Positive translate English
9,316 parallel translation
Ama parmak izleri eşleşirse, harekete geçeriz.
But the second we get a positive match... we'll move.
Biri A pozitif diğeri ise AB negatif.
One is A-positive, and the other one's AB-negative.
Bu konu hakkında iyimser olmalısın.
You've got to stay positive about this.
Nasıl iyimser olabilirim?
How do I stay positive?
İnternette bir yere baktım. Fazla potasyum yersen forumdaki adam testin yanlış sonuç verebileceğini yazmış.
I was looking some stuff up online, and I guess if you have too much potassium, this guy on a message board said that it can give you a false positive, and I had...
Bundan emin misin?
- You're sure about that? I'm positive.
- Yalnızca merak ediyordum da, acaba yaşadığımız bozuşmalara ilaveten hayatına yaptığım olumlu etkilerden de biraz katmak isteyebilir miydin?
I was just wondering if, in addition to the dust-ups we've had, you might want to include some of the positive effects I've had on your life.
- Olumlu etkiler mi?
Positive effects?
Eminim, efendim.
I am positive, ma'am.
Emin misin?
Oh, are you positive?
Güçlerini olumlu bir yönde nasıl kullanacağını gösterseydin.
Show him how to use his powers in a positive way.
Bir suçun işlendiğine dair kesin bir kanıtın yoksa...
So unless you have positive proof that a crime was committed...
- İyi manada söylüyorum.
I mean that in a positive way.
- Peki pozitif olmana sevindim.
Well, I'm glad you're so positive.
Dayanabileceğine emin misin?
Are you positive that you can?
Haritada yerini gösterebilirim.
I can find it on a map. You're positive?
- Evet.
- I'm positive.
Dinle, senin o tatlı, iyimser, çok ama çok pozitif dünya görüşüne aşık oldum ben.
Listen, I fell in love with your sweet, optimistic, very, very positive view of the world.
Olumlu mu yaklaşacağız, ironi olacak mı?
Positive, with a touch of irony?
Yaptıkları olumlu muydu, olumsuz mu bilemiyorum.
I do not know if it was positive or negative.
Tepkiler hep olumlu.
Everything is positive.
Şeytanı insan suretinde gördüğünden adı gibi eminmiş.
She is positive she just saw the devil in the flesh.
- Bence çok pozitif geliyor.
I think it sounds very positive.
Büyük kırmızı ahırdan sonraki ikinci sağdan, eminim.
Second right after the big red barn. I'm positive.
Bitirene kadar gözlerini açmayacaksın. Bir. İki.
You drink this, doesn't give you powers, but your swab will read a false positive.
İyi düşünün tamam mı?
Positive yardage, okay?
Bunu içersen güç testin pozitif çıkar.
You drink this, swab will read a false positive.
Kulağa klişe gibi gelebilir ama bugün geriye kalan hayatınızın ilk günü. Bu yüzden kendinizi nasıl geliştireceğinizi düşünün.
Cliché as it may sound, this is the first day of the rest of your life, so think about how you can effectuate positive growth.
Ama bu konuda eminim.
But I am positive about this.
Olumlu düşünmeyi unutma.
And stay positive.
Oraya gidip pozitif değişiklikler yapmaya başlamak istiyorum ama zar zor yürüyebiliyorum.
I want to get out there and start making positive changes, but I can barely even walk.
Kurbanların kan grupları farklı, sadece genel alıcı olan AB pozitife baksın.
Since the blood types of the victims are varied, have her only look at the universal recipient, AB-positive.
Kızı Estelle'in kan grubu AB pozitif ve karaciğer nakli için alıcı listesinde.
He has a daughter Estelle, blood type AB-positive, who's on the recipient list for a liver transplant.
Yüzde yüz eminim.
I am 100 % positive.
Bir sürü süt. Benim için olumlu bir deneyimdi.
Lots of, uh, milk, and, uh, it was a very positive experience.
Pozitif olmaya çalışıyorum ama bunalımdayım.
I try to stay positive, but, man, I'm in a dark place.
Eminim.
Eh, positive.
- Kesinlikle.
Positive.
- Kesinlikle.
- I'm positive.
Yani bu odada Chad'in suçsuz olduğunu düşünen biri var mı?
I mean, is there anyone in this room who isn't positive that Chad is guilty?
Hodge olduğundan emindim.
No, I thought it was Hodge. I was positive.
O diğer dava, kaybolan kişinin tam kimliği çıkarılmış.
That other case, the missing person, just got a positive I.D.
Eminim.
I'm positive.
Tamam?
Th-The real-life superhero movement is about... asserting a positive influence. Okay?
- Ultrasonu kanamayı onayladı ama onu ameliyathaneye alamadan kötü oldu.
Ultrasound was positive for a bleed, but she coded before we could get her into surgery.
- Olumlu yönünden bakmaya çalışıyorum.
- I'm looking for a positive here.
- Evet, eminim.
Yeah, positive.
Yaşam tarzın alternatif, etkilerin pozitif.
♪ Your lifestyle is alternative, your influence is positive ♪
Seni biraz zorlayıp öğrenci kurulu gibi bir şeye yönlendirmeye çalışıyorum.
But I am about you channeling that hustle into something more positive, like student council.
İyi bir şeye benzemiyor.
Oh, boy. Wow. That does not sound positive.
İyi bir şey yaptığını düşünüyorsun, bütün insanlığa iyiliği dokunacak bir şey.
You thought you were doing something good, to have a positive effect on all of mankind.