Postcard translate English
1,008 parallel translation
- Pasifik'e varınca okyanus manzaralı bir kart gönder.
- When you get to the coast... ... send a postcard with a view of the Pacific Ocean.
Belki Meksika'ya yerleşince adresimi bildiren bir kart atarım.
Maybe when I get settled down in Mexico... ... I'll send you a postcard with my address.
Beni hatırlayacak olursanız, bir kart gönderin.
If you ever think of me, send me a postcard.
Ama bana geyşa kızlı bir kartpostal gönderebilirdin.
But you could send me a postcard of the geisha girls.
Dükkânın birindeyken, bir kartpostal görmüştüm tam deniz kenarında, güzel bir ev vardı üzerinde.
I was in a shop once, and I saw a postcard... with a beautiful house on it, right by the sea.
Sana bir kart atarım.
I'll send you a postcard.
- Bir kartpostal.
- A postcard.
Kahire'yi aldıktan sonra Downing Sokağı, 10 numaraya doğru halini postalayacağım.
After I've taken Cairo, I shall send a postcard to No. 10 Downing Street with the correct solution.
Bay Hopwell, sizin için bir kartpostal var efendim. Bay Candy'den.
Oh, there's a postcard for you, sir.
- Kartpostal atmak için.
- For the postcard.
- Ne kartpostalı?
- What postcard?
Kartpostal göndermek yok, anlaşıldı mı?
No postcard, understand?
O kartpostalı göndermezsen hepsi senin.
That's all for you, if only you won't send that postcard.
Bir kart postal aldım.
- No... Yes... I received a postcard.
Bir posta kartı bile almadım.
How come no postcard?
- Bir kartpostal gönderseydin bari.
You could at least send me a postcard.
Bir kartpostala yazmak bile bana zor geliyor.
I find it hard enough to write a postcard.
Öyleyse biz de her Noel ona bir kart atarız.
So we'll send him a postcard every Christmas.
- Milwaukee'den bana kartpostal atmış.
I got a postcard from her from Milwaukee.
Bize kart atmayı unutma!
Remember to send us a postcard!
Misao'dan bir kartpostal aldım.
I received a postcard from Misao.
Dayton'a varır varmaz elemanlara kart atar, arabanın nerede olduğunu bildirirdim.
Once back in Dayton, I'd drop the credit boys a picture postcard... telling them where to pick up thejalopy.
- Kartpostal ister misiniz?
- Would you like a postcard?
Kartpostal ister miydiniz?
Would you like a postcard?
Kibrit kutusu ya da kartpostal üzerinde olabilir.
You can have them on match covers or a souvenir postcard.
Kartpostal, dosya, kibrit, mendil ve kül tablası.
There's the postcard, folder, matches, handkerchief and ashtray.
Eğer bana adresini verirsen sana bir kart atıp, tamamlandığında filmi gösterebilirim.
Say, if you'd care to give me your address... I could drop you a postcard and show you this picture when it's done.
Bana kart göndermeyi unutma.
Every now and then send me a postcard.
- Güle güle. - İyi yolculuklar.
Write me a postcard.
Thorwald'un posta kutusunda bir kartpostal vardı.
There was a postcard in Thorwald's mailbox.
Oğlum Nicky ve karısından kart geldi.
We got a postcard from my son Nicky and his bride.
Kartpostal bayan?
Postcard, lady?
Onlara gelen mektuplardan sizde kalan kaldı mı?
Do you have that postcard with their address?
Bir krematorium - dışardan bir posta kartı gibi görünüyordu.
A crematorium from the outside can look like a picture postcard.
Ertesi gün bize bir karpostal gönderdi.
He sent us a postcard only the other day.
New York'tan sana kart atarım.
Someday I send you a postcard from New York.
Senden bir tek söz dahi işitmedim, bir postkart bile yollamadın.
I never heard a single word from you, not even a postcard.
Sana bir kart geldi.
A postcard came for you.
Düşünürsen bana kartpostal at.
If you do, shoot me a postcard.
İçimizden biri, yatağa yayılmış, yarı çıplak bir çiftin resmini gösteren, bir kartpostal satın aldı.
One of us bought a postcard showing 2 scantily-dressed lovers sprawled on a bed
Evet, sana güzel bir resimli posta kartı göndeririz.
Yes, we'll send you a pretty picture postcard.
Şey, sana Philadelphia'dan posta kartı gönderirim
Well, I'll send you a postcard from Philadelphia.
Güzel bir kartpostal gibi.
It all makes a lovely postcard.
16 yılda bir kart bile atmadın.
Sixteen years and not even a postcard.
Evet, telefonlarla, kartpostallarla, dergi görüşmeleriyle.
Yes, by telephone, postcard, magazine interviews.
Sanırım beni kendi özel kirli kartpostalın olarak görüyorsun.
I suppose you see me as your own private dirty postcard.
Ona bir kart at.
Mail her a postcard.
Bana bir mektup yazdı.
She sent me a postcard.
Kasada o resmi bulduğumda, düğünde o pastayı gönderenle aynı kişi olduğunu düşündüm.
When I found that postcard in the box, I assumed it was probably the same person who sent that cake to the wedding banquet.
Bak.
Here's the postcard.
Bana da mektup yazdı.
- A picture postcard. - I got one, too.