Rengârenk translate English
67 parallel translation
# Rengârenk küreklerle dalgalar kıyıya vuruyor
Waves coming up and colour of oars
# Rengârenk tarlalarda # Batan güneş zayıflıyor
In the rape fields the setting sun grows thin,
# Rüzgârın sesiyle, bembeyaz bulutlarla # Rengârenk küreklerle dalgalar kıyıya vuruyor
Sound of wind, shape of cloud,
Rengârenk bayraklar, gökyüzünde dalgalanıyor. İngiliz bayrakları.
Coloured rags, flutter in the sky they are... the'Union Jacks'.
Her taraf rengârenk bitkilerle dolu.
Like those green pastures they talk about.
Uykuya yatmış olan kendi yetersizliğiyle ilgili hisleri Leonard'ın zengin, rengârenk tüyleriyle gelip de gösteriş yapmasıyla tetiklendi.
Uh, latent feelings of inadequacy lay dormant... until he was triggered by Leonard parading before you in his rich, many-colored feathers.
Şuradaki resim şiddetle doluymuş,... rengârenk ve nizami.
Here has a wonderful control of violence... color and font. Do not you think?
Herkes parlak, rengârenk giyinmeli.
They should all be in gay, bright colors and far-out clothes.
18 Aralık'tan itibaren trilobitler deniz tabanında beslenerek çok aşırı miktarlarda çoğaldılar, ve kabukları rengârenk mürekkep balığına benzeyen canlılar da heryerde bol olarak bulunuyorlardı.
By December 18, there were vast herds of trilobites foraging on the ocean bottom and squid-like creatures with multicolored shells were everywhere.
Hem de rengârenk!
Multicoloured!
Her yer rengârenk : Kırmızılar, yeşiller parıltılı ışıklar.
It's got everything, reds, greens and kind of shimmering.
Rengârenk paltoları olan şu İncil'deki adam, öyle değil mi?
That's the guy in the Bible... with the many-coloured coats, right?
Canavar çocuk, rengârenk bir kundağa sarılıyor!
Monster child in many-hued swaddling clothes!
Her yer rengârenk
What's this? There's color everywhere
Yani onlar arabanın birinde bir saat geçiriyorlar ve birdenbire rengârenk olurlar.
I mean, they spend like an hour in the back seat of some car... and all of a sudden, they're in Technicolor?
Bilirsin işte, cesur, rengârenk bir şey.
You know, something bold, something splashy.
Artık hayatın, rengârenk uzun bir rüyadan ibaret olacak!
Now your life will only be one long dream in color!
Ve rengârenk bir kemer.
And a multicolored belt.
Rengârenk lahanalar arasında küçük kameramı alayım ve gözüme ilişen diğer sebzeleri çekeyim.
I'll walk my small camera among the colored cabbages and film other vegetables which catch my eye.
Teşekkür ederim ama bu rengârenk resimlere bakmaya geldim.
Oh, well, thank you, but I'm just here... to look at all the colorful pictures.
- Evet. Ben de, ama 3 saat kadar taslak çizip, Walt Whitman şiirlerini okuduktan sonra ilham almak için sözlük karıştırıyordum ve "pinyata" kelimesiyle karşılaştım ve rengârenk sürprizlerle dolu olduğunu düşündüm ki bu sürprizler ancak biraz hırpaladıktan sonra ortaya çıkar.
- Yeah. I do, too, but I was searching the dictionary for inspiration... after three hours of sketching and reading Walt Whitman poems... and I came across the word "pinata,"
Bu rengârenk olanı Chris'e alayım.
Okay, I think this crazy swirly-Color one for chris.
Rengârenk engel pisti mi, gıdıklama labirenti mi, lolipop yağmuru mu?
The rainbow acle course or the tickle maze or the shower of lollipops? I have to tell it was all fantastic.
- Her yer rengârenk.
Yeah, it's all very colorful.
Bana rengârenk dans sahneleri olsunda isterse çamurdan olsun.
Give me a brightly-Colored dance scene any day, huh?
Bu kostümün böyle rengârenk olmasındaki sebep nedir?
Is there a reason why this costume has to be so colorful?
Çılgın pantolon, rengârenk sütyen, harika kıyafetler. Hesabına eklendi. Al bakalım.
Hot pants, colorful tops, cool outfits... charged to your account.
Rengârenk, güzel bir dövme.
It's pretty, colorful.
Çoğu mercan çok yavaş büyüse de sonunda iskelet üzeri kaplanmış rengârenk bir yaşam haline geliyor.
Although most corals are slow growing, eventually the skeleton becomes encrusted with a whole kaleidoscope of life.
"Sıra dışı hava ve rengârenk gökyüzü ile birlikte..."
" Unnatural weather Like a painterly sky
Rengârenk ipler görüyorum.
I see colourful threads.
Rengârenk yerler şaşırtıcı yaratıklar hayret verici insanlar ve tuhaf manzaralar.
With colourful places, surprising creatures, amazing people and strange landscapes.
Rengârenk bir masal uyduruyorsunuz, Yarbay.
You spin a colorful tale, Colonel.
Kar için giyinip kuşandılar kışlık spor giysileriyle Beyaz Geyik Grupları için rengârenk takımlar festivallerde ışık saçacak.
They're all dressed up for snow in their White Stag ensembles for winter sportswear, colorful outfits that will light up any festive occasion.
Şunlar da rengârenk şekerlemelere benziyorlar.
And these look like colored sweets.
Cebinde kuruş para yok ama... rengârenk hayalleri var.
He doesn't have a penny in his pocket and having colorful dreams.
Kulüp güzelce doluyor, Pek rengârenk bir topluluk.
It's filling up nicely. Very colourful crowd.
Yağmurlar yıkar Bosna'yı Rengârenk bahçemi
Rains bathe Bosnia, the colorful garden
Rengârenk şunlara bakar mısın?
Look, they're colored.
Biliyorsun, kanca, zıpkın, rengârenk bir yumak, eski ayakkabıların...
Well, you know, hook, spew, old chunky,? , rainbow yatch, an old shoe.
Gökkuşağı gibi rengârenk kimliklere bürünürüz.
Wrapping ourselves in rainbows.
Rengârenk patlamalar olan astronomik bir olay gibi.
It's like an astronomical explosion in the sky of all these beautiful colors.
Rengârenk tezgâhlar sıra sıra açılır "hafif ilaç" ticaretinin her türlüsü yapılırdı.
Brightly colored stands used to line the street here, where all manner of "soft drugs" were available for sale.
O yüzden göze çarpan, rengârenk bir şey arıyoruz.
So we're looking for something bold with lots of color.
"Rengârenk nakışlı keten korsajlar..."
" Embroidered linen camisoles in various colors...
Rengârenk olanlar bugünün spesiyali. Al hadi.
Rainbow ticklers are the special of the day.
Yukarıdaki rengârenk sevimli rol arkadaşının bir mahsuru yoktur, değil mi?
Now cast your lovely color-coordinated peepers upwards, would you?
Rengârenk bir mezar gibi.
Like a colorful grave.
Orada duruyordu rengârenk çirkin yaratık.
Sitting there, colorful bastard.
Dediğin doğruydu, rengârenk mezar gibiydi.
A deathwatch beetle, like you said.
Kıyafetlerindeki şatafat ve rengârenk kumaşlar yahut aşırıya kaçan moda anlayışları hasebiyle, fahişelerin, yanlarında bir bayan ya da çocuk bulunan erkeklerle konuşmaları, halka açık caddelerde ve dar sokaklarda dolaşmaları, saat 19.00'dan önce yahut 23.00'dan sonra sokakta olmaları,
"Because of the rich fabric and bright colours of their clothes " or their excessive fashion, " public women are banned from speaking