Process translate English
11,309 parallel translation
- sürecimin işleyişini yargılama.
- judge the way that my process works.
Biz burada... modern dünyanın baskısından uzakta... basit bir arındırma işlemi sunuyoruz.
What we offer here... is a simple process of purification. Away from pressures of the modern world.
Eğer kendinizi tamamen tedaviye bırakırsanız... sonuçlarını göreceksiniz.
Give yourself over completely to the process... and you will see the results.
Baron bunun için bir yöntem geliştirmiş.
The baron devised the process.
Gerçekten tam da kapatma işlemlerini hallediyorduk dağınıklığın kusuruna bakmayın.
We really are in the process of closing up, so I am sorry about the mess down here.
Duyguyu, görsel korteksiyle algılaması gerekiyor.
She needs to process the emotion with her visual cortex.
Biyometrik kimlik saptama kullanıyor olabilirler.
They might have a biometric identification process.
Umarım "belge tabanlı kimlik saptama" kullanıyorlardır.
Well, hopefully, they have what's known as a "document-based identification process."
Ben bu sürecin ikinci aşamasındayım yani.
I'm saying I'm in the process of said stage two.
Ve bu gerçekten de uzun ve sancılı bir süreçtir.
Now that's a long painful process.
Bu odada nahoş karşılanacak hiçbir duygu yoktur. Bu süreç size cazip gelmiyorsa, kapı orada.
There are no emotions unwelcome in this room, and if this process doesn't appeal to you, the door is there.
Belki de artık işleri nasıl yürüttüğün ve tepki verdiğin konusunda dikkatli olma zamanıdır.
Perhaps it's time to be more careful about how you process and react.
Pisliğe bulaştığım, işlerini yürüttüğüm.
Digging in the dirt, getting under the process.
- Hepimizin bir süreci var.
- We all have our process.
Temizlenme birden olan bir şey değil.
Purification is a process.
Sadece Terrigenesis işlemini durdurmakla kalmıyor, onu parçalıyor da.
It not only stops the terrigenesis process... It breaks it down.
Bunların bu yaptığımızla alakası yok.
This process is not about epiphanies.
Bana sorarsan çok karmaşık bir süreç.
It's an overly involved process, if you ask me.
"Üretim Süreci" ile ilgili bir problem.
A problem with the "manufacturing process".
Çekici şoförüne pisliğini temizlemesini söyledi ve böylece delilleri de kirletmiş oldu.
So he gets the tow truck driver to clean up his mess for him and then contaminate any evidence in the process.
- Yas sürecinin bir parçası bu.
It's part of the grieving process.
Hazmedebilmesi için biraz zaman tanı kıza.
Give her some time to process everything.
Yasal olarak, efendim, sığınma talebini değerlendirmemiz gerekiyor.
Legally, sir, we are obligated to process his asylum request.
- Yok, sığınma talebinizi değerlendireceğiz.
No, we're going to process your asylum request.
Bütün bunları değerlendirmem gerekiyor.
I, uh, I need to process all this.
Yaşadıkların ve kaybettiklerin... yas tutma sürecinin bir parçası, biliyorsun.
What you've been through and what you've lost... Part of the grieving process, you know?
Ve buradan ayrılmadan önce bu üzücü olayı sindirmek için zamana ihtiyacım var.
And it does take time to process an upsetting event before one can move on.
Hayal görme ve rüyalar bize geride bıraktıklarımız ve endişelerimiz konusunda ilerleme kaydetmemize yardım eder.
Phantasmata and dreams help us process our leftover fear and anxiety.
Birini bir bölgeden diğerine almak zahmetli bir iş. Ama icabına bakmaya çalışıyorum.
Moving a person from bloc to bloc is a whole bureaucratic process, which I am working on.
Bu esnada eğlenebileceksin de.
And, you might even have fun in the process.
İçine sindirecek çok şey var.
It's been a lot to process lately.
Bu süreçte Savage kadar ahlâk dışı insanlar olacaksak onu durdurmanın manası ne?
What's the point of stopping Savage if we only become as immoral as he is in the process?
Adamı ikiye yaracaktın istesen de istemesende, muhtemelen dünyaya iyilik yapardın ama...
You would've torn him apart whether you meant to or not, probably doing the world a favor in the process, but...
Arkadaşlarınla olanları özümsemek istersin diye düşündük.
We assumed you wanted to process things with your friends.
Süreci merak ediyorum.
I'm curious about the process.
O süreçte kendini kaybedeceksen yapmanın ne anlamı var peki?
Well, what's the point of doing it if you lose yourself in the process?
Taşınma işleminin daha kısa sürmesi için bir sistem kurdum.
I worked out a system to maximize the efficiency of the moving process.
Şu anda başımıza gelenleri nasıl idrak edebileceğimizi dahi bilmiyorum ama bildiğim birkaç şey var.
I don't know how we even begin to process what might happen to us right now, but there are a few things that I do know.
- Özel metodunu dinlememin lüzumu yok.
Yeah, I-I don't... I don't need to hear your process.
Patentli özel işlemimiz sayesinde kumandayı tutuyormuş ya da birayı yudumluyormuşsunuz gibi görünüyorsunuz.
Our patented process makes it look like you're... holding the remote or sipping a beer.
Sonuçta Savaş Departmanına, gizli şeylere aşikar biri. Ama sonra adamın oğlunu öldürüp akıl hastanesini havaya uçurdunuz.
He's heavy with the War Department, all top secret, but then you went and killed his son, blowing up his loony bin in the process.
Senin DNA'nı kullandılar ve hızlandırılmış büyüme sürecine soktular.
They used your DNA and put it through a process of accelerated growth.
Bu şekilde onlar hafta sonu için var. Süreç onlar arkadaşlar arasında iken.
That way they have the weekend to process while they're amongst friends.
Ve biz biz bütün süreci başlatan, bir avukat ile bir araya geldi.
And we met with a lawyer, we started the whole process.
Henry Ford birinci oldu biraz daha az Demokratik Karar verme süreci hakkında.
Henry Ford the 1st was a little bit less Democratic about the decision making process.
Adam öldürme suçlamaları karşısında yasal işlem yapılıyor.
Facing manslaughter charges, it goes to legal process.
Terapi kendini keşfetme sürecidir zira.
Therapy is nothing more than a process of self-discovery.
Zor zamanlardan... geçiyordum, ve bu süreçte, değer verdiğim insanlarla arama mesafe koydum, sana bazı cevaplar borçluyum... Birlikte zaman geçirmemize sevindim.
I've been, uh... sorting through some stuff lately, and a part of that process involves me clearing the air with people that I care about, and I owe you some answers, so... it's good that we'll have some time together.
Bunu tersine çevirmenin bir yolu olmalı.
There's got to be a way to reverse this process.
Ayrıca kutunun bir parçasını da ele geçirdim.
And I recovered a piece of the Box in the process.
- Aynı zamanda seni öldürebilecek bir işlem.
A process that can also kill you, so there's that.