.
Well, I've never been to Abyssinia or to Aden, or Sebastopol and I can't speak with a posh accent for long.
Ne boş bir kelime!
Bloody posh word.
Şunlara bakın, çok şıklar değil mi?
Look at these aren't they posh?
Ah, hayır!
Oh, Pish-posh!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]