Rosé translate English
12,783 parallel translation
- Dom Perignon Rose?
Dom Pérignon Rosé?
Sana hoş geldin demek için akşam tavlası ve roze şarap önerdiğimde ne kadar hızlı bir şekilde ve ukalaca reddettiğini göz önüne alırsak aradığın kız ben değilim.
Judging by how fast you put your nose up in the air when I offered you an evening of backgammon and rosé- - to welcome you, no less- - I'm really not your girl.
Rengini veren ketçap.
Ketchup makes it a rosé.
Bu üç tane Xanax ve bir kadeh şaraptan çok daha iyi.
They're so much better than three Xanax and a glass of rosé.
Gerekeni yaptılar ve şirketi o zor dönemde başarıyla yönettiler.
They really rose to the occasion and ran the company very ably in that difficult period.
Kimisi der dirildi.
♪ Some say he rose again ♪
Tıpkı Jack ve Rose gibiler.
Just like Jack and Rose.
Caz müziği, gül yaprakları, mumlar, burada ne oldu bilmiyorum ama oh Tanrım!
Uh- - hmm? Smooth jazz, rose petals, candles- - Not sure what happened there, but oh, my gosh!
Ya da Rose'cuğum buradayken yatla Akdeniz'i dolaşmak istiyorsa fena bir seçenek olmuyor.
Or when Sugar Rose here just wants to float around the Mediterranean on the yacht.
Rose'un lafı dışında hiçbir şey yok.
All we have is Rose's word.
Rose kim?
Who's Rose?
Dur bir Rose.
Hold on, Rose.
Rose, beni bekle.
Rose, wait up.
Şimdi Jack ve Rose'u uyuttum.
I just put Jack and Rose down for their nap.
Athena'nın gerçek ismi Harper Rose mu?
So Athena's real name is Harper Rose?
Harper Rose ya da Fiona Dubois diye geçiyor.
She goes by Harper Rose or maybe Fiona Dubois.
Kirasını alamazlarsa, huzurevi babamı kendi evine yollayacak o da Rose bebeğin odasını aldığını fark edecek.
If they don't get his rent, the nursing home will send Dad back to his own house, where he'll discover baby Rose has taken his room.
Arkadaşı Rose onu arıyor.
Her friend Rose is looking for her.
- Rose.
- Rose.
Rose.
Rose.
Ama bunu yapamazsam sonsuza kadar beklemeni istemiyorum Rose.
But, Rose, if somehow I can't, I don't want you to be waiting forever.
Rose'u ben ararım.
I'll call Rose.
Tüm Beyaz Saray tarihinde 17 evlilik gördüm. İkisi Gül Bahçesi'nde üçüncüsü sizin ki olacak.
There have only been 17 weddings in the entire history of the White House... two in the Rose Garden...
Asla Cyrus kadar yüzünde güller açan bir adam görmedim
I never saw Cyrus as much of a rose-petal guy.
Onun düğün günü, elbette yüzünde güller açacak.
On his wedding day, he's a rose-petal guy.
Aylardır her gün buraya gelip bir tane kırmızı gül bırakıyor.
She's been coming here for months every day and leaving a single red rose.
"Siyahlı Kadın, Ağustos'ta öldüğünden beri her gün büyük aşkının ebedi istirahatgâhının hemen yanı başına tek bir kırmızı gül bırakıyor."
"The Lady In Black has left a single red rose " next to the Great Lover's final resting place " each day since his death last August.
Evet ama hem duygusal, hem de fiziksel yaralarının üstesinden gelmeyi başarmış ve olağanüstü genç bir adam haline gelmiş.
Yes, but Lieutenant Pine rose above his wounds, both physically and emotionally, to become an extraordinary young man.
Nedense Rose, Martha ya da Amy'nin ilk yolculuklarında kahvaltılarını kustuklarını sanmıyorum.
Somehow I doubt that Rose or Martha or Amy lost their breakfast on their first trip.
Jasmine Rose denen yerdeyim. Portakallı dondurmalarının üzerine dondurma tanımıyorum.
I'm at this place, Jasmine and Rose, and I'm telling you, they have the best orange blossom ice cream you've ever had.
Cam bize Arastoo'nun Jasmine Rose adlı dondurmacıdan kaçırıldığını söyledi.
Cam told us that Arastoo was taken from this ice cream shop, - Jasmine and Rose.
Sırrı gül yapraklarında.
The secret is rose petals.
Rose McKinley.
Rose McKinley.
Rose kaybolduğunda yalnız değilmiş.
Rose wasn't alone when she disappeared.
Rose ve Crystal bildim bileli arkadaşlar.
Rose and Crystal were friends since... forever, it seems.
Düşünüyoruz Bayan McKinley ve Crystal'ı bulmanın en hızlı yolu bunu Rose'a kimin yaptığını bulmak.
And the fastest way to find Crystal... is to find out who did this to Rose.
Rose utangaç bir kızdı.
Rose was... a shy girl.
Rose'un durumunda onu sadece tanımıyordu onunla birlikte olmaya çalışıyordu.
in Rose's case, she not only knew the person... she was trying to have intercourse with them.
Sonra buraya gelince yalan kokusu aldım. Dayak ve utanç bu evi istila etmiş. Ne var biliyor musun?
Then I came here and smelled the deceit, the beatings and the shame... that pervade this home, and I don't blame Rose anymore.
Artık Rose'u suçlamıyorum. Hemen çeneni kapat.
- Shut your face.
Fransa'nın kaba çiçekleri İngiltere'nin ince zarif güllerinin yanına bile yaklaşamaz.
The vulgar blooms of France cannot compare To the subtle grace of an english rose.
Şaraba ne dersin anne?
How about a rose, Mum?
Parlayan zırhının içindeki şövalyen olacağım.
I'll be your Black Rose...
– Senin yerine içeceğim.
I'll be your Black Rose!
Erkeğim, merak etme senin yerine içeceğim.
My man, don't worry! Should I be your Black Rose?
Şimdi sen İrlanda'ya gidip arkadaşlarına Axl Rose'nın en yakın arkadaşının oğluyla sevişmiş biriyle seviştiğini anlatıyorsun.
Well, you go back to Ireland and brag to your friends about having sex with someone who once had sex with Axl Rose's best friend's son.
Eski polis memuru Jeffrey Newton tarafından vurulan Brandon Parker gibi "Brandon Bill" in külleri haline getirecektir seni.
The so-called "Brandon Bill" rose from the ashes of Brandon Parker's fatal shooting by former police officer Jeffrey Newton.
Gül Bahçesi'nde, başkanın arkasında üniformalarıyla yüzlerce polis ve kurbanların aileleri.
Rose garden, tons of cops... in uniform behind the president. And the victims'families.
Yüreğinde siyah bir gül büyüyor.
A black rose grow in his heart.
"Öyle vahşi bir asker ki o, gülün bile canını alır."
Oh. A soldier so fierce, he'd kill a rose.
En azından güneş doğdu.
The sun rose. At least there's that.