Represent translate English
4,005 parallel translation
Çünkü artık hem onların yakınında olmam daha önemli hem de kim olduğumu, hayatlarında neyi temsil ettiğimi anlamaları önemli.
'Cause now, not only is it important for me to make sure that I'm around, but I need them to understand who I am and what I represent to their lives.
Eğer istersen ben seni savunurum.
If you wish I'll represent you.
Seni temsil edeyim mi?
Can I represent you?
Benden vekiliniz olmamı istediğinizde, milyonları vermeye hazırdınız.
When you asked me to represent you, you were ready to spend millions.
Kimi temsil ediyorlardı?
Who'd they represent?
Bayan O'Keefe, tablonuzdaki çiçekler neyi temsil ediyor?
Now, Ms. O'Keefe, the flowers in your paintings, what do they represent?
Dün motosikletini çaldığınız kişinin avukatıyım.
I represent the man whose sidecar motorcycle you stole yesterday.
Danny'yi benim temsil etmemi mi istiyorsun?
You want me to represent Danny?
Senin gibi iyi bir avukatın buraya gelip beni temsil etmesi gerektiyse pek iyi değilim herhâlde.
Not too good, if I need a heavy hitter like you to come down here and represent me.
Peki, bu mahkemede Ahsoka'yı kim temsil edecek Amiral.
And who would represent Ahsoka in this tribunal, Admiral?
Ron hakkında söyleyebileceğim çok şey var ama sağdıcın konuşması damadı temsil etmeli.
There are so many things that I could say about Ron, but I think that the best man's speech should represent the groom.
Bağışla bizi Superman ama Rimbor'un temsilcileri olarak söylediklerine inanmakta zorluk çekiyoruz.
Forgive us, Superman, if we, who represent the Polygloture of Rimbor, find that difficult to swallow.
Popostronotlar'ın neyi temsil ettiğini anlamadınız mı?
Do you not understand what the buttronauts represent?
Uzaydaki atıkları temsil ediyorlar.
They represent butts in space.
Rüyalarının yazarı sensin. Matt kimi temsil ediyordu?
And since you are the author of your dreams, who did Matt represent?
Bu planlar deniz kıyısının yenilenmiş görünümünü temsil ediyor.
These plans represent a revitalized vision of the waterfront property.
Swint, kanun adamlarını temsil etmiyor.
And Swint doesn't represent any force of law.
Ama aynı zamanda bu ofisin değerlerini de temsil etmeliyim.
But I also have to represent the office I hold and what it stands for.
Korumalı bölgelerde yakından yönetim... bazı Afrika türlerinin tek geleceği olabilir.
Intensive management within a protected area may represent the only future for many African species.
Siz, geçmişteki dinozorları temsil ediyorsunuz.
You represent the dinosaurs of the past.
Bense geleceği temsil ediyorum.
I, however, represent the future.
Yeni bir varoluş biçimini simgelediğini mi sanıyorsun?
You think you represent a brand new form of existence?
Duyduğuma göre Eyalet Savcılığı özel hukuk davalarını temsil etmesi için dışarıdan firma arıyormuş.
So, I hear the State's Attorney's office is looking for a new outside firm to represent it on its civil suits.
Uyuşturucu satıcısı Lemond Bishop'u temsil ediyorsunuz, öyle değil mi?
You represent the drug dealer Lemond Bishop, don't you?
Lockhart-Gardner'i istemiyor çünkü siz bir uyuşturucu satıcısını temsil ediyorsunuz.
She doesn't want Lockhart-Gardner because you represent a drug dealer.
Kablolar sanayiyi temsil ediyor diyeceğim.
I'm gonna say the wires represent industry...
Kırmızı Fenerler'den Atrocitus, buraya aşkın şampiyonu Dünya'dan Carol Ferris'e karşı ölümüne bir savaşta nefreti temsil etmeye geldin.
Atrocitus of the Red Lanterns, you are here to represent hate in a fight to the death against love's champion, Carol Ferris of Earth.
Bu da eşim Lily. Aslına bakarsanız New York City'nin en büyük resim koleksiyonerlerinden birinin temsilcisidir.
And this is my wife, Lily, who, as a matter of fact, happens to represent one of the biggest art collectors in New York City.
Biz "cüceler diyarındanız" mı?
We represent the lollipop guild?
Devin ve ben, bu anlaşmada Bayan Pittman'ı temsil ediyoruz.
Devin and I will represent Ms. Pittman's interests in this deal.
New York her zaman müziği ve kültürü kucaklamıştır. Bu gece burada olan müzisyenler dünyanın dört bir yanından kendi alanlarının en iyileridir. O yüzden Amerika turnesindeki son duraklarının New York olması bence çok uygun olmuş.
New York has always embraced music and culture, and the musicians here tonight represent the finest in their field from all over the world, so I think it is entirely appropriate that the last stop on their American tour...
Dedektif UzayZaman'ın Amerikan versiyonu için hedef kitle araştırması yapıyoruz. Ve siz seyirci kitlesinin büyük bir kısmını temsil ediyorsunuz.
We're focus-testing a new American version of Inspector Spacetime, and you two represent several significant quadrants.
Tüm bu din muhabbetleri devam ederken birinin diğer tarafı temsil etmesinin önemli olduğunu düşündüm.
With all of the religious talk going on, I thought it was important for somebody to represent the other side.
Meslekî görüşünüze göre daha doğrusu faal meslekî görüşünüze göre Bay Segers toplum için daimi bir tehlike oluşturuyor mu?
In your professional opinion, your active professional opinion, does Mr Segers represent a permanent danger to society?
Burada kendisini temsil etmemi isteyen de yakın ilişki içinde olmadığı bir kuzenidir.
It was a very distant cousin of his who asked me to be here to represent him.
Tüm torbalar kazdığı yerleri simgeliyordu.
All these bags represent holes that she dug in the ground.
Ama bir de şu çirkef romancıyı teslim ediyoruz.
But we also represent this obnoxious novelist. Mm.
Merhumun eşini temsil ediyorum.
I represent the wife of the deceased.
Bu girişimi senin planlayabileceğini ve yasama süreci yoluyla bize sunabileceğini düşünmüştüm.
I thought that you could draft the initiative and then represent us through the legislative process.
Chalmers, Bay Burton dava kaybetmedi. Hiç birisini savunmayı reddettiniz mi?
Have you ever refused to represent someone?
Yani internette Lacey gibi davranırken, onun itibarını korumak için de dikkatli olun.
So when you represent lacey online, be very careful to protect her dignity.
Olduğunuzdan daha fazlasını temsil ediyorsunuz.
You represent more than just yourselves.
Ailenizi, kilisenizi, ırkınızı, Tanrınızı ve bu bölgeyi bu bölümü temsil ediyorsunuz.
You represent your family, your church, your race. And by God, you represent this ward and this department.
Dört miğfer ne anlama geliyor peki?
And what do the four helmets represent?
Etiketler kontrol noktalarını ve barikatları temsil ediyor.
These stickers represent the checkpoints and closures.
Sizin suçlu olduğunuzu bilsem bile sizi temsil etmemden hoşlandığınızı sanıyorum.
I think you like that I represent you even when I know you're guilty.
Bütün yasal meselelerde ve çiftlik hayvanı açık artırmalarında olduğu gibi, kendimi temsil ederim.
I'll represent myself, as I do in all legal matters and livestock auctions.
Bu yıldan başlamak üzere, şehrimizin tarihi ve en sevilen geleneği için bir gönüllü, Ted'i temsil edecek.
From this year hence, a volunteer will represent Ted in our town's most historic and cherished tradition.
Size bir teklif yapmak isteyen bir müvekkilimi temsil ediyorum.
I represent a client who would like to make you an offer.
Biz burada Alman kadınını temsil ediyoruz.
We represent the german woman.
Padmé, senato huzurunda seni temsil etmeyi kabul etti.
Padmé has agreed to represent you before the Senate.