English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ R ] / Reeds

Reeds translate English

167 parallel translation
Sazlıktaki ağaçlar uğuldadı.. gözleri kuyu ve mağaralara dönüştü.
Tresses turned into humming reeds, eyes turned into wells and caves.
İyi ama sazlıkta uyuyamazdık.
We couldn't sleep in the reeds.
Otlar rüzgarda eğiliyordu gölün suyu kıpır kıpırdı uzaktan koyun çanlarının ve çobanın sesi geliyor ineklerin mölemesi duyuluyordu.
With the grass rustling in the wind and the pool rippling to the waving of the reeds the tinkling sheep bells, the voice of the shepherd boy and the lowing of the cattle in the distance.
Beni bu yedi yeşil sazla bağlarsan bir yere kaçamam.
I couldn't escape you if you bound me with these seven green reeds.
Yüzümüzü güldürecek tek şey var. Bu sazların içinden çıkmak.
The only thing that'll put the roses back in our cheeks is to get out of these reeds.
Bir ateş yakıp makineyi çalıştıralım ve ortaya geçip rahat nefes alalım buradan hemen uzaklaşalım.
Let's build the fire and get the engine started and go right out into the middle, away from these reeds where we can breathe.
Hemen dönüp sazlara girmemiz gerek.
We've got to make a run for it, back to the reeds.
Junichirô TANIZAKI'nin "Ashikari" ( Saz Kesen ) eserinden uyarlanmıştır.
Based on "A Cut In the Reeds" by TANIZAKI Jun'ichiro
Sazları kesmeyi düşünmüştüm. Naniwa'nın ıssız sahilleri...
I had thought to Cut the reeds desolate Beaches of Naniwa
Sazlar dalgalanıyor.
The reeds are agitated
Sazları kesmeyi düşünmüştüm.
I had thought of cuttting the reeds
Thebes'te istenmeyen çocuklardan kurtulmak için kullanılan, saz ve katrandan yapılma bir sala bağlı olarak bulunmuşum.
In a boat of reeds daubed with pitch and tied with fowler's knots. Thus the city of Thebes was accustomed to dispose of its unwanted children.
Bir kraliçe saz örgü bir hasırla neden ilgileniyor diye mi?
To admire the way that a Queen can weave a mat of reeds?
Rica ederim, çalıların oraya bir baksana.
Not at all, look out there in the reeds
Genç kızlar, rüzgârda sallanan başaklar gibidir.
Young girls are just like reeds in the wind
Çalılıklara dikkat edin!
He cannot go far! Search the reeds!
Onu sazlıklardan takip et.
Watch it from the reeds.
Kırılmış sazlıklar, zayıf ruhlar.
Broken reeds, weak souls.
Quarrel, sazların bazılarını kes.
Cut some of those reeds! Give me the knife.
Sazlardan geçerken korktum.
I get scared running through the reeds.
# Sazlıklarla birlikte # # nehir tortusunda #
♪ Swaying in the ripples ♪ And the reeds
Gölgelerine bak ağaçların ve kamışların.
The shadows of the trees and the reeds.
Genç tanrı ayağa kalktığında neyler iç çeker.
The reeds sigh when the young God rises.
- Hayatımda hiç bu kadar çok tahıl görmemiştim.
- I never saw so many reeds in my life.
Tina ve Danny tarlada kayboldukları zaman karşılaştıkları adam mı?
The guy she met with Danny in the reeds?
JACKSON : İçi boş kamışlar mı?
Hollow reeds?
Bu onların bizim bu kamışların altında nefes aldığımıza inanmalarına bağlı.
All depends on them believing'that it's us breathin'under these reeds.
Sanırım senin arkadaşların o kamışları gölün öteki yanında buldular.
Guess your friends found those reeds over on the other side of the lake.
Hem su baş gösterdikçe de söğüt ağaçları, sazlıklar, çayırlar, bahçeler, çiçekler ve yaşama sebebi de keza baş gösteriyordu.
As the water reappeared, so did willow trees, reeds, meadows, gardens, flowers, and a reason for living.
Ağızlıktan söz ettim.
I was talking about reeds.
Sazlardan kılıçlar yapardın.
You made swords out of the reeds.
Yarın öğleden sonra aranızdan bana katılmak isteyen olursa... sazlıkta son peyote kesemi turnalarla paylaşıyor olacağım.
Tomorrow afternoon, those of you who would like to join me... in the reeds... the cranes and I will be sharing the last crumbs in the peyote sack.
- Pekâlâ. Madem yaptık...
The Patersons and the Reeds got tired of waiting.
YABANİ SAZLAR
WILD REEDS
Biz senin programında Reeds'in okuduğu Eyalet Üniversitesi adına burs toplamak için yazdık.
We wrote it just for your telethon to raise scholarship money for State University, Reed's alma mater.
Reeds, tatlım, bekle.
But, Reed, sweetheart, wait.
Reeds, Johnny yanıyor.
Reed, Johnny's on fire.
Pekâlâ, Reeds, toparla bakalım.
All right, pick it up, Reed.
- Reeds.
- Reed.
Kamera dört Reeds'e dön.
Camera four on Reed.
Evet, Reeds, Puppet Master hakkında konuşuyordun.
Now, Reed, you were telling us about the Puppet Master.
Hadi, Reeds, bana izin ver.
Uh. Come on, let me in, Reed.
O gitti, Reeds.
She's gone, Reed.
Reeds.
Reed.
Reed'lerdeyiz hâlâ, ne bulduğumuza kimse inanmayacak.
I'm here. We're still out at the Reeds'. We got something out here nobody's gonna believe.
Arabalar dolusu kamış var.
Surely they have enough reeds for a Moses basket.
Maude filmimizde, Musa bebeği sepete koyuyorsun ve sazlıkların arasına koyuyorsun, tamam mı?
Now, Maude, in our movie, you lay baby Moses in the basket then put it among the reeds, okay?
Binlerce yumurta bu sazlıklardaydı güzelim jöle demetleri.
Thousands of eggs used to cling to these reeds. Beautiful jelly clusters.
Göremedim. Sanırım sazlıklardan geldi.
I think I heard... he went through those reeds there.
Neden orkide ve sazlardan daha basit bir şey yapmıyorsun?
Why don't you do something simple with reeds and orchids?
Aşağıda, şu kamışlar!
Down there, those reeds!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]