English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ P ] / Precisely

Precisely translate English

3,963 parallel translation
Ve şafakta - şu an itibariyle tam bir saat içinde - füniküler yeniden faaliyete geçecek.
And at dawn - in precisely one hour from now - the funicular, it will operate again.
Hayır, kesinlikle yok.
No. Well, not precisely.
Dönmememin asıl sebebi bu.
Precisely why I don't go back.
Onu geri almak istiyorsan, talimatlarımı titizlikle yerine getireceksin.
If you want her back then you will follow my instructions precisely.
GPS'de beş numaraya bak, talimatları hassasiyetle izle, on dakikan var.
Look up number five in the GPS, follow the directions precisely, you have ten minutes.
Ancak yolculuğun asıl amacı da bu zaten.
But this is precisely the point of my journey...
Aynen öyle.
Precisely.
- Tam söyle!
More precisely!
Vücut sıcaklığına bakarak tam saati söylemek zor.
Difficult to tell precisely using body temperature.
Zaten asıl amacın da bu değil miydi?
That was precisely the point, wasn't it?
Çünkü her sabah, tam bu saatte Lucrezia Donati çiçek almak için aynı yere geliyor.
Because every morning, at precisely this time, Lucrezia Donati comes to this exact spot to purchase... flowers.
Hümanizminiz de savaşın çıkma nedeni olacak.
And yet your humanism is precisely why war will happen.
- Ne yapmaya tam olarak?
Doing what, precisely?
Aynen öyle, hatun bayağı hayranmış, bir süreliğine.
Yes, precisely. She was a fan, for a while.
- Nasıl talimat aldıysam o ölçüde.
- Precisely as instructed.
Evliliklerin icat edilme nedeni de bu işte!
This is precisely why marriage was invented!
Başın bağlı diye bana asılmana açıkça izin verdim
I agreed to your advances precisely because you're spoken for.
Ben de seninle aynı meteorolojik malumata sahibim.
I have precisely the same amount of meteorological information as you do.
Tehlikede olan hayatlar olduğunun farkındayım ve ordularımı burada tutmak istememin sebebi de bu.
I'm aware that lives are on the line, and that's precisely why my troops are staying here.
Tam olarak öyle.
- Precisely.
- Yaşları kaç, tam olarak?
What ages, precisely?
Kullanacağım sözcükler bunlar değildi ama...
Well, that's not precisely the word I was gonna use.
- Aynen öyle.
- Precisely.
Tanrı'nın rehberliği ile kesin bir karara varalım.
We are to decide precisely that, now, with god's guidance.
Size anlatmak için geldiğim de tam olarak odur tahsildar bey.
That's precisely what I've come to tell you, Mr. Collector!
Kesinlikle!
Precisely!
Şuan onu kurtarabilmemin tam zamanı.
What? This is precisely the time I've got to save him.
Bu savaşı nasıl olsa, personele karşı duyduğunuz hazin şefkat yüzünden kaybedecektiniz.
It's precisely that dreary compassion for staff that would have lost you this war anyway.
Ama asıl sorun, bu Meclis üyelerinin kendi öğretmenlerini göz ardı ederken yurt dışına para dökülmesini desteklemesi.
But the fact that these members of Congress are promoting pouring money out of the country while neglecting their teachers at home is precisely the problem.
Tam olarak hatalı olduğunu kanıtlayacağım şey de bu.
And it's precisely what I'm gonna use to prove you wrong.
Ne için olduğunu bende bilmiyorum!
I am doing precisely what you are here for!
Mirasın mali değeri tam olarak sıfır.
The financial value of the bequest was precisely zero.
Baz istasyonu üçgeni vurulmanın olduğu zaman seni tam olarak buraya koyuyor.
Cell tower triangulation puts you precisely here at the time of the shooting.
En ihtiyaç duyduğum anda bana nüfuz kazandırdı.
It bought me influence precisely when I needed it most.
Açık olarak söylüyorum, sen bana yaptırım mı uyguluyorsun?
So you'd have me sanction what, precisely?
Evet, aynen öyle.
Precisely.
Belediyeyi arayıp cinayetten kaynaklanan cesedi tam olarak nereye gömdüğümüzü söyleyelim.
Let's call the city and tell them precisely where we're getting rid of a corpse from a murder.
Tam olarak öyle.
Precisely, in fact.
İşte tam da bu yüzden yeni kıyafetlere ihtiyacın var.
Precisely why you need new clothes.
Bay Fields, böyle bir surat tam olarak bir şey çözmez.
Mr Fields, a face like that will solve precisely nothing.
Bankanın genel başkanı, Sör Oliver Standish, ve yardımcısı Bay Lionel Fitch, saat 4'de sizinle alt katta buluşacaklar.
The Chairman of the bank, Sir Oliver Standish himself, and his Deputy, Mr Lionel Fitch, will meet you on the shop floor at precisely four o'clock today.
Tam emin değiliz.
We're not precisely certain.
Tam da bu yüzden şu anda harekete geçmememiz gerekmez mi?
Isn't that precisely why we shouldn't move out right away?
Bazen sen başlatmış olsan dahi çok değerli bir şeyi bitiremezsin.
Sometimes you can't settle something precisely because you started it.
Kesinlikle.
Precisely.
beni görünmez kılan tamda bu sessizlik
That's precisely what makes me invisible. Silence!
Sen mühim bir roldeydin, çünkü diğerleri seni yüksek statüde biri olarak görüyorlardı.
You're important precisely because others saw you as having high status.
- Kesinlikle.
Precisely.
- Kesinlikle.
- Precisely.
d Tanrı biliyor, değişemem d Eğer yapmak istersem, tam olarak nasıl yapmam gerekecek?
If I wanted to do this thing, how might I go about that, precisely?
- Aynen öyle.
Precisely.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]