Reçel translate English
750 parallel translation
Jean reçel yapacak.
Jean's making jam.
Sonra küçük bir kız içeri girdi. Sonra da dolaptan iki kavanoz reçel aldı.
And I tell you that the little Mariandl took two cans of preserves from the cupboard.
Hanover meydanı, St. Georges'un önünde halı serildi bile ve babam da reçel etiketinde bir arma için deli oluyor.
The carpet is already laid at St. Georges, Hanover Square... and Father is aching to have a coat of arms on the jam label.
- Annenin gönderdiği bir kavanoz reçel.
- A jar of preserves from your mother. - You did, huh?
- Ekmek, reçel, tereyağı ve kahve var?
- Coffee with bread and jam!
Biraz daha reçel lütfen, Kitty
Just a little marmalade, please, Kitty, girl.
Yanında çok güzel reçel var.
Well, here's some jam to go with it.
- Reçel de var.
- Even have some jam.
Birisi güzel reçel yapacak gibi görünüyor.
Somebody must be gonna make some mighty fine jelly.
Yemelik bir şey belki. Reçel.
Something to eat, I dare say.
Yatağımın altında biraz reçel var.
You'll find jam under my bunk.
Gerçek reçel efendim.
Real jam, sir.
Çorba, bisküvi, reçel.
Soup, biscuits, jam.
- Biraz reçel al.
- Have some jam.
# Hem de jambon, yumurta ve reçel varmış #
# With the ham and eggs and the marmalade # #
yoksullarıma reçel, çorba, sıcak tutan giyisiler ve güzel sözler taşımak için melekler gibi cenneteden yere indiniz,
You have come down from the heavens, to help my poor... like angels carrying jam, soup, warm clothing and good words.
Ruslar dün reçel yemiş, Amerikan askerlerine de margarin verilmiş.
The Russian sector had jam yesterday, and the Yanks had margarine.
Evde hiçbir şeyimiz yok. Ne ekmek, ne reçel ne de margarin var.
We have nothing in the house - no bread, jam, margarine.
Reçel yarışması için hazırlanmalıyım.
Well, I've got to get over to the jam contest.
Dün bu saatlerde Jean Dexter yalnızca güzel bir kızdı. Fakat şimdi binlerce dilim kızarmış ekmeğin üzerindeki reçel.
This time yesterday, Jean Dexter was just another pretty girl... but now she's the marmalade on 10,000 pieces of toast.
Bay Oddly. reçel veya tereyağı istemez misiniz?
- No, thanks. Professor Oddly, you may have some jam or apple butter.
Ekmek, tereyağı, reçel, yumurta.
Bread, butter, marmalade and eggs.
Çocukken de kuşüzümlerini reçel için sakladığımı bildiğin halde kaç kere onları yerken yakaladım seni.
How many times as a child have I caught you in the blackcurrants when you knew perfectly well that I wanted all the blackcurrants for my own jam
- Reçel mi? - Reçel!
- Jam.
- Bana reçel getirin.
- Get me the jam.
Reçel, çabuk!
- The jam.
- Reçel! Reçel! Kralın emri.
By order of the king.
Reçel mi?
- The jam.
Bazı şeyler alın! Onlarda reçel var!
Have one of these damson buns.
- Biraz reçel alabilir miyim?
- Yes, dear.
- Biraz daha reçel getirebilir misin?
- How about some more jam?
Kuru Semmel ve reçel!
Dry rolls, with jam.
Kahvaltıda ekmek ve reçel yeriz, köpek koştururuz.
Kippers for breakfast. Riding to hounds.
Reçel ve jöle. Ne?
I haven't dated a girl, read a book because it would take time away from the game.
Tost ve reçel.
Report at once to mason's pool hall, sandusky, ohio.
Burada reçel var.
Here's some jam.
- Benimkine biraz reçel sür.
- Put some jam on mine.
Reçel çok lezzetli.
This jam is delicious.
Dikiş diker, birleştirir, reçel yapar. Ve kendi maydanozunu da kendi yetiştirir.
She sews and she knits and she puts up preserves and she grows her own parsley.
Ömrünün geri kalanını reçel ekmek yiyerek geçirmek istiyorsan, sen bilirsin.
If you want to live off bread and jam for the rest of your life, that's your own business.
Bu da reçel.
Here's your marmalade.
Öyle reçel yerse tabii hasta olur.
Bleeding great chunks of peel in it. No wonder he's ill.
Azıcık bir reçel olsaydı bari!
At least some jam?
- Reçel.
- Marmalade.
- İngiliz keki ve reçel mi?
- English muffins, marmalado.
- Reçel de koyarım.
- And sweet pickles.
- Tereyağı, ya da reçel?
Butter and / or jam?
- Reçel istemem.
No jam.
Omlet veya reçel mi istersin?
With fried eggs and jam?
Ludwig, reçel kaşığını gördün mü?
Ludwig, have you seen the jam spoon?
- Hayır! Reçel olmaz.
I forgot all about jam.