Preacher translate English
1,694 parallel translation
Sence Vaizin bana onu anlatmasını mı sağlamalıyım?
Think I should make the preacher tell me about her?
O gece günlüğüme Vaizin anlayamadığı şeyi yazdım, Winn-Dixie kaybolmamıştı.
That night, I wrote down in my journal that what the preacher couldn't see is that Winn-Dixie wasn't lost.
Vaiz kiliseden borç aldı ve kiramızı ödedi, ama Bay Alfred'e yazın sonundan önce Winn-Dixie için bir yuva bulacağına söz verdi.
The preacher took a loan out from church and paid of four rent, but he had to promise Mr. Alfred that he would find Winn-Dixie a home before the end of summer.
Vaize sana ne olduğunu anlatırız.
We'll tell the preacher what happened to you.
Benimle ilgili bilmeniz gereken ilk şey... babamın vaiz olduğudur, bu yüzden Naomi'ye taşındık.
Well, the first thing you should know about me is that... my dad's the preacher, which was why we moved to Naomi.
Vaizi uyandıracaksın.
You'll wake the preacher.
Vaizin karısı olmaktan nefret ederdi.
She hated being a preacher's wife.
Vaizin karısı olmaktan nefret ederdi.
She hated bein'a preacher's wife.
O gece Vaizin bana anlattığı dokuz şeyi tekrar tekrar düşündüm.
That night, I went over and over in my head the nine things that the preacher had told me.
Vaiz burada çalıştığını biliyor mu?
Mm-hmm. The preacher know you'reworking here?
Vaizin kızının evde İncil çalışıyor olması gerekmez mi?
Shouldn't the preacher's daughter be at home studying the Bible?
Vaizin senin... suçlularla takılmana izin vermeyeceğini biliyorum.
I know Preacher... wouldn't like you hanging around... with criminals.
-... vaizi ve Otis'i çağırabiliriz.
-... and the preacher and Otis.
Ve vaiz nerede?
And where's the preacher?
Vaiz?
Preacher?
Ayrıca vaiz de yeniden Babam oldu.
And I also have the preacher back as my daddy.
Nasıl demişti ne yani, kendini herşeyi bilen kahrolası bir vaiz falan mı sanıyor?
What the hell did he call it? What - does he think he's a preacher or some goddamn thing? Know-it-all.
- yarın kilisede olmanı bekliyorum.
As preacher, I expect the flock to be in the church tomorrow on Easter morning.
- benzerliği göremiyor musun? - kitlediğin vaizden? - koleksiy on kutusunun içeriğinden?
Don't you see the resemblance to the preacher you shot down for the contents of his collection box?
Bir gün vaiz olmak istiyorsam İncil'i baştan sona ezbere bilmem şart.
Look, J.R., if I'm gonna be a preacher one day I gotta know the Bible front to back.
- Ben Vaiz Don.
I'm Preacher Don.
Yanlış mıyım yani? - Bu işin ustasına konuşuyorsun.
You're preachin to the preacher, man.
Sen kendini vaiz falan mı sanıyorsun?
Are you some preacher man or some shit?
Papazların çocukları hakkında söyledikleri doğruymuş demek.
I guess it's true what they say about preacher's kids.
Birleşik Devletler Başsavcı Yardımcısı Larry Parrish tarafından açılan tüm davalar kendisini, Memphis sokaklarının temizlenmesinin uyuşturucudan daha önemli olduğunu diline dolayan bir protestan rahibine benzetiyor.
All of the trials have been prosecuted by a young assistant US attorney named Larry Parrish, a lay Protestant preacher who has been quoted as saying he'd rather get smut off the streets of Memphis than dope.
Bu, başkalarını etkiliyor ve seni gelmiş geçmiş en büyük insanlardan biri olarak kabul etmelerini ve büyük bir vaiz ve öğretmen olarak görmelerini sağlıyor "
And which so affect others as to cause them to acclaim you as one of the great ones of the day and hail you as a wonderful preacher and teacher. " Huh?
Bir vaiz olarak çok karışık bir ekiple takılıyorsun.
For a preacher man you sure hang out with a motley crew.
Ve peder Lone Pine'de bir vaizdi katliamın olduğu yerde.
And the rev he was the preacher up at Lone Pine the place of the massacre.
Pederin soylediklerini duydugumdan beri bunlari dusunup duruyordum.
I always wondered about this after hearing what the preacher said.
- Actually, ben eski bir vaizim.
- Actually, I used to be a preacher.
- Bir vaiz?
- A preacher?
John Ashcroft eski bir vaizdi.
John Ashcroft was a former preacher.
Rüyalarında gördüğün rahibi yok ederek.
By destroying the preacher you've seen in your dreams.
Rahip senin için neyse o da benim için öyle.
He was to me what the preacher is to you.
Scudder rahibin gerçek ismini biliyor, tıpkı senin ismini bildiğim gibi, Ben Hawkins.
Scudder knows the true name of the preacher as I knew yours, Ben Hawkins.
Dinle evlat, iş sadece pederle bitmiyor.
Listen, kid, it ain't just the preacher.
Pedere, o kadına ne yaptıysan
You do to that preacher just
Ya peder dönmedolaba binmek istemezse?
What if the preacher don't want a ride?
Bak, oradaki herkes, Binlerce insan, hepsi o pederin takipçisiydi.
See, all those people out there, there's thousands of them, s they all followed that preacher.
Ve pederin ismini de beraberinde götürmüş!
He took the preacher's name with him!
Cennete inanan biri olmasına rağmen, bu vaiz ölmekten epey korkuyor.
For a fella who believes in heaven, that preacher is sure worried about dying.
Vaiz.
The preacher.
Vaiz kötü biri.
The preacher, he's evil.
O vaizin kapında.
He's at that preacher's camp.
Onu pedere götürüyor.
He's taking him back to the preacher.
Bana mı söylüyorsun?
Hey. Preacher, choir.
Barker Pass'ı temizlemiştik eğer kibirli vaizin kızını almamış olsaydın.
We'd be clear to Barker Pass by now if you hadn't brought that uppity preacher's daughter.
"Barker Pass'ı temizlemiştik eğer kibirli vaizin kızını almamış olsaydın."
"We'd be clear of Barker's Pass by now if you hadn't brought that uppity preacher's daughter."
1862 - - Jacob Karns adlı bir rahip cinayetten tutuklandı.
1 862, a preacher named Jacob Carnes was arrested for murder.
Ken Lay Baptist rahibin oğlu ve. ... yoksul bir çocuktu. Ayrıca.
Ken Lay was a Baptist Preacher's son in a family that had been poor all it's life and he, throughout his life, worked several jobs as a kid and clearly had in mind that things could be better... and wanted things to be better.
Hayır vaiz yanmaz!
No, preacher, they don't.