Puzzles translate English
767 parallel translation
Kafanı karıştıran şeyler hakkında kızışman çok doğal.
It's only natural that you should get excited about something that puzzles you.
Şimdi neden bana dönmek istediğini anlayamıyorum.
What puzzles me now is why you should want to come back to me.
Bilmece, bulmaca tarzı şeyler hoşunuza gider mi?
Do you enjoy riddles, puzzles, that sort of thing?
Ama bayan Kolombo, kare bulmaca konusunda uzmandır.
Now, Mrs. Columbo, she's a whiz at crossword puzzles.
Uzun zamandır yap boz oynamadım. Biraz paslanmış olabilirim.
Well, I haven't played puzzles for quite a while, I might be a little rusty.
Çözeceğimiz bir sürü bulmaca ve oynayacağımız Double Canfield var.
We'll work out a lot of crossword puzzles and play Double Canfield.
Niye bedava çalışmak istediklerini merak ediyorum.
Puzzles me why they want to work for nothing.
İnsanların birbirini incitmekten niye bu kadar zevk aldığını anlayamıyorum.
What puzzles me is why people seem to get so much pleasure out of hurting each other.
Sadece Bay'B', oturup sevilmeme nedenlerini çözmeye çalışacak.
It's only Mr. "B" who sits down and puzzles out the points against him.
Yapboz mu?
Jigsaw puzzles?
Bana en fazla aklınızı karıştıran kısımları sorsanıza.
Why don't you ask me what puzzles you most?
basit bir mesele, belki ama kafamı karıştırıyor.
It's a simple matter, perhaps but it puzzles me.
Bay Holmes, bir tek şey beni kafama takıIıyor.
Mr. Holmes one thing puzzles me. What?
Bayan Beragon kafamızı karıştıran bazı bilgiler var.
Mrs. Beragon, we have some information here which puzzles us a little.
Kafam karıştı Çocuk, madem baştan sona biliyordun, neden daha önce söylemedin?
What puzzles me, Boy, if you knew this all the time, why didn't you speak up?
Kafamı kurcalayan bir şey var.
There's one thing that puzzles me.
Ve ürkütmese yüreğini, o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya. Çektiklerine razı etmese insanları, korkutarak bilmediği belalara bulaşmakla.
The undiscovered country... from whose bourn no traveler returns... puzzles the will... and makes us rather bear those ills we have... than fly to others that we know not of?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa, çektiklerine razı etmese insanı?
puzzles the will and makes us rather bear those ills we have than fly to others that we know not of?
Kafamı kurcalayan şey de, onun kıyafetlerinin hiçbirinin kayıp olmaması.
The thing that puzzles me is that none of her dresses are missing.
Kağıtlar üstünde yap-boz!
Jigsaw puzzles on paper.
Karikatürler, bulmacalar istiyorlar.
They want comics, contests, puzzles.
Aklımı karıştıran, bir fotoğraftan nasıl böyle ince ayrıntı yakalabiliyorsun?
What puzzles me is how you can get such detail from a photo.
Davidson, bir aşırılıktan diğerine giderek beni şaşırtıyor.
Davidson puzzles me, going from one extreme to another.
Merak ettiğim bir şey var.
There's one thing that puzzles me.
- Bu bulmacaları istiyor musun?
- Do you want these crossword puzzles?
Bu Masako şaşkına çevirdi beni.
Masako puzzles me.
Bu Amerikalı kadın kafamı karıştırıyor.
This American woman puzzles me.
Ürkütmese yüreğini.
" puzzles the will
Beni şaşırtan, Saknussemm'in izlerinin hala bize yol göstermesi.
What puzzles me is that Saknussemm's notches keep pointing our way.
Beni düşündüren de bu.
This is what puzzles me.
Aritmetik kafamı karıştırıyor.
Arithmetic puzzles me.
Size bir bulmaca soracaktım.
The man prefers puzzles undoubtedly.
Kafanızı karıştıran bir şey mi var Sör Harold?
Is there something that puzzles you Sir Harold?
Benim anlamadığım, bu özelliğini bu denli yüzeye çıkaran ne.
What puzzles me is what brought it to the surface with so much force.
Hiçbir bulmacayı yapamıyorum, ve başka bir şey daha söyleyeceğim.
I can't do any of the puzzles, and I'll tell you something else.
Kafama takılan bir şey var.
One thing puzzles me.
Her zaman yapacak bir şeyler vardır bir kitabın sayfalarını kesersin bulmaca çözersin, notlar alırsın...
There's always something to do. Cut the pages of a book, do crossword puzzles, take notes...
Biliyor musun, bir şey kafamı karıştırıyor.
You know, one thing puzzles me.
Beni şaşırtan şey ise, Harold, senin büyükannenle yatmak istemen.
Of course, what puzzles me, Harold, is that you want to sleep with your grandmother.
- Gördünüz mü, nasıl bir bilmece Bu gazete oraya nasıl geldi?
See, that's what puzzles me. How did that newspaper get there?
Ama beni şaşırtan bir şey var...
One thing puzzles me...
Neden korkmuş olabilirler, bunu anlayamıyorum.
They looked scared. That puzzles me.
Bu benim aklımı karıştırıyor Usta.
It puzzles me, master.
- Beni şaşırtan bir şey gördüm. - Güzel.
- I see something which puzzles me.
Kafamı karıştıran bir şey var.
There's one thing that puzzles me..
Beni düşünmen çok dokunaklı, ama beni şaşırtıyor.
Well, your concern for my well-being is touching but puzzles me.
İki çapraz bulmaca çözdüm.
I finished two crossword puzzles.
- Ben mucizelere inanırım... İsa nın havarilerinin başına, ateşten yapılmış diller koydu Allah diğer dünya dillerini konuşup, anlasınlar diye.
When God set down tons of fire upon the heads of christ of puzzles so that they can speak the many languages of the world that they knew not before
Oyunlar onda.
She Has The Puzzles.
Bugün özgeçmişinin üzerinden geçeceksin sanıyordum, Ed.
I've got a pretty good record in putting together jigsaw puzzles.
Sola.
You puzzles me... had not seen this car. Left.