Pound translate English
6,881 parallel translation
Büyüğümsün, kendine dayak attırıyorsun. Kahretsin.
Making me pound a man twice my age...
Peki, bana söyleyin, 100 pound kokaine...
And then tell me what happened to the hundred pounds of...
Anneme orijinal 100 pound...
No! I'm not telling Mother I lost the original hundred pounds of...
İkimiz de ordunun taze et konusunda cidden çaresiz olduğunu bildiğimize göre kilo başına verdiğim fiyat sekiz pound.
And since we both know that the army is indeed desperate for fresh meat, my price is eight pounds per pound.
3,6 kiloluk çikolatalı şekerlemeyi 12 dakikada yedim diye hayatım boyunca mimlendim.
You eat one eight-pound block of fudge in 12 minutes and you're marked for life.
- Kaç kilo?
- What's the pound? - 30.
Güven bana baştan çıktım ama 10,000 pound bile seni 5 yaş büyük yapmaz.
Trust me, I am tempted. But even? 10,000 doesn't make you five years older.
Maliyeti yalnızca 100 pound!
Only cost £ 100!
O yüzden üzümleri havanda dövüyoruz.
That's why we need to pound some serious grape.
Aramayi kabul etmek icin yildiza basin.
To accept this call, press pound.
Aramayi kabul etmek icin yildiza, diger secenekler icin sifira basin.
To accept this call, press pound, or press zero for more options.
O zamana kadar da burada biraz kıvrılıp votka devireceğiz.
Until then we're just gonna hole up here, you know, thrash a bit, pound some vodka.
Kurban erkek, 1.85 boy, 90 kilo iri kıyım bir adam.
Victim was male, 6'1 ", 200 pound. Quite a big chap.
- Saçmalama, altı üstü bir pound.
No. Well, let me... Don't be daft.
Adam ona bir sterlin borçlu olduğunuzu söyledi.
He said you owe him a pound.
"30 Temmuz 1954'te Louise Donner 8 kilo 200 gram ağırlığındaki bebeğini doğururken vefat etmiş."
On July 30th, 1954, Louise Donner passed away giving birth to an 18-pound baby.
Ayrıca, karşılaştırıldığında, diğerleri kadar başımı ağrıtmıyor.
Also, pound for pound, don't give me nearly as bad a hangover.
Karşılaştırıldığında ha?
Pound for pound, huh?
Kusura bakma. İki kilo kadar çekiyor.
I'm sorry, um... it's about four pound.
Tamam, bu işte, onu temizlemek isteyen biri mutlaka vardır.
Okay, well, in this line of work, you have to figure that there's someone out there who wanted to, I don't know, what, pound him?
500 gram kahve.
Have a pound of coffee.
! - Safranın kilosu 10,000 dolar.
- Well, it's $ 5,000 a pound for saffron.
500 tane çiçekten bir gram safran çıkıyor, bu da neden... kilosu 20 dolarlık genetiği değiştirilmiş safran kullanmaya başladığını açıklayabilir.
It takes up to 500 flowers to make one gram of saffron, which could explain... which could explain why he started to use genetically modified saffron, which is only $ 10 a pound.
Güven yarım kilo tereyağı gibi değildir.
Trust isn't like a pound of butter.
Hesabı 7 pound per pound için Albay Cook'la.
His deal is with Colonel Cook for seven pounds per pound.
Eğer buradan sağ çıkarsak seni tokatlayacağım.
If we end up at a table by the bathroom, I will pound you.
Tanıdığım bir adamın 50 kiloluk rottweiler'ı vardı.
I knew a guy once, had a 110-pound rottweiler.
500 dolarlık bir Fransızı öttürmem gerekiyor.
I have to go ride a 300-pound Frenchman.
Cümlesini dahi tamamlayamayan 150 kiloluk bir çocukmuşum gibi davran.
Just pretend I'm a 300-pound 9-year-old who cant finish a sentence.
Havanda dövmek için malzemem bitmişti.
I've run out of things to pound around here.
D hücre bloğunda soldan ikinci yemek masasında 135 kiloluk Arnold'un karşısına otur.
At the second lunch table on the left in cell block D, sit across from a 300-pound Chickasaw named Arnold.
Sol tarafa vurursanız istediğinizi verir.
You know, if you pound it left of the spring, it'll give you what you want.
Ben patenci pantolon giymişti ve eyeliner pound.
I was wearing skater pants and a pound of eyeliner.
Biranın sonu kesilmesin yeter.
Just pound some more beers.
Bay Gardner, masasını yumruklayacak ve yüksek sesle,... bunun önemli olduğunu biliyorsunuz, "Döküntü girer, döküntü çıkar." diyecek.
Mr. gardner's gonna pound his desk and say loudly, so that you know that it's important, "garbage in, garbage out."
- Şimdi birisi veteriner çağırsın çünkü midem kükremeye başladı.
- Now, somebody call the pound'cause my stomach is growling.
Kurabiye ve patatesleri Yerlerdi kiloyla
♪ Who ate cookies and fries by the pound ♪
Hiç kilo almadığı bir yer, ki bu etkileyici.
Where he didn't gain a pound, which is impressive.
Yani bu şey temelde her açılışta sırtında 272 kg ağırlıkla ayağa kalkmaya çalışıyor.
I mean, the thing's basically doing a 600-pound standing squat every time it turns on.
- Mello Yello, Oreos ve Adderall'a dadanırsam bitirene kadar uyumam.
I pound Mello Yello, Oreos and Adderall and I don't sleep until I'm done.
Suratını ayakkabıyla ezicem... Benim ülkemde birine yapabileceğin en kötü şey bazı sebepler için birisine açıklama yapmadan bir şeyler yapmaktır.
I pound your face with a shoe, which is the worst thing you can do to someone in my country for some reason that no one has ever explained to anyone.
Şimdi ise paralarının karşılığını istiyorlar.
And now they want their pound of flesh.
75 bin pound. Londra ve Hindistan yük trenlerinden çalınmış bir kısım Amerikan hamiline tahvillerine eşdeğer miktarına karşılık olarak.
ã75,000, in exchange for the equivalent amount in U.S. bearer bonds, a portion of that stolen from a London and India goods train.
Amerikan hamiline tahvilleri sterline çevirme işleminde belirtilen isim Ronald Capshaw.
Ronald Capshaw named in the transaction of U.S. bearer bonds to pound sterling.
Bir yıllığına 3bin pound kiralama bedeli sözüyle araziden kar ettin.
Hmm, you sold the land at a premium on the promise of rents of ã3,000 a year,
Aman Tanrım, kadın 90 pound ağırlığında.
- MY GOD, SHE WEIGHS 90 POUNDS.
Başıma 10 pound ödül konmuştu.
There was a price on my head. 10 pounds sterling.
Comic Con'a gittiğimizde, Howard ile üçlü yaptığımız 90 kiloluk Ay Savaşçısı kızı sayıyor muyum?
Do I count the 200-pound Sailor Moon girl that Howard and I had a threesome with at Comic Con?
Hükümet kölelerini serbest bırakmaları için efendilere 20 milyon pound kefaret tazminatı ödedi.
The government paid a £ 20 million ransom to the plantation owners for the release of their slaves.
20 milyon pound mu?
£ 20 million?
15 kilo falan vardır.
- Mm. - Must have been a 30-pound dump.