Reminded translate English
2,600 parallel translation
Monica bana hep seni hatırlatırdı.
Monica reminded me a lot of you.
Bugün arkadaşların ne kadar önemli olduğu ve burada olduğumuz için ne kadar şanslı olduğumuzu hatırladım.
Today I was reminded how important friends really are... And how lucky we are to be here.
Amerika'da ne kadar az sayıda kadının film işinde olduğunu bize anımsatırlar.
Brilliant films that nonetheless reminded us of how few women were themselves making films in America.
Bana eskiden seninle deniz gözü topladığımız zamanı hatırlattı.
It reminded me of how you and I used to collect that sea glass.
Michael Jackson için çalışan birçok insan, böyle bir şey yapmasını istemedi. Onlara göre, Jordy Chandler olayından sonra Michael ve çocuklarla ilgili hiçbir şey insanlara hatırlatılmamalıydı.
A lot of the people working for Michael Jackson didn't want Michael to do this because they felt that after what happened with Jordy Chandler, people shouldn't be reminded of any association that Michael had with any kids.
Ve elleriyle çok uğraşıyordu çünkü her şey ona, başka bir şeyler hatırlatıyordu.
And she had a lot of time on her hands because everything reminded her of something else.
Örneğin Merrick'in kafatasındaki balonsu şişleri çekerken yakın zamanda patlayan St. Helens yanardağının dumanlarını anımsar.
As he filmed side on, the bulbous growths on Merrick's skull, here for example, he was reminded of the explosions of smoke from a recently erupted volcano,
Babası olduğunu hatırlattığındandır belki.
Maybe you reminded him that he's your father.
Onun hırsı bana ateşe atlayan pireyi hatırlatıyordu.
His greed for money reminded me of... a moth jumping into fire.
Hatta hakiki Asgardlı olan tanrılar ve kahramanlara kıyasla hep ikinci sınıf biri olarak tutuldum.
Ever was reminded that I was alien... and inferior to the gods and heroes who flurish here.
Doğru, onu hatırlayacağını söylemiştin.
Ah, that's right, you said I reminded you of a bad memory...
Bunu sık sık işittim.
I was well reminded of that.
Erich Segal'ın harika romanı Aşk Hikâyesi'nden bir satır geldi aklıma.
I am reminded of a line... from Erich Segal's wonderful novel, Love Story.
"Tüm esnaf yeni bir çağrıya kadar satış yapmaktan kaçınması gerektiği hatırlatıldı."
All shoppers are reminded to avoid the level one food courts until further notice.
Cambridge'deki son gecemizi andıran bir çılgınlıkla bitirdim.
Finished in a frenzy that reminded me of our last night in Cambridge.
Bana şeyi hatırlattı...
You know, she reminded me of...
Bana şeyi hatırlattı...
She reminded me of...
Senin için bir şey aldım, Yolumun üzerindeydi ve bana seni hatırlattı.
I have something for you, I saw it on the way in, reminded me of you.
Bu sıradaki biraz hüzünlü olabilir ama bana senin gözlerini hatırlatıyor.
This next one might be a little sad, but it reminded me ofyour eyes.
Kimse tekrar hatırlamak istemez.
No one needs to be reminded of it.
İyi düşün hayatının son anına kadar ben varım
Because at the end of your life you will be reminded of this moment.
Bana hatırlattıktan iki saniye sonra mı unuttuğumu- -
You thought in the two seconds since you reminded me...
Ona Joni Mitchell'i hatırlattığımı söyledi.
He said I reminded him of Joni Mitchell.
Aklına bir şey geldi.
I reminded him of something.
Yarım saattir sizi dinliyorum. Aklıma Savaş ve Barış'tan şu paragraf geldi. Tolstoy, Fransızlar Moskova'yı işgal ettiğinde toplumdan dışlanan bir milyoner olan Pierre'i anlatır.
You reminded me of a passage from War and Peace where Tolstoy talks about Pierre, the former millionaire who becomes a pariah when the French invade Moscow.
Makine ilk gizli hafızayı kontrol ediyor yoksa gerçek anılardır.
The controls for the first. Do the nothing is reminded true.
- Ne kadar zamandır bu anıdayım?
- How often have I been reminded?
O anda Anthony'nin ne yaptığını görmek istiyorum.
View reminded of what Anthony did then.
O bu anı düşünesiye kadar anıyı tekrarla.
Repeat reminded, until he shows up.
Ben bir çocukken annem bu rozeti vermişti çünkü dediğine göre ona küçük bir tilkiyi çağrıştırıyormuşum.
When I was a kid my mom gave me this pin because she said I reminded her of a little fox.
Evet bana eşya komedisini hatırlattı, eşyasız olanını.
Yeah, it kinda reminded me of like prop comedy, but with no props.
Bunu bir kez daha denememi sen hatırlattın.
You reminded me to take a stab at it again.
Bunu bana sen hatırlattın.
You reminded me of that.
bilemiyorum şey gibiydi..
I don't know, it reminded me of...
Bana özlediğim bir şeyi hatırlattı.
Reminded me of something I've been missing.
Bu akşam merhum Senatör David Reeves aklıma geldi.
I am reminded tonight of the late senator David Reeves.
Bana kendimi hatırlatıyordu.
She reminded me of myself.
Varolduğumuzun hatırlatılmasına ihtiyaçları var.
They may need to be reminded that we exist.
Hatırlatmana gerek yok.
I don't need be reminded.
Annesini özlemiş ya da ona annesini hatırlatmışım anne tarafından bir şey.
he missed his mother, or i reminded him of his mother, something maternal.
Bana bunu hatırlatırdı.
He reminded me of that.
Blair benimle Serena'nın arasını yapmaya çalışıyor ki bu da bana lisede pek iyi zaman geçirmediğimi hatırlattı bu yüzden bunları tekrar yaşamaya pek hevesli değilim.
Blair's trying to set me up with Serena, which reminded me, I didn't exactly have a great time in high school, so I'm not eager to relive it.
Bu yaşananlar bana halen bu günlükteki kız olduğumu hatırlattı.
I'm reminded lately that I'm still the little girl in this diary. And part of me always will be.
Karın öldüğü zaman, ani kayıpla başa çıkabilmen için beyninde bir şeyler harekete geçmiş ve sana Logan'ı hatırlatmış.
When your wife died, in order to cope with the sudden loss, your brain removed the one thing that reminded you the most of her... Logan.
O öldüğü zaman, daha az üzülmem için, beynim bana onu hatırlatan şeyleri unutturdu.
When it happened, my brain just made me forget things that reminded me of her so I'd be less sad.
Düşünmediği zamanda da, biyolojik saati onu hatırlatıyordu.
When she not thought, her biological clock reminded him.
Ayrıca kimseyle paylaşılmayan bir yaşama hayat demem.
And I find myself reminded that an unshared life is not living.
Ben de unutmuştum ama Sage bana hatırlattı.
So had I, but sage, she reminded me...
Becky, bütün tutkularımı hatırlattı bana, galibiyet kızlarım, düşmanlarımı yerle bir etmek.
Oh, Becky, I'm reminded winning, my girls, destroying my enemies.
Önceleri bana daha genç ve bir miktar daha az çekici bir Sue Sylvester hatırlattığın için olduğunu sanmıştım ama bana benzemeyen taraflarından dolayı sana hayranlık duyduğumu anladım.
At first, I thought it was because you reminded me of a younger, somewhat less striking Sue Sylvester, but then I realized that I admire you for all the ways you're not like me.
Bu arada...
That "KYAK" reminded me of something.