Precise translate English
2,060 parallel translation
Büromuzun standart zorunluluklardan geriye bir tek şey kaldı. Buz çekirdeğinin tam ölçüsü.
There's just one more thing our bureau of standards requires... precise measurement of ice core itself.
Fail nasıl olur da Mina'nın doğru zamanda bu tuzağın üzerinde dans edeceğini biliyordu.
I mean, how would the perpetrator know that this trapdoor would give way at the precise moment that Mina danced across it?
Sıradan bir tarla çekirgesinde olmayacak kadar sabit bir ilişki.
A precise relationship that is not present with ordinary field crickets.
Yani neden aynı anda sinirlerinin bozulduğunu öğrenmek istiyorsun.
So you want to know why they all snapped at that precise moment.
Hayır, hayır, hayır, açık olun, Detektif.
No, no, no, be precise, Detective.
Ben.. Ben sadece onun planında biraz katıyım.
I just--I'm really precise about his schedule.
kesinlikle, mavi tavus kuşu olmalı.
The Indian blue peacock to be precise.
Gözlerim çok hassastır.
My eyes are more precise.
Hep kesin konuşursun.
Always so precise.
Maske, siyah kıyafetler, pompalı tüfekler,... gayet sakin hareket eden ve oldukça profesyonel.
balaclavas, riot clothing, pump action shotguns, precise, calm movements, very professional.
Titiz bir çalışma.
THIS WAS PRECISE WORK.
Hiçbir zaman şanslı biri olmadım, fakat oyunu daima şöyle çözmüşümdür : Yüksek kesinlikli risk analizi için muhtemel zar kombinasyonlarının tam bir değerlendirmesi hesaplanır.
I've never been one for luck, but I always find that, er, a thorough assessment of possible dice combinations allows for a more precise risk analysis.
Pakistan Başbakanı ve İngiliz İçişleri Bakanı'nın tam olarak nerede olduğunu bilmiyoruz, fakat her ikisinin de binada olduğunu sanıyoruz.
We have no word on the precise whereabouts of the Pakistani president, or the British Home Secretary, both believed to be in the building.
Ama ne kadar benziyor? Paleoressam Viktor Deak insan atalarımızı kesin anatomik doğrulukta resmedip yontma konusunda uzman.
Paleoartist Viktor Deak specializes in painting and sculpting our human ancestors with precise anatomical accuracy.
Çok kesin ve kısa konuşuyordu.
He was very precise and brief.
Season 03 Episode 05 "Coming to You Live"
Spike, who owns this house? Not a who but a what. 67034 Holdings, to be precise.
Parazitik kurt, daha iyi tanımlar.
Parasitic worm to be precise.
Bunlar çok karışık makineler, belirli sırayla kapanış prosedürü uygulanmalı.
They're complex pieces of machinery that require precise shut-down sequences.
Çizimleri, aralık ayının beşi için New York'ta bir yeri işaret ediyor. Gündoğumunda.
His charts show the precise path of the sun across New York City for December 5 at sunrise.
Bilmem, öyle randevularımı saymıyorum, Pierce çünkü ben sen değilim. Elimde bir randevu makbuzu yok.
Well, I don't know the precise date, Pierce, because I'm not you, so there's no receipt.
Beyaz Şövalye, daha doğrusu.
The White Knight, to be precise.
Hognoz yılanları, bu değerli ziyafetin gömülü olduğu yeri bulmak için iguanayı gizlice takip etmeleri gerektiğini öğrenmişler.
Hog-nosed snakes have learned to keep watch on iguana nesting sites and to note the precise place where the eggs lie buried.
İşitme duyusu öyle keskindir ki, larvaya ulaşmak için nereyi kemirip, delmesi gerektiğini tam olarak belirleyebilir.
Her hearing is so acute she can identify the precise position in which to gnaw a hole in order to reach the grub.
Alet kullanımları hem etkili, hem de kusursuz.
Their use of tools is both efficient and precise.
Bir işaretle diğeri arasındaki mesafe yaklaşık bir inçtir.
It is very precise. It's almost one inch between a marking and another.
Ve kesin ve net olması için özel olarak geliştirilen bir dil, onu aynı zamanda bilimsel ve teknik terimler için de ideal yapıyordu.
And it was a language that was specially developed to be precise and unambiguous, which made it ideal for scientific and technical terms.
Kuran, iman edenlerin 5 tane tam belirli saatlerde günde 5 defa namaz kılmasını ister..
The Qur'an requires the faithful to pray five times a day, at five very precise times.
Ve tam namaz vaktinde müezzine ezan okumaya başlaması için işaret verirdi.Kesinlikle.
And the precise moment for prayer, he'd signal to the muezzin to start the call for prayer. Exactly.
Bu bilgi ile, ekinoks denilen... karanlığın ve aydınlığın eşit uzunlukta olduğu.. tam o günü hesapladı.
With this information he worked out the precise day on which it's both light and dark for exactly the same time - the so-called equinox.
Ondan sonra 700 yıl önce yazılmış bir Yunan metnini inceledi, Ve yazarın da ayrıca ekinoksu ölçmüş olduğu tam o günü keşfetti.
He then examined a Greek text that was written 700 years earlier, and discovered the precise day on which its author had also measured the equinox.
El-Tusi gibi müslüman astronomların yaptığı şey... görülmemiş düzeyde doğruluk ile matematiksel astronomiyi anlamak ve organize etmekti. Daha önce hiç inşa edilmemiş hassas aletler kullanarak, çalışmalarını çok daha uzun sürede tamamlayarak, gezegenler ve yıldızların konumlarını daha önce hiç kimsenin ulaşamadığı şekilde öngörerek....
What Islamic scholars and astronomers like Al-Tusi do is to organise and make sense of mathematical astronomy at a level of unprecedented accuracy, using instruments more precise than had been built before, over longer timescales, with predictions of the positions of planets and stars that no-one had previously reached -
NSS'e, bombayı patlatacak teçhizatı almak için girmiştik.
What we obtained from NSS is a highly precise detonation device
Çaldıkları şey, ne? Bir patlayıcı parçası.
That, a highly precise detonation device
Kesin konuşmak gerekirse bir Shushu var.
A Shushu, to be precise.
Tam olarak, tanık iki kişinin merdivenden çıktığını gördü.
To be precise, what the witness saw were two people climbing the stairs.
Kesin sonuçları almam biraz zaman alır.
It will take some time to have precise results.
Karındeşen Jack'in cinayetlerinin aynen tekrarlanması net bir psikotik saplantı göstergesi.
The precise replication of the murders of Jack the Ripper is clearly psychotic obsessive.
Daha fazla paraya ihtiyacı olunca da, eroin, kokain vs satmaya başladı.
And when your CIA needed more money, they decided to sell drugs. Cocaine, to be precise, in your country to finance the Contras
Arcadia kolonisi.
Arcadia Colony, to be precise.
Asit rasemizasyonu daha kesin bir değer verecektir.
Acid rasmization will be more precise.
Sadece birbirimizi havaya Kaldırmamızdan daha açık.
It's a little more precise than just holding each other up.
Tabiki tam şimdi değil ama,
Obviously not at that precise moment but, erm, hey...
Hayal kırıklığını anlıyorum.. aynı fakat hassas miktarda.
I understand your frustration... same... but precise amount.
Biliyor musun, istenileni karşılamaya çalışmakta hiçbir yanlışlık göremiyorum. Tamam.
You know, I don't think there's anything wrong with wanting to be precise.
O halde sen çok çok kusursuz olmak zorundasın.
Okay. Well, then you must be very, very precise.
Adam asmak, kusursuz bir bilim, ve Bay Trooper da bu işin ustasıdır.
It's a very precise science, hanging a man, and Mr Trooper is a master.
150,000 dolar... kesin olmak gerekirse.
$ 150,000... to be precise.
Tam olarak 1700 mil, Bayan Cripslock.
1,700 miles, to be precise, Miss Cripslock.
Son albümümün kesin satış rakamlarını biliyorsun demek.
So you know the precise sales figures for me last album.
Ashley'ninkini yapan kimse kusursuzluktan oldukça uzak.
Whoever did Ashley was lot less precise.
Ama diş uzmanı Chris Dean onun dişi üzerinde çalışmaya başladığında şoka uğradı.
It turns out that all teeth- - fossil or not- - preserve a remarkably precise record of childhood.