English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ P ] / Pour

Pour translate English

3,955 parallel translation
Sadece onu göğsünden bıçaklayacak ve içinin döküldüğünü seyredecek. - Bıçakla onu.
Just fucking knife him in the chest and watch his insides pour out.
- Aslında, size bir içki sunmak hoşuma gider, efendim.
Actually, I would love to pour this for you, sir.
Neden kalbindeki bu parçayı ortaya dökmüyorsun?
Why don't you pour out your heart to this slice of yours?
Boyayı delikten dökmeye başla.
So pour that paint out of that hole.
- Bana da bir fincan doldur.
- Pour me a cup?
Sana bir öğüt, böyle batan adamları görürsen kaba daha çok su koyarsın.
Now remember, when you get a guy like this drowning, you pour on more water.
Sana küçük bir armağan.
Un petit cadeau pour toi, hein?
Pour quoi?
Pour quoi?
Şu anda ise, korkunç bir sıcaklıkta 2 saat geçirip bu limonatayı öylece yere dökebilirim.
But now I can spend two hours in brutal heat with a cup of this cold, refreshing lemonade and just pour it in the dirt.
Bizim için bardaklara koymayacak mısın?
Aren't you going to pour it for us?
Bir de kara büyü eklemeye gerek yok.
We don't need to pour black magic on top of them.
Bir bardak içkiyi de kocanın boynuna dök onun üzerindeyken...
And pour one down your husband's neck while you're at it.
Önce beni aldattı, sonra kapıma çocuk bıraktı ve
First deceiving me, then pour me a brat,
Özür dilerim.
Pour some more. Sorry, sir.
Her fincanı bu karafla tek, tek hazırlarım. Kokuyu aldın mı?
I prepare each cup individually, with this pour-over carafe.
- Budur işte kanka!
That's it, dude! Pour!
Ya konuşun ya da bana bir içki doldurup sesinizi kesin.
Speak, or pour me a drink and don't speak.
Hikayeyi bilirsem, müzik benim içimden fışkıracaktır. tıknaz bir kum fırtınası gibi, Hollanda körisi yedikten sonra gibi
Once I know the story, the music will- - will pour out of me like a chunky hailstorm of shit after a night of Dutch curry.
Madeni kendim dökmek zorunda değilim Becchi.
I don't have to pour the metal myself, Becchi.
O zaman bir sonraki seçim döneminde DCCC tüm parayı en büyük rakibinin kampanyasına aktaracak.
Then the DCCC will pour everything it's got into your primary opponent's campaign next cycle.
Eğer 5 iyi kalpli Saiyan el ele tutuşur ve iyi kalpli bir Saiyan'ın kalbine ışık iletirse o Saiyan, Saiyan Tanrısı olur.
If five pure-hearted Saiyans hold hands and, pour their power into another pure-hearted Saiyan, That Saiyan would become a God.
Onun için buradaki herkesin kanını akıtacağım, hem de güneş doğmadan.
Pour on his behalf blood of all here present before sunrise.
- Boşluktan nefret etmeyi ister.
- It wants to pour the vacuum?
Plastic Bertrand - "Ca Plane Pour Moi"
"Ca Plane Pour Moi" by Plastic Bertrand
Önce çayı koyarsanız, ne kadar süt koyacağınıza karar verebilirsiniz.
- If you pour the tea first, you can decide how much milk you want.
Ne var biliyor musun, bence bu gece eve gidersen daha iyi hissedebilirsin. Helene kıyafetini değiştirir, üzerime şeker dökerken biraz dans edersin.
You know what I think might make you feel better is if you go home tonight, change into your Helene outfit, do a little dance to Pour Some Sugar On Me.
Ben içeceğim.
I pour myself.
Kamyonumda 19 litre benzin var. Eğer kasabamda tekrar sizi pişirirken ve içerken yakalarsam, Benzinimi lanet boğazından aşağı dökmekten zevk duyacağım.
I've got a five-gallon can of gasoline out in my truck that I will happily pour down your fucking throats if I ever catch you cooking and stinking up my town again.
Söylediklerin yanlış anlaşılmadan önce kapa şu gaganı da tazele içkimi.
Now close your mouth Before someone considers it an invitation, And pour me a goddamn drink.
Bana da bir bardak koy.
Pour me a glass!
Peki ya sen çeneni kapasan da bana bir içki daha versen?
What if you shut your fucking piehole and pour me another drink?
Byron'un bana fazladan şarap koymasına izin verdim, ve biz eğleniyorduk, ta ki... korkunç bir şey olana kadar.
I let Byron pour that extra glass of wine, and we were all just enjoying ourselves while something... terrible was happening.
Onu dökmemi istedi.
He asked me to pour it.
- Dök şunu.
- Pour it.
Soğuk su dök.
Pour the ice water.
Hey, biraz turşu getirin.
Pour some pickle.
Sen orada öylece dikilecek misin yoksa bana bir içki daha koyacak mısın acaba?
Are you just going to stand there, or are you going to pour me a drink?
Saatinin sonunda sana bir kadeh şarap ikram edeceğim.
At the end of your hour, I will pour you a glass of wine.
Koy o zaman, tamam.
Go ahead, pour it. That's it.
- Boşluktan nefret etmeyi ister.
- It wants to pour the vacuum.
Modern tıbbın mucizeleri hâlâ suyun üzerine kahve çekirdekleri dökemiyor.
The miracles of modern medicine still can't pour water over beans.
Dökemiyor değil öğütemiyor olacak.
Well, it's the grind, not the pour.
Kendine çay koy.
Pour yourself a tea.
Ve bir bardak su, koyar mısın?
And pour me a glass, will you?
Kendine bir bardak koy ve otur. Ye.
Pour yourself a cup and sit down.
Seni yeraltı hücresine zincirler sırların su gibi dökülene kadar copu sırtından eksik etmem.
I shall chain you in a cell underground and take billy club to you until they pour from you like water.
Sonra sağanak başladı... Sırılsıklam oldum!
Then it starts to pour
Kendi çayımı kendim koyarım.
I can pour my own tea.
Ne kadar sık temizleniyor - Haftada bir Toz alınır ve bıçaklar bilenir
We clean this at least once a week, pour the product out, wipe it down, and most importantly, make sure the blades are nice and shiny.
Dök!
Pour!
Samantha Bowers'ın boğazından aşağı chardonnay şarabı dök, tamam mı?
Pour a nice, oaky chardonnay down Samantha Bowers's throat, so she can give us what we need to nail Edward, all right?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]